
1. BÖLÜM - VENÜS - BİRİNCİ HİKÂYE
Venüs ~
Holding’in koridorunda yürürken alıştığım fısıltılar yeniden başladı. Çevremdeki çalışanların garip bakışları üçe ayrılmıştı. Belli bir yaşın üstünde olanlar acıyarak, esmerler küçümseyerek, sarışınlar ise galibiyet kazanmış gibi bakıyordu. Nedenini bilmiyordum. Alıştığımı düşündüğüm her an, kendimi daha da zorlanırken buluyordum. Kocamla aynı şirkette çalışmak berbat hissettiriyordu. İnsanlar sabahlara kadar çalıştığım hâlde yaptığım her şeyi, babam ve kocam Zahir yüzünden yapabildiğimi sanıyordu.
Zahir’in odasına yaklaştığımda etrafta sekreterini aradım ama göremedim. Onun odası, biz müdürlerin odasının üst katındaydı. Burada daha çok arşivleme işleri ve genel kurul toplantıları yapılıyordu. Zahir, sürekli olarak Holding’de olmuyordu. İşi bir CEO olarak yabancı müşterilerle alakadar olmaktı. Aslında… Neredeyse Holding’le ilgili tüm yük benim omuzlarımın üstündeydi ama sadece Halkla İlişkiler Müdürü'ydüm…
Kocamın kapısını tıkladığımda bir süre ses gelmedi. Kapı kulpuna uzanacağım sırada sekreterinin sesini duydum. “Zahir Bey, rahatsız edilmemek istedi.” Hafifçe sekreterine doğru döndüm. Beni fark edince şaşırdı. “Affedersiniz, Venüs Hanım. Başka biri sandım. Eşiniz duşa gireceğini söylemişti, o yüzden…” Açıklama yapmaya çalıştığını görünce başımla ona masasını işaret ettim. “Önemli değil.” Kapı kulpunu aşağıya indirerek odaya girdim.
Su sesi kulaklarıma doldu. Zahir’in Holding'deki odasında, ayrı bir dinlenme alanı ve banyosu vardı. Bazen çok şiddetli baş ağrıları oluyordu, bu nedenle çalışırken kısa molalar verirdi. Zahir’in çalışma masasına doğru yürüdüm. Bilgisayarı açıktı. İşte buna şaşırmıştım. Genelde veri güvenliğine fazla önem verdiği için açık tutmazdı.
Önce koltuğuna oturdum, sonra da fareyi oynatarak ekranın aydınlanmasını sağladım. İlginç bir şekilde şifre istemedi. İstemesi gerekiyordu çünkü bu bilgisayar şifreliydi. Bazı evrakları imzalamak için kullandığım oluyordu. Ana ekranda gördüğüm resimle kaşlarım çatıldı. Normalde ekranda birlikte çekildiğimiz bir fotoğraf vardı ama şu an… bomboştu. Yeni kurulmuş bir bilgisayar gibiydi ya da… Dur bir dakika? Fareyi sağa kaydırdığımda bunun aslında sanal bir bilgisayar olduğunu fark ettim. Sunucu mu kiralamıştı? Ama neden?
Ekranda bazı dosyalar vardı ama bunları incelemek için vaktim yoktu. İçlerinden birinde kocamın ismi yazıyordu. Bir şeyin koleksiyonu olmalıydı, belki de film arşivi falandı. Zahir, bu tarz şeyleri severdi. Koleksiyon takıntısı vardı. Dosyanın içindeki başka bir dosyaya girince bakışlarım tanıdık bir isimde durdu. Bu… en yakın arkadaşımın adıydı. Nasıl yani? Bunlar videoydu.
Eğer şimdi açarsam ses tüm odada yankılanabilirdi. Bu sunucu işinde ses sisteminin nasıl olduğunu bilmiyordum. Belki de telefonuna ya da kulaklığına bağlıydı. Videoyu açamadım ama içim içimi yedi, merak ettim. Sağ üstten dosya görüntüsünü büyüttüm. Videonun kapak fotoğrafında sırtını kameraya dönmüş, ayakta duran sarışın bir kadın vardı. Nerede olduğunu anlayamadım, önünde yatağa benzer bir şey vardı. Monitöre doğru iyice yaklaşarak donmuş tek kare görüntüyü inceledim. Kadının eli arkasına kıvrılmıştı, sanki saçlarını tutuyordu ya da elbisesinin fermuarını… Önce hiçbir anlam yükleyemedim. Kalbim delicesine atmaya başladı. Sonra bir anda içime şüphe tohumları ekildi.
Yutkundum.
Bakışlarım çantamdaki hard diski buldu. Tereddüt etmeden onu alıp bilgisayara bağladım. Fazla vaktimin olmadığını bildiğim için tüm dosyayı içine aktardım. Yasak bir şey yaptığımı biliyordum. Ellerimin titrediğini fark ettim. Şunu gördükten sonra zihnimi yiyip bitiren ihtimallerle yaşayamazdım. O nedenle buna mecburdum. Bakışlarım aktarım süresinde gezindi. Of! Bu kadar zamanım yoktu. Banyodaki su sesi kesildi, ardından saç kurutma makinesinin sesini duydum. Zahir, banyodan çıkmıştı ama ekranda aktarıma bir saat kaldığı yazıyordu. Yanmıştım. Salak gibi neden tüm klasörleri atmaya çalışmıştım ki? Elim ayağıma dolaştı, iptal etmeye çalıştım ancak ekran dondu. Kasadan hard diski çıkarmak için uzandığım sırada kapı tıklatıldı. Eyvah!
Kapı ben ses çıkaramadan açılınca sandalyeden kalktım. Sanki koruyabilecekmişim gibi kasanın önüne geçtim. Elimin kenarıyla hard diski, masa ve kasa arasına sıkıştırdım. Zahir, kesin görecekti! Yanmıştım… Parmaklarımla kasanın kapatma tuşunu buldum. Tam basacağım an… onun sesini duydum. Kuzenim Yasemin’in… Burada ne işi vardı?
“Ben geldim!” Bakışlarım kapıyı kapatan Yasemin’le birleşti. Ben şaşırdım, belli ki o da şaşırmıştı ancak kısa sürede kendisini toparladı. “Zahir enişteyle görüşecektim ama…” Ah! Bu saatlerde olan toplantım öğleden sonraya ertelenmişti. Muhtemelen Zahir, bunu bilmediği için bana Yasemin'in geleceğini haber verememişti.
Şüpheyle, “Bir şey mi oldu?” diye sordu.
Oyunculuğum iyiydi. Hem de her zaman… Çünkü hayatımın her noktasında rol yapmak zorunda kalmıştım. Olmadığım biri gibi gözükmek…
Hafifçe gülümsedim. “Seni beklemiyordum, Yaseminciğim. Ondan şaşırdım.” Yanına doğru adımladım. “Zahir’le öğle yemeği yiyelim istedim. Ben de ondan gelmiştim ama şu an duş alıyor…” Elimle Zahir’in dinlenme odasını gösterdim. “Sekreteri müsait değil, demedi mi?” Bana demişti.
Yasemin sorduğum soruyla gözlerini kırpıştırdı. “Senin içeride olduğunu söyleyince…” Hafifçe kaşlarım çatıldı. Odaya girince beni gördüğüne şaşırmamış mıydı?
“Aaa! İyi yapmışsın, tabii. Vaktin varsa birlikte öğle yemeğine çıkarız, olur mu?” Başıyla beni onayladı. “Elbette! Kesinlikle çıkalım.” Onlardan önce toplantı bahanesiyle buraya dönüp hard diski alırdım. Tek yapmam gereken Zahir’in benden önce bilgisayara ulaşmasını engellemekti.
“Hanımlar?” Bakışlarım Zahir’i buldu. Kapı sesini duymayacak kadar düşüncelere dalmış olmalıydım. Yasemin, “Necip Bey'in toplantısını planlamaya gelmiştim enişte ama…” diyerek bana döndü. Devamını benim getirmemi istiyor gibiydi.
Zahir’e doğru yürüdüm. Yeni tıraş olmuştu. Yanağına kısa bir öpücük kondurdum. “Oh! Mis gibi kokmuşsun!” Zahir’in bakışları, önce Yasemin’i sonra da beni buldu. Belime elini sarıp bedenimi hafifçe kendisine çekti.
“Toplantım öğleden sonraya ertelendi. Hadi birlikte yakınlarda bir şeyler atıştıralım. Ben oradan giderim, siz de toplantı için geri dönersiniz. Ne dersin, Zahir?”
Başıyla beni onayladı. “Sen nasıl istersen, öyle yapalım. Öğleden sonra çok fazla programım var ama biliyorsun bu akşam…” derken sözünü kestim. “Evet! Roma’ya uçacaksın, biliyorum.” Son dakika gelişmesi olduğu için programını ben oluşturmuştum. Önemli bir iş adamıyla toplantı yapmaya gidecekti. Babam, arada böyle geliri yüksek işleri bize paslıyordu. Bu nedenle gitmek istemediği hâlde Zahir, sırf benim için onca yol gidip yorgun argın geri dönecekti.
“Dağdelen’lerin biricik kızıyla evlendin. Bu kadar yorulman çok normal,” dedi Yasemin. Sesindeki iğneleyici imayı duydum ama duymazlıktan geldim. Dağdelen Holding, babamındı. Eşim Zahir ise Şahin Holding’i yönetiyordu. Babam istediği için bu evliliği yapmıştım, sonradan da Zahir’den hoşlanmaya başlamıştım. Beni her zaman el üstünde tutmaya çalışıyordu.
Bakışlarım Yasemin'i buldu. Genç bir kadındı. Sanırım üniversiteyi iki sene önce bitirmişti. Bu nedenle bulunduğum konuma, Zahir'in bana davranışlarına, müdür olmama, mutlu olmama karşı hafif kıskançlıkları vardı. Daha çok özeniyor gibiydi. Şimdiye kadar ileriye gitmemişti, samimi olduğumuz da söylenemezdi. Sanırım bir şirkette özel sekreter olarak çalışıyordu. Ben... onların şirketinin bizimle iş yapmaya başlayacağından habersizdim. Zahir'e kesinlikle bunu sormalıydım. Yasemin'in Zahir'in etrafında olması beni rahatsız etmişti. Başımı iki yana salladım. Muhtemelen kuruntu yapıyordum, saçma bir kıskançlıktı sadece.
“Hadi o zaman, çıkalım!”
Üçümüz birlikte kapıya yöneldik. Yasemin’in ipeksi dalgalara sahip saçlarında bakışlarım gezindi. Rengi sapsarıydı. Küçükken de saçları bu renk olduğu için doğuştan sarışın olduğunu biliyordum. Boyu da bana nazaran bir hayli kısaydı. 1.66 boylarındaydı, minyon bir görünüşe sahipti.
Zahir sekreterine, “Sen de yemeğe çıkabilirsin. Dönünce ben sana geldiğimi haber veririm,” dedi. Sekreteri hafifçe başını salladı. Önce Yasemin'e, sonra da bana baktı. Göz göze gelince bakışlarında o tanıdık hisleri gördüm. Acıma… Kendim yetmiyormuşum gibi bir de akrabalarımın buraya çöreklendiğini mi düşünüyorlardı? Emin değildim. Sekreter, bakışlarını benden kaçırıp eşyalarını toparlamaya başladı.
O sırada Zahir, odasının kapısına doğru döndü. “Sanırım bilgisayarımı açık bıraktım.” Panikledim. Yasemin’in gözleri beni buldu. Bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamıştı. Zahir’in koluna girdim. “Ben baktığımda bilgisayar kapalıydı.”
Zahir’in bakışları yüzümü şüpheyle süzdü. “Emin misin?” Başımı hafifçe salladım. “Veri gizliliğine önem verdiğini biliyorum, Zahir. Sen odada olmadığın için kontrol edeyim dedim ama zaten kapalıydı.” Bir şey söylemedi. Bakışlarıyla asansörleri işaret etti. Sanırım önce şüphelenmişti ama sonra göreceğim şey her neyse, bu kadar normal tepki vermeyeceğimi anlayıp konuyu kapatmayı seçmişti. Bu da beni iyice meraklandırmıştı.
O videodaki gerçekten en yakın arkadaşım mıydı ve orada ne yapıyordu? Eğer oysa videonun Zahir'de ne işi vardı? Benim... ondan başka arkadaşım yoktu. Evden işe, işten eve giden bir kadındım. Kocamla arada gittiğimiz mekân Nara haricinde, eğlence mekanı anlayışına sahip değildim. Kısıtlanarak büyümüştüm, hem de fazlasıyla! Bu nedenle içim içimi yiyordu. Merak... iç organlarımdan bedenime yayılan bir kuşkuyla beni kasıp kavurmaya başladı. Lütfen aklıma gelen olmasın... Lütfen...
2. BÖLÜM - VENÜS - BİRİNCİ HİKÂYE
Venüs ~
Asansöre bindiğimizde Zahir, beni belimden tutup önüne çekti. Hafifçe kıkırdadım. Yasemin’in bakışları üzerimizde gezindi. Kulağıma fısıldayarak, “Bugün çok güzel olmuşsun,” dedi kocam. Aynadan Yasemin'in gözlerini kısarak bu hâlimize baktığını gördüm.
Sesimi normal tutup, “Teşekkür ederim. Sen de bugün çok yakışıklı gözüküyorsun,” dedim. Yasemin’in dudakları aralandı, bakışlarını asansör kapısına çevirdi. Zahir, ne yapmaya çalıştığımı anlamıştı. O fısıldayarak söylemişti ama ben gayet herkesin -Yasemin'in- duyabileceği şekilde cevap vermiştim.
Zahir, hafifçe geri çekildi. “İyi misin?” Omuz silktim. “Elbette! Biraz acıktım sadece…” Değildim, nasıl olabilirdim? En yakın arkadaşım sarışındı ve tek kare görüntü… Aklım kesinlikle o videodaydı.
Bakışlarım Zahir'in üstündeki takım elbisede gezindi. “Bu benim ütülediklerimden biri değil.” Zahir, kendi üstüne baktı. “Duştan sonra ilk bulduğumu giydim. Neden? Kırışık mı gözüküyor?” Parmaklarım omzundaki tozları buldu. Elimin tersiyle silktim. Zahir de aynaya dönüp üstünü kontrol etti. “Tozlanmış. Sana evden yenilerinden getireyim. Bu kim bilir ne zamandan kalma...” Başını sallarken içtenlikle gülümsedi. Sonra bakışları aynada Yasemin'le buluştu. Sanırım kocam da Yasemin'in bakışlarından rahatsız olmuştu, gülümsemesi soldu.
Asansörden indiğimizde Zahir sımsıkı elimi tuttu. Sanki diğer herkese karşı kullandığı kalkandım.
Zahir, bana iyice yaklaşarak, “Üzerime böyle titremene bayılıyorum,” dedi. Gözlerimi kısıp ona baktım. “Kendimi bazen annen gibi hissediyorum.” Her şeyini ben yapıyordum, evin işleri de yorucuydu. Hem çalışmak... hem de evle ilgilenmek... üstüne bir de aile meselelerini yönetmek zordu. “Bak! Ne diyeceğim?” Duraksadım. Yasemin biraz önümüzdeydi, hâlâ lobiye yürüyordu. “Sınırlarına saygı duyduğumu biliyorsun. Ama bu sene... Farklı bir şeyler deneyelim mi?” Bu sene mi? Anlamadım. “10 yıl oldu, Venüs. Biz evlendiğimizde 22 yaşındaydın ve şimdi...” Yutkundum. O kadar zaman olmuştu, değil mi? “Evliliğimizin 10. yılına özel farklı bir şeyler yapalım. Yeni deneyimler...” Söylemeye çalıştığını tam olarak anlamamıştım. “Ben... seninle daha yakın olmak istiyorum.”
Zahir'in söyledikleriyle kahkaha attım. “Birbirimizi daha ne kadar yakından tanıyacağız? Her şeyi birlikte yapıyoruz. Bir tek sen iş gezilerine falan gidiyorsun arada, bir de işte Mekân Nara'ya falan gidiyoruz. Açıkçası benim başım artık çok da ses kaldırmıyor.” Zahir, gözlerimin içine baktı. “O zaman her şeyi bırakıp gidelim mi?” Ne? “Nereye?” Elimle Holding binasını gösterdim. “Çalışıyoruz. Uzun süre tatil yapabileceğimiz bir konumda değiliz.” Omuz silkti. “Satalım o zaman.” Dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. “Ne demek satalım, Zahir? Hadi benim, Şahin Holding'de hiçbir hissem yok ama senin var. Tüm gençliğimizi burası için harcadık.”
Derin bir nefes alıp verdi. “Yoruldum, Venüs. Her şeye sıfırdan başlayabileceğimiz bir yere gidelim. Hem...” Zahir'in bakışları karnımı buldu. “Artık belki de kendi minik ailemizi düşünmenin zamanı gelmiştir. Maddi olarak sıkıntı yaşamayız. Bizi kimsenin tanımadığı bir yere basıp gidelim.” İmasıyla bedenim buz kesti. “Bunu konuşmuştuk. Ben... ben kendimi asla hazır hissetmiyorum. Biliyorsun... o şeyi... ” Bakışlarım onun gibi karnıma indi, kısa sürede yeniden Zahir'e baktım. “Yaşatabilecek biri değilim.” İç çekti. Etraftaki çalışanlar bize odaklanmıştı, rahatsız oldum. İnsan içindeyken kocamla olabildiğince resmi kalmayı tercih ediyordum. Sürekli birileri benim hakkımda konuşuyormuş gibi hissediyordum. Lise zamanlarımdan kalan bir travmaydı.
Zahir'in gözlerinin içine bakarak sordum. “Bilmediğim bir şey mi var? Yine Soydaş Holding, bize karşı hamle mi yaptı? Babamla mı ilgili? O adam ile yine kavga mı ettiniz?” Zahir, birkaç kez Mekân Zühre'nin sahibi tarafından sıkıştırılıp tehdit edilmişti. Babamın, Soydaş Holding'le uzun zamandır süren düşmanlığı da ne yazık ki bir şekilde bize, Şahin Holding'e sıçramıştı.
Soydaş Holding, girdiğimiz ihalelere kendi iş alanlarında olmasa dahi giriyor, bir şekilde ihaleyi bizden çekip alıyordu. Onlarla iş yapmaya başlayan şirketler de bizimle olan ilişkilerini kesiyorlardı. Bana hiçbir şey söylemedikleri için bu düşmanlığın nedenini bilmiyordum. Tabii ki konunun Zahir'le alakası yoktu. Bu düşmanlık biz evlenmeden çok öncesine dayanıyordu. Sorun, benim babamdı...
Zahir, beni sevmeseydi asla bu tarz bir olaya katlanmazdı. Soydaş Holding yüzünden ciddi tutarlarda zararımız oluyordu. Sırf bunu dengelemek, telefi etmek için insanüstü bir performansta çalışıyordum. Ekibimin ürünlerimize yaptığı tanıtımlar piyasada, üst üste pazarlama rekorları kırıyordu.
“Venüs ben... Seni seviyorum. Evliliğimizin yine böyle mutlu bir şekilde yıllarca sürmesini istiyorum. Ama artık sınırların beni zorluyor. Ne kadar saygı duyduğumu biliyorsun. Sana da... Sınırlarına da... Biz, dile kolay 10 yıldır evliyiz ama en son ne zaman öpüşmüştük, bana söyler misin?” Bakışlarım etrafta gezindi. Burası bunları konuşmak için uygun yer değildi. “Evde konuşsak dah...” Zahir sözümü kesti. “Hayır, sorumun cevabını istiyorum.” Yutkundum.
“Bu tarz şeyler bana ayıp geliyor, Zahir. Sanki o şeyleri... istediklerini... onları yaparsam annemin söylediği kötü kadınlar gibi olacakmışım gibi hissediyorum.” Zahir hayretle, “Sadece öpüşmekten bahsediyorum, Venüs!” dedi. Parmaklarım boynumu buldu, stresle kaşıdım. “Biliyorum ama düşüncesi bile midemi bulandırıyor.” Evlendikten kısa süre sonra şirketin içinde bir röportaj yapmıştık. Zahir beni orada dudaklarımdan aşırı samimi şekilde öpmüştü. Tüm... Abartmıyorum tüm, her yerdeydik! Bütün ülkenin ve elbette magazinin gündemi olmuştuk. Bizim, ''örnek'' ve ''mutlu'' çift olma serüvenimiz de o röportajdan sonra başlamıştı. Her yaptığımız takip edilir olmuştu, rahatsız ediciydi. Üstümde sürekli beni yargılayan gözler vardı, bunu istemiyordum.
Zahir'in bakışları üstümdeki elbisede gezindi. Pahalı bir markadan ayak bileğimde biten, hatlarımı belli etmeyecek ölçüde bol, gayet de şık bir elbiseydi. “Yıllardır evliyiz ama seni ne kısa bir etekle, ne şortla, ne de bu tarz bir elbise dışında bir şeyle gördüm. Sanki... Geçmişte kalmış gibisin. Yatak odamız dışında süslenmiyorsun.” Bu... iyi bir şey, değil miydi? Sadece onun için özen gösteriyordum, işte. Hem 32 yaşındaydım, bu yaştan sonra her tarafımı ortaya çıkaracak şeyler giyecek hâlim yoktu ya? Hadi diyelim tarzımı değiştirdim, buna millet ne diyecekti? Beni kesin yine yargılarlardı.
Gözlerim Yasemin'in üstündeki kıyafeti buldu. Benim gibi uzun boylu, dolgun göğüslere sahip bir kadın değildi ama bedenini gerçekten giydiği elbiseyle öne çıkarmıştı. Onun da bakışları bizim üstümüzdeydi, diğer herkes gibi...
“Zahir... Bunları sonra konuşsak? Herkes bize bakıyor ben kendimi...” Sert bir nefes bıraktı. “Annen yıllar önce öldü, Venüs! Artık şu önyargılarından ve tabularından sıyrılsan mı?” Yutkundum. Benimle daha önce hiç bu şekilde konuşmamıştı. Kırılgan olduğumu bildiği için sözlerine dikkat ederdi. “Ben... Sen her istediğinde seninle birlikte olmuyor muyum? Ne demek istediğini anlamıyorum. Başka neler istiyorsun?” Zahir, başını iki yana salladı. “Görücü usulü evlendiğimizi biliyorum ama yıllar geçti, Venüs. Bana karşı... hiç mi bir şey hissetmiyorsun? İçinde o duyguları... ben... uyandıramıyor muyum?” Hangi duyguları? Benden daha ne bekliyordu? “Hep sorunun ben olduğumu düşünmüştüm ama bundan artık emin değilim. Sen... bilmiyorsun.” Neyi bilmiyorum?
Güvenlik görevlilerinden biri yanımıza yaklaştı. İkimizin de bakışları ona döndü. “Zahir Bey, dışarıda basından arkadaşlar var. Magazin…” Ah! İşimiz gücümüz yok bir de bununla mı uğraşacaktık? Zahir bana döndü. “Nereye gitmek istiyorsun, hayatım?” Güvenlik görevlisi gelince sanki az önce konuştuğumuz hiçbir şeyi konuşmamışız gibi davrandı. Ona ayak uydurdum. Açıkça her zamanki gibi rol yaptım. “Karşı binada çalışmak için gittiğim bir kafe var. Oraya ne dersin?” Başını salladı, sonra güvenlik görevlisine döndü. “Onlarla görüşebiliriz ama röportajdan sonra gidecekler. Hiçbirini bir süre görmek istemiyorum.” Görevli başını sallayarak Zahir’e baktı.
Yasemin'in yanımıza yaklaşmış olduğunu fark ettim. “Neden size bu kadar taktılar anlamadım?” İğneleyici bir tonda, “Evlilik beceri mi oluyor anlamadım ki… Gözde çift falan…” diyerek gözlerini devirdi. İçimde ona karşı garip bir his belirdi. Hani şöyle elimi topuzuna dolasam… Hayır hayır… Derin bir nefes alıp, sol elimin parmak uçlarını göğsüme götürdüm ve sırayla ritimli şekilde oynattım.
İyiyim, iyiyim, iyiyim. Sakinim, sakinim, sakinim.
SAKİN FALAN DEĞİLİM
Yok yok, onu dinleme... Şşh! Biz sakiniz.
Zahir'in elimi tutması üzerine irkildim. “Hadi, hayatım.” Başımı sallayıp adımlarına eşlik ettim. Bazen... içimde başka bir kadın varmış gibi hissediyordum. Tüm benliğimi yırtarak dışarıya çıkmak istiyordu. Beni... Beni parçalamak istiyordu. Onu sürekli dizginlemekten yorulmuştum. Belki de Zahir haklıydı. Yıllarca sırf beni aldatmasın diye ona süslenmiştim, istediği her zaman onunla olmuştum ama ben de kadındım. Hiç kendimi düşünmemiştim, bana böyle öğretilmemişti.
Ben... çok uzun zaman -22 yıl- baskılanmıştım, sonra bir gün ansızın evlendirilmiştim. Sadece kocama karşı tam tersi biri olmamı söylemişlerdi ama kimse nasıl olmam gerektiğini öğretmemişti. Bir kadın her alanda nasıl farklı bir kimlik inşa edebilirdi? Yıllarca yasak olarak algıladığın şeyler, nasıl sadece bir imzayla bir gecede değişebilirdi? Zahir, “Bilmiyorsun, ” derken doğru söylüyordu. Neyi bilmem gerektiğini bile bilmeyecek kadar bastırılmış duygulara sahiptim.
Holding kapıları açılınca bir sürü flash patlamaya başladı. Tüm kameralar... Soru soran insanlar... Sanki hayvanat bahçesinde sergilenen bir kuştum. Kanatlarımı açıp gökyüzüne uçmam gerekiyordu ama ben... Tamamen olmamam gereken bir kafesin içindeydim. Çırpınıyordum ama kimse görmüyordu. Kanatlarım şiddetle kafese vuruyordu. Kendi kendimi yaraladığım, kanatlarımın arasından süzülen kandan anlaşılıyordu. Eğer... içimi yiyip bitiren şey doğruysa kendi kanatlarımı parçalamak uğruna bile olsa bu kafesten kurtulacaktım.
Bir an önce Zahir'in odasına dönüp hard diski almalıydım. O videoda ne vardı?
3. BÖLÜM - VENÜS - BİRİNCİ HİKÂYE
Venüs ~
“Yıllardır herkes bekliyor. Bebek düşünmüyor musunuz?” Magazin muhabirinin sorduğu soruya, “İşlerimizin yoğunluğundan buna vakit kalmıyor,” dedim. Bu bizim yıllardır klasik cevabımızdı.
Zahir, bana bakarak içtenlikle gülümsedi. “Minik Venüs'ler evin içinde gezsin istiyorum ama işkolik karımı ikna edemiyorum.” Çevremizdeki herkes bir anda gülünce afalladım. Zahir, ne yapıyordu? Üstümüzde bir anda kamuoyu baskısı oluşturacaktı. Sürekli bebek yüzünden zorbalanacaktım! “Kocan istiyor. Bu senin kadınlık vazifen. Ona çocuk vermelisin yoksa gidip başkasından yapar,” diyeceklerdi. Yutkundum. Boncuk boncuk terlemeye başlamıştım. İyi hissetmiyordum, hem de hiç!
Erkek muhabirlerden biri, “Venüs Hanım'ın başarıları olmasaydı Şahin Holding'in çoktan iflas edeceği söyleniyor. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye sordu. Hemen yanındaki muhabir, “Soydaş Holding'e yine ihale kaybetmişsiniz,” dedi. Nereden biliyorlardı?
Zahir'in her zaman birilerini küçümseyen piç gülüşleri vardı. Onlardan birini takındı. “Biz... Karım, Venüs Şahin'le bir beden gibiyiz...” Soyadımı özellikle vurgulamıştı. Sanki birine meydan okuyormuş gibiydi. “Şirketimiz için elimizden ne geliyorsa birlikte yapıyoruz. Onun bu başarılarıyla tam tersi gurur duyuyorum.” Bakışlar bana döndü.
Resmi verilerinden örnek vererek konuşmaya başladım. “Bu senenin ilk çeyreğinde piyasadaki %10'luk payımızı korumayı başardık. Yine kazanç olarak geçtiğimiz yıl çok ciddi bir temettü dağıttık. Yani... Evet, ihaleleri alamadığımız doğru ama ben buradayım.” Bakışlarım Zahir'i buldu. “Holding'de çalışmaya devam ettiğim sürece elimden geleni yapacağım.” Zahir'in kaşları çatıldı. Böyle bir cevap beklemiyordu.
Nazikçe gülümsedim. “Hadi ama arkadaşlar, sonuçta ben sadece Halkla İlişkiler Müdürü'yüm. Tüm Holding'in başarısını kimse bana bağlayamaz.” Sözlerim Zahir'e övgü gibi gözüküyordu ama Zahir'in bedeninin irkildiğini hissettim. Kastettiğim şeyi anlamıştı.
“İnsanın kendisini sonsuz destekleyecek bir eşi olmalı işte,” diyerek gülümsedi. Yalancı bir gülümsemeydi çünkü tam tersi sinirleniyordu.
Bakışlar bir anda başka bir yöne döndü. Holding'in önüne yaklaşan arabayı görünce dudaklarım aralandı. Babamın burada ne işi vardı? Kameralar arabadan inen babamı çekmeye başladı.
Zahir, “Sen odana dön istersen, hayatım,” dedi. Babamla aramın son zamanlarda iyice kötüleştiğini biliyordu. Hard diski hatırlayınca bu olay işime geldi. “Kolay gelsin, arkadaşlar,” diyerek binanın içine yeniden girdim. Lobideki çalışanların hepsinin bakışları üstümdeydi. Doğruca asansörlere ilerledim. Zahir'in odasının bulunduğu kata çıktığımda sekreterinin burada olmamasına sevindim. Adımlarım odaya yöneldi. Parmağımı okuttum, odanın kilidi açıldı.
Odaya girdiğim gibi bilgisayara doğru koştum. Hard diski sıkıştırdığım yerden çıkardım. Bilgisayar açıktı, ekranı uyandırdığımda aktarımın hata verdiğini gördüm. Sanal bilgisayarın oturum süresi bitmişti, yeniden giriş nasıl yapılır bilmiyordum. Hard diski çıkarıp çantama yerleştirdim. Dışarıdan gelen konuşma sesleri duydum. Bilgisayarı doğrudan tuşuna basılı tutup kapattım. Kendimi Zahir'in dinlenme odasına attığım gibi kapı açıldı. Hemen girdiğim kapının arkasına saklandım.
Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Yakalanırsam ne söyleyecektim? Hem... Neden odada olmam suçmuş gibi davranmıştım ki? Beni görseler de sorun olmazdı. Of!
Babamın sesini duydum. “O kızları sen ayarlamışsın. İyice araştırdın mı?” Zahir, gergin bir ses tonuyla konuştu. Belki başkası gergin olduğunu anlayamazdı ama ben karısıydım, anlamıştım. “Yetimhaneden hepsi, merak etme. Kimseleri yok.” Yetimhane mi? Bağış etkinliği falan mı yapacaklardı?
“Sonraki parti için başka kızlar da lazım.” Zahir, şaşkınlıkla, “Anlamadım?” dedi. “Size daha dün, 20 tane yeni kız gönderdim.”
Babamın koltuğa oturduğunu duydum. “Ne olmuş? 20 tane daha bulursun.” Bir dakika? Zahir'in koltuğuna mı oturmuştu çünkü sesi oradan geliyordu. “Bu sefer daha küçüklerinden istiyorum. Oğlan da olsun.”
Zahir'in duraksadığını hissettim. “Dün gönderdiklerimi ne yaptın...” Babam sözünü kesti. “Ne önemi var? Sahip oldukları birkaç delik işte!” Dudaklarım şokla açıldı. Ne saçmalıyordu bu adam? “Hepsinde aynı şeyden var, hiçbirinin birbirinden farkı yok.” Ben şu an... Ben... Yanlış mı anlıyordum? Bedenim ürperdi.
“Hamit baba... Sence de abartmıyor musun?” Zahir, dişlerini sıkarak konuşmuştu.
Babam kahkaha attı. “Ben mi abartıyorum yoksa sen mi damat?” Bu da ne demekti?
Zahir, burnundan bir nefes bırakıp konuştu. “Venüs'ün öğrenmesinden hiç mi korkmuyorsun?”
Hamit Dağdelen'in meşhur alaycı sesini duydum. “Peki sen Zahir, Venüs'ün minik kaçamaklarını öğrenmesinden korkmuyor musun?” Yüzüm şokla kasıldı. Midemin çalkalandığını hissettim. “Doğru, ya! Siz korkmuyorsunuz.” Balyoz yemiş gibi irkildim. Başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. Babam... birden fazla kişiyi kastetmişti. Aklıma gördüğüm tek kare görüntü düştü. Zahir... Zahir, sen... O benim tek arkadaşımdı. En yakın arkadaşımla mı yattın? Gözlerim buğulanınca etraf bulanıklaşmıştı.
“Beni kendinizle kıyaslamayın. Ben dışarıda yaşadığım şeyleri evime yansıtmam.” Evime...
Babam oturduğu koltuktan kalktı. “Evim dediğin benim kızım oluyor sanırım, değil mi?” Aldattıktan sonra ev mi kalırdı geriye? Beni... beni aldatmış!
“Diğerleri elimin kiri sonuçta... Karımla kimseyi kıyaslayamam.” Becerdiklerim elimin kiri ama karım namusum, bu mu yani? Öyle mi?
Kocam bu cümleleri babamın yüzüne bakarak söylüyordu. Babam, Zahir'in beni aldattığını biliyordu. Lanet olsun bu adam benim nasıl öz babam olabilirdi? Test sonuçlarında bir karışıklık olmuş olmalıydı. Reddediyorum! KOMPLE REDDEDİYORUM! Ben... böyle bir adamın kızı olmak istemiyorum!
“Eğer sen de o delikte kalmak istiyorsan dediklerimi yapsan iyi olur, Zahir.” Bu muydu, yani? Tüm kadınları böyle mi görüyorlardı? Delik... Bu kadar mı? Hislerimiz yok muydu bizim? Satılan eşyalar mıydık? Gözlerimden birkaç damla yaş firar etti.
“Unutma, her ayın 15'i kızımın hesabına yatırdığım 50 milyonun %60'ı benim! Aksamasın ki iyi geçinelim, damat.” İğneleyici gülüşünü duydum. “Biz kötü geçinirsek Venüs de üzülür. Tamamen ondan... Ben yalnızca kızını düşünen endişeli bir babayım!” Sen iğrenç bir mahlukatsın!
Zahir'in cevap vermesini beklemeden odadan çıktı. Zahir'in parmaklarını saçında gezdirdiğini duydum. Gergince oflayıp söylendi. “İyi halt yedin, Zahir.” Masasına ilerledi. Telefon sesi duydum.
“Efendim, Zahir?” Bu sesi tanıyordum. Mekân Nara'nın sahibi...
“Dün gece yapılan partinin görüntülerini yükledin mi?” Görüntü mü? Zahir'in etrafta dolaştığını, ardından kasanın şifresini girdiğini duydum. “Nerede sakladığımı ne yapacaksın?” diye sinirle konuştu. “Bunlar bizim kurtuluş biletimiz, salak! Öyle ortalık yerde bırakılır mı?” Ne vardı o görüntülerde, Zahir?
“Tamam sen sunucuya yükle, oradan hard diske atıp saklayacağım.” Konuşması sonlanmaya yakındı sanırım, yeniden koltuğa oturdu. “Bu sunucudakileri de boşalt, ne olur ne olmaz.” Benim gördüğüm klasörleri silecek miydi? Nasıl kopyalayacaktım ki? “Onlar evdeki bilgisayarımda, acil bir durumda kalırsam diye...” Evdeki bilgisayarında mı? Evde... Bilgisayarı mı vardı? Yüzümü buruşturdum, neler oluyordu?
“Venüs öyle zannediyor, evet.” Neler çeviriyorsun başka, Zahir?
“Sikik ya! İçeriden hâlâ bilgi alıyor. Ben anlamadım kim ona haber uçuruyor? Mekânı tarandı umurunda değil, manyağın! Yeniden tadilata girmişler. Yusuf, eminim ayılıp bayılıyordur. Hiç şansı yokmuş, ortağın da hayırlısı işte...” Kimden bahsediyordu? Yusuf da kimdi? Mekân dediği neresiydi?
“En çok tadilata giren mekân ödülü olsa adamlar rekor üstüne rekor kırardı.” Bilgisayardan bir şeyler yapıyordu, tıklama sesleri geliyordu.
“Sen onu boş ver. Sonraki parti için kız ve oğlan istediler. Bu sefer 13'lük istedi, kayınpederim.” Sesindeki iğrendiğini gösteren tonun bin katını içimden hepsi için yapıyordum. Sanki kendisi farklıydı? Pezevenklik bunun adı işte...
“Tamam, ben bir eve uğrayıp şu hard diskleri bırakayım. Akşam Yasemin'le Roma'ya gideceğiz.” Bacaklarımın uyuştuğunu hissettim. “Bu işleri başıma açan sizsiniz! Ben de ne yapayım, ucundan eğleniyorum.” Zahir'in sesi yakınlaştı. “Tamam, döndüğümde Venüs'le Nara'ya uğrarız. Bu sıralar gürültü çok kaldıramıyor, o gelmez istemezse ben de gelmem.” Kıkırdadı. “Yanımda güzel karım salınmayacaksa senin mekânında ne işim var lan, yavşak!” Ne duyduysa, “O farklı, onlar farklı,” dedi. Senin iğrenç zihniyetine tüküreyim, Zahir!
Telefon görüşmesini sonlandırıp odadan çıktı. Birkaç saniye sonra telefonum çalmaya başladı. Hızla titreşime aldım. Duymamıştır, değil mi?
Çağrı sonlanınca mesaj attığını gördüm. Telefonu çantama atıp banyoya yöneldim. Klozete eğildiğim gibi içimde ne varsa çıkardım. Konuşmalar o kadar midemi ağzıma getirmişti ki artık tutamayacak hâle gelmiştim. Zahir... Benim tanıdığım adam mıydı? Değildi. Lanet olası, pezevenk! Anladıklarım doğruysa... Babam dâhil hepsinin mezarını kazacaktım. Biraz daha kusup elimi yüzümü yıkadım. Şok üstüne şok yaşıyordum, bugün nasıl bir gündü böyle?
Benim duyduğumda bile vicdanım sızlamıştı. Ufacık çocuklardan bahsetmişlerdi! Bunlar insan değildi, insan olamazlardı. İğrenç yaratıktan başka bir şey görmüyordum. Keşke hepsinin üstüne benzin döküp yakabilseydim.
Önce banyodan, sonra da dinlenme odasından çıktım. Adımlarım kapıya yöneldi. Birkaç saniye dışarıyı dinledim. Sekreteri hâlâ dönmemişti sanırım. Dışarı çıkıp asansöre ilerledim.
Beynim patlayacak gibi uğulduyordu. Kendi katıma inince odamı bulamadan yeniden tuvalete yöneldim. Birkaç çalışanın beni gördüğünü fark ettim. Kadınlar tuvaletine girince kabinlerden birine eğilip bir kez daha kustum. Ağzımın içinde ve genzimde garip tortular hissediyordum. Daha çok midem bulanıyordu.
“Kocasına zevk veremiyormuş, eh! Adam bana gelmekte haklı.” Bu sesi tanıyordum. Az önce tuvalete girdiğimi gören sarışın çalışandı. “Ortalıkta rahibe gibi dolaşıyor. Kadınlıktan anladığı mı var?” Sarışınım yanındaki... Bunlar, benim tuvalette olduğumu bile bile mi böyle konuşuyorlardı?
“Ya onu kim ne yapsın? Babası, Hamit Da ğdelen olmasa kim ki o? Kocasına hiç benim kadar zevk verebilmiş mi?” Kinayeli sesi... Bilerek bağırması... Sırf ben duyayım diye...
4. BÖLÜM - VENÜS - BİRİNCİ HİKÂYE
Venüs ~
Tuvalete benden sonra girip burada olduğumu bile bile bağırarak konuşan çalışanları dinliyordum. Önceden de buna benzer bir şey olmuştu ama Zahir, “Bizi kıskanıyorlar,” demişti. Her yere birlikte gittiğimiz için beni hangi ara aldatacağını anlayamamıştım. Halbuki... Kahkaha atmak istedim. Kendi ellerimle uçak biletini almıştım, kıyafetlerini hazırlamıştım! Ben... Yasemin'le seviştikten sonra giyebilsin diye donuna kadar valizine yerleştirmiştim.
“Sarışın minyonlara taptığı hâlde bu sırıkla ne işi varmış ki?” Diğeri cevap verdi. “Of, anlasana işte! Babası Zahir'e satmış işte bunu... Resmen babası bile katlanamayıp başından defetmiş.”
Klozet kapağını kapatıp üstüne oturdum. Omuzlarım düştü. Gözlerimden damlayan yaşları saymaya ihtiyaç bile duymadım. Yüz ifadem donmuş gibiydi.
“Ne kadar da aptal! Bir kadın kocasının kendisini yıllardır aldattığını nasıl anlamaz?” Kahkahası kulaklarımda yankılandı. “Bir de örnek çift hâlleri yok mu? Kocasını sömürürken altımda nasıl inlediğini bilse kahrından ölür! Ay yok, kesin eve kapanır. Biz de bütün gün şirkette yüzünü görmekten kurtuluruz.” Kahkahalar... Kocamla birlikte oldukları anın detayları...
Bulunduğum kabine yaklaşan adım seslerini duydum. “Kendisi dışında herkes farkında... Bunu göremeyecek kadar da aptal... Herkes ona acıyarak bakıyor. Kadınlık gururu diye bir şey yok ki onda!” Kulaklarım uğuldadı.
Kıkırdamalarına adım sesleri eşlik etti. “Yalan yok. Güzel kadın ama bu zeka seviyesiyle kim onu, ne yapsın? Bulmuş işte kendisini alacak birini... Belki de biliyordur da susuyordur. O da eksikliğinin farkında çünkü.” Gülüşerek tuvaletten çıktılar. Bacaklarımı kendime çekip geriye yaslandım. Onları kovamazdım bile, bu şirkette sadece basit bir çalışandım. Yıllarımı buraya vermiştim ama yine de, bu durumdan kurtulamamıştım. Adeta lise yıllarıma geri dönmüştüm...
Klozetin kapağından kalkıp kabinden çıktım. Kendimi ruh gibi hissediyordum. Elimi yüzümü yıkadım. Birkaç saniye derin nefesler alıp verdim. Ben... yeniden bunları yaşamak istemiyordum.
Tuvaletten çıkıp asansöre ilerledim. Bakışlarım beni izleyen çalışanlarda gezindi. Belli bir yaşın üstünde olanlar acıyarak, esmerler küçümseyerek, sarışınlar ise galibiyet kazanmış gibi bakıyordu. Artık nedenini biliyordum. Kendi aralarındaki fısıltıları da tahmin edebiliyordum.
Holding'den çıkıp evin yolunu tuttum. Hard diskleri eve bırakacağını söylemişti. Evin bir yerlerinde benim bilmediğim bir bilgisayar olmalıydı. Nereye saklamış olabilirdi?
Eve dönünce bakışlarım önce bahçede gezindi. Buraya yıllarımızı vermiştik... Gerçekten yıllarımızı... Evin içine girdim. Her köşede anılarımız vardı. Birlikte geçirdiğimiz koca 10 yıl... Bakışlarım girişteki eşyaları buldu. Zahir'in valizi burada yoktu. Eve uğrayıp çoktan işini halletmişti. Sonra da onunla... kuzenim, Yasemin'le Roma'ya doğru yola çıkmış olmalıydı. Bugün yaptığı imalar aklıma geldi. İğneleyici ses tonu... Aynadan bize olan bakışları...
Minik orospu!
Pezevenk Zahir!!!
Tüm hırsımla girişteki eşyaları dağıtmaya başladım. Elime geçen her şeyi duvara fırlattım. Tüm evin altını üstüne getirdim. Kitaplığa kadar parçaladım. Saatler sonra Zahir'in kıymetli zulasını buldum! Hard diskler için özel bir kasa yaptırmıştı... Bilgisayarı da kitaplığın arkasındaki gizli bölmenin içinde buldum. Evi harabeye çevirmiştim ama önemsemedim. Ben darmadağın hâle gelmiştim, ev parçalansa neydi? Bacaklarım titrediği için halının üstüne çöktüm.
Yorulmuştum, kan ter içinde kalmıştım. Hard disklerde tarih etiketleri vardı. Dünün tarihi buldum. Bilgisayar kasasıyla fareyi alıp televizyona bağladım. Açılmasını beklerken nefeslenmeye çalıştım. Kalbim deli gibi ağrıyordu!
Şifre istedi. Fareyle ekran klavyesinden birkaç şifre denedim. Bunlar Zahir'in devamlı kullandıklarıydı. Açamadım... Beynim durmuş gibiydi, şakaklarımı ovuşturdum. Bakışlarım telefonumu buldu. Tabii ya! Virüs programı... Telefonumu elime aldığımda bir sürü arama ve mesaj gördüm. Hiçbirini umursamayıp virüs programına girdim. Bunu telefonuma Zahir kurmuştu, evdeki güvenlik sistemine bağlıydı.
Otomatik şifreleri kaydeden harici bir programı vardı. Şifre yöneticisi yazana tıklayıp telefonuma kurulmasını bekledim. Zahir'in sabırsızlık huyu vardı. Bu tarz şeyler ekrandan bir an önce gitsin diye, kaydet... kaydet... yapıp dururdu. Kendisinden başka kimsenin programa erişemeyeceğini biliyordu.
Şifre yöneticisine girince onay istedi. Telefonumu evdeki güvenlik sistemine bağladım. Wifi yazısının görünmesini bekledim. Gördüğümde virüs programını açtım. Kendi telefonumdaki şifre yöneticisine sanki Zahir'mişim gibi onay verdim. İşte bu kadar... Programdan kayıtlı şifreleri taradım. İçlerinden birinin IP'si farklıydı, VPN kullanılmıştı. Orada yazan şifreyi bilgisayara girdim. Ta da... Açıldı!
Parmaklarım farenin üstünde donup kaldı. Bunu yapmaya hazır mıydım? Her şeyi değiştiriyordum. Bilmekle görmek... birbirinden çok farklıydı. Yine de yapmalıydım. Ekranda bir tane ikon vardı, tıkladım. Otomatik başka bir yere bağlandı. Yanlış bir yere tıklamamak için bekledim. Sanırım Zahir'in sanal bilgisayarıydı.
Zahir'in adının yazdığı klasöre tıkladım. Hani şu film arşivi sandığıma... Kocamı çok iyi tanıyormuşum ya... Koleksiyon yapmayı seviyormuş, takıntısıymış falan... Evet! ÖYLEYMİŞ!
Piç herif! Yattığı kadınlardan kendisine koleksiyon yapmış...
Ellerim titriyordu. Öfkemi kontrol altına almaya çalıştım. Birkaç saniye ekrandaki isimlerde gözlerimi gezdirdim. Yasemin... OF! Onun da adı vardı. En yakın arkadaşımın...
Klasöre girip, doğrudan videoya çift tıkladım. Parmaklarım stresle boynumu buldu. Tırnaklarımın boynumu kanattığını hissediyordum ama acı... İşte bu acı... beni güvende hissettirdi. Sanki sadece ona yaslanabilirmişim gibi... Onu benimsedim.
Ekrandaki video oynamaya başlayınca dudaklarım hayretle aralandı. Bir şeyler biliyordum ama bu… Siktir! Gözümle görmek... En yakın arkadaşım sırtına uzanırken bakışlarım yataktaki kişiye kaydı. Zahir’e… Midem bulandı. Adi herif! Benim en yakın arkadaşımla yatmıştı. Tüm bedenim kasıldı. Ellerim televizyonun kumandasına gitti. Televizyonun sesini açtım. Bu iğrençliği duymak istemiyordum ama… ama… Derin bir nefes alıp verdim.
“Ne kadar da aptal! Aşağıda sağı solu öylece izliyordu. Burada ne yapacağımızdan haberi dahi yok!” Ne? Burası… Bakışlarım odada gezinirken arkada duyduğum müzik sesiyle afalladım. Mekân Nara’ydı! Kocamla gittiğimiz mekân ama bu nasıl olurdu? O hep benim yanımdaydı yani… Siktir!
“Buraya gel, sarışınım. Bırak artık onu!” dedi Zahir. Bedenim titredi çünkü bana hiç böylesine bir tutkuyla baktığını görmemiştim. Zahir, karşısında soyunan sarışını aç bir kurt gibi izliyordu. Bir yandan da kendisini okşuyordu. Ben… ben…
O kadının çıplak kalan bedeninde bakışlarımı gezdirdim. En yakın arkadaşımdı benim! TEK ARKADAŞIMDI! Çektiğim acıları bilen... tek insandı. Hem… Hem benden güzel miydi? Hayır… değildi. O zaman neden? Kulaklarımda, “Kocasına zevk veremiyormuş,” diyen çalışanın sözleri yankılandı. Ne kadar da aptal…
Zahir’in önünde dizlerinin üzerine oturdu. “Bugün bana ne yapmak istersin?” Yüzümü buruşturdum. Zahir, gözleri parlayarak parmaklarını onun yüzünde gezdirdi. “Bana nasıl dişli bir kadın olduğunu göster, yeter.” Bu yüzden miydi? Ben… tükürük olaylarından iğreniyorum diye mi? Benim hatam mıydı? Ben…
Başıma giren ağrıyla gözlerimi yumdum. Parmaklarım saçlarımı buldu. Hıncımı almak istiyormuşum gibi saç diplerimi çekiştirdim. Midemin yeniden ağzıma gelmesiyle boğazım yandı.
Zahir, her zaman bana karşı anlayışlıydı. Hiçbir zaman bunu sorun hâline getirmemişti. Yani... Bugüne kadar... Aklıma lobideki konuşmalarımız doldu. Sadece birkaç saat önceydi... Kulağıma dolan seslerle gözlerimi açmadım. Ne olduğunu biliyordum. Zahir’in iniltilerini... ve o kadını pohpohlayan sözlerini duyabiliyordum. Boğuk çıkan sesleri… Tükürüğünün vıcık vıcık tınısını… Neden önüne oturduğunu net bir şekilde anlamıştım.
Dakikalarca öylece durdum. Bu anlar yaşanırken ben neredeydim? Ne kadar da aptal… Haklıydı, öyleydim. Ben aptal bir kadındım. Üst katımda kocam, en yakın arkadaşımla yatarken öylece onları beklemiştim. Bedenim ürperdi. Konuşmalar kulağıma doldu, kahkaha seslerini duydum. Zahir’in bana söylediği iltifatları, başka bir kadın için kullandığını işittim. Buz kestim…
Yanaklarımdan süzülen yaşları elimin tersiyle iterken gözlerimi açtım. Oda bomboştu. Sadece 10 dakika… 10 dakika için mi yıllar süren evliliğimizi böylesine kirletmişti? Gerçi... Kaç 10'ar dakikaydı, kim bilir? Videoyu kapattım. Klasörden geri çıktım. Bakışlarım bir ismin üstünde kaldı. Gözyaşlarım daha hızlı akmaya başladı. Yasemin…
Tıklayamadım, korktum. Şu an onunla birlikteydi. Muhtemelen benim ne kadar APTAL olduğumu konuşuyor, kendi aralarında bu hâlimle dalga geçiyorlardı. Başka bir klasöre tıkladığımda videoyu açmama gerek bile kalmadı. Kapak fotoğrafında sarışın bir kadını, Zahir’le o şekilde gördüm. Açık saçık… Geri çıktım.
13 klasör… 13 sarışın ve minyon kadın…
Biri en yakın arkadaşım… Biri de kuzenim…
İç çektim.
Gözüme etiketli hard disk çarptı. Dün... Ne yaşanmıştı? Bilgisayara hard diski bağladım. İçinde bir tane klasör vardı. Ona tıklayınca videolar listelendi. Kapak fotoğrafları gözükmüyordu. En uzun olanı açtım.
Bedenim titredi. Bir anda boğazım düğümlendi. Bu da… neydi? Babam… Hamit Dağdelen… SİKTİR! Bu kadar da değildir ya... Diğer videolara da baktım. Her gördüğümle midem daha da ağzıma geldi. İğrençti! İĞRENÇ! Sadece kocam değil… Babam da! Hem de… hem de yaşı… Bu çocuklar kaç yaşındaydı? Titredim. Zahir’in beni aldatması gördüklerim karşısında bir hiç olarak kaldı. Kasıldım. Elimin altındaki fareyi hırsla itekledim, sanki her şeyden kaçabilirmişim gibi bilgisayardan uzaklaştım. Hayır… hayır! Kötüydü ama bu kadar da değildi. Değildi, değil mi? O… O kızı… küçücük kızı… bu yüzden öldürmedi... AH!!! ONU BOĞDU!
Titreyerek duvara sindim. Yavaşça dibine çöktüm. Bir sürü yaşlı adam… AĞH! Ölmek istedim… Gerçekten, ölmek istedim. Gördüğüm görüntülerle aslında hiçbir şeyin bir önemi olmadığını gördüm. Erkekler bizi bir nesneden fazlası olarak görmüyordu. Onlar için sadece içine girilecek objelerdik… Kanımdan bile nefret ettim. Ağzımdan fışkıranlar yere döküldü. Gözlerim kan çanağına döndü.
Yemin ederim o adamı elime geçirirsem daha kötüsünü yapacağım! Yemin ederim…
Ağlamam şiddetlenirken artık önümü göremiyordum. Her tarafı batırmıştım ama umurumda değildi… Az önce gördüklerimden sonra… hiçbir şeyin önemi yoktu! Önce bu evi, sonra doğduğum o lanet evi yakmak istedim... Külleri kalana kadar alevler içinde kalsın istedim!! İçinde de onlar...
Yeminler ederek başımı duvara yasladım. Madem hiçbir önemi yoktu… Tamam! O zaman bakalım sizin adınız dillere düştüğünde ne hissedeceksiniz? Şirketleriniz yok olduğunda... Beş kuruşsuz kaldığınızda...
İntikam, Zahir... Kısasa kısas. Bundan sonra böyle! Sana nasıl koleksiyon yapılırmış göstereceğim.
5. BÖLÜM - VENÜS - BİRİNCİ HİKÂYE
Venüs ~
Aylar sonra...
Her şeyden ve herkesten soyutlanmış deli gibi içiyordum. Her zaman gittiğim mekanda, sevgili kocam sürtükleriyle parti veriyordu. O nedenle kocamın hiç haz etmediği bir mekan tercihinde bulunmuştum.
Zühre.
Burayı neden sevmiyordu, en ufak fikrim yoktu. Aslında bayağı elit bir mekândı. Zahir, birkaç defa sahibinin onu sıkıştırıp tehdit ettiğini söylemişti. Mekanın sahibiyle de yatmalıydım. Zahir, duyunca kesinlikle buna kudururdu. Eh! Bu sayede mekan sahibini, Zahir’i korkuttuğu için ödüllendirmiş olurdum.
Evliliğimiz boyunca Zahir beni tam 13 kadınla aldatmıştı. Bu kadınların içinde en yakın arkadaşım ve biricik kuzenim de vardı. Tabii ben, her şeyden habersiz salak bir kadın olduğum için kandırılmıştım. Zahir, beni aldattığı kadınlardan koleksiyon yapınca bir şekilde video kayıtlarını bulmuştum. Sonra da bu kayıtlarla Zahir’i tehdit edip boşanmaya ikna etmiştim. Anlaşmalı boşanma kağıtlarını ikimiz de imzalamıştık. Ama Zahir hangi nedenden dolayı bilmiyordum deli gibi boşanmak istememişti. Mahkeme günü bile ayaklarıma kapanıp beni ikna etmeye çalışmıştı.
Zahir’in bana karşı garip bir takıntısı vardı. Beni sevmiyordu, beni cinsel olarak arzulamıyordu. Sadece ona ait olduğuma emin olmak istiyordu. Sanki onun gözünde savaş sonucu elde edilmiş bir ganimettim. Yani... Tam bir psikopatla yıllarca evli kalmış, ruhum bile duymamıştı. Aptaldım, hiç fark etmemiştim. Saftım, aileme ve Zahir’e güvenmiştim.
Babamın ortağının oğlu olduğu için görücü usulü evlilik yapmıştık ama tanıdıkça, Zahir’den hoşlanmıştım. Zahir’de şeytan tüyü vardı. Konuştuğu insanları rahatça etkileyebiliyordu.
Bakışlarım dikkatlice mekânda gezindi. Şimdiye birkaç kişinin yanıma gelmesi gerekiyordu ama hiçbir erkek yanıma yaklaşmamıştı. Garipti, hem de çok.
“Tazeleyeyim mi yenge?”
Kaşlarımı çatıp barmene döndüm. Lanet olası adam! Zahir, başka bir mekânda isminin boynuzlu olarak anılmaması için buradaki çalışanları parayla ayarlamış olmalıydı. İçki bardağımı barmenin önüne bıraktım.
Mahkeme boşanmayı onaylamıştı ama henüz karar kesinleşmemişti. İtiraz süreci bitmiş olsa da bekliyorduk. Zahir hâlâ kocamdı, karar kesinleşince boşanmış olacaktık.
Onun soyadını taşıyorken bana yaşattığını ona da yaşatmak istemiştim. İntikamım onun adına acı olmuştu. Herkesin diline düşmüştü. Eh! Ben zaten düştüğüm için çok da umursamamıştım. Eskiden, “Ne kadar aptalmış. Kocasına zevk veremiyormuş. Kadınlıktan mı anlarmış o,” diyorlardı. Şimdi ise, “Erkekleri büyülüyor. Onunla bir gece geçiren peşini bırakamıyor. Nadide bir parça,” diyorlardı. Hepsinin popülerlik anlayışına sıçayım.
Yattığı 13 kadına karşılık, yattığım 13 adam…
Ben tabii henüz 11’deydim ama olsun. Her birinden bir parçayı ya da videoyu, sevgili kocama özel olarak gönderiyordum. İşte bu da benim koleksiyonumdu. İsmimi arzuyla söyleyen ve bana yalvaran erkekleri işittikçe, Zahir daha da kuduruyordu. Onunla yaşamadığım şeyleri başka erkeklerle yaşadığımı bilmek onu delirtiyordu. Barışmak için elinden ne gelirse yapıyordu ama hiçbir önemi yoktu. Onun amacı ben değildim, kaybettiği itibarıydı. Sırf bu yüzden bu gece, her zaman gittiğim mekanı kapatarak sürtükleriyle cemiyet partisi veriyordu. Sanki partisi çok sikimdeydi!
Zahir’den ayrıldığımdan beri kendimi özgür bir kuş gibi hissediyordum. Baskılanarak yaşadığım gençliğimi dibine kadar yeniden yaşıyordum. Mesela hiç keşfetmediğim bir yanım varmış, ben acı seviyormuşum, üstünlük kurmak hoşuma gidiyormuş...
Bakire olarak evlenmiştim. Ailemin baskısı ile tüm ilklerimi kocamla yaşamak istemiştim. Ama Zahir’le ayda bir yaptığımız seks bana göre değilmiş.
Meğersem ben sevişmeyi iliklerime kadar hissetmeyi seviyormuşum. Kural olmadan, zevkine vararak, her şeyi deneyerek, adrenalin duygusu yüksek ve sert istiyormuşum.
Ben Venüs. Bugün kocamı 12. defa aldatacağım. Ve bunu zevkle yakışıklı bir adamın altında inleyerek yapacağım.
Tek gecede alabileceğim en yüksek verimi alıp, sonra bir daha yattığım adamı görmeyeceğim.
13’lük maratonu tamamladığımda ise, kendime yepyeni bir hayat kuracağım. Bu hayata sıfırdan başlayacağım!
Son içkimi de kafama dikip ayağa kalktım. Ne çok sarhoştum, ne de ayık. Her zaman kıvamında içerdim. Gecenin devamı için kafamın ayık olması gerekirdi.
Dans pistine geçtiğimde üzerimde yoğun bakışlar hissettim. Sanki tenimi delip içime işliyordu. Her hareketimi izlediğinin bilincindeydim. Bende buna göre dans etmeye başladım.
Güzeldim, hem de çok. Babamdan beni isteyenlerin haddi hesabı olmazdı. Hatta babam tanınan ve varlıklı bir ailenin, defalarca kapımızı aşındırdığını söyleyerek bununla övünürdü.
Tezgahta sattığı kızını, sonunda Zahir’e ve onun kibirli ailesine layık görmüştü. Ne acı!
Parmaklarımı şarkının ritmine göre boynumda gezdirdiğimde, birkaç erkeğin daha dikkatle bana baktığını hissettim.
Dikkat çekiyordum. Annemin hanım hanımcık olmam konusundaki eğitimlerini komple tiye alarak, tüm bedenimi ortaya koyuyordum.
Eskiden kafasını yerden kaldırmayan, bilekte elbise dışında bir şey giymeyen, evden dışarıya çıkmayan, en yakın arkadaşı hariç kimseyle görüşmeyen bir kızdım.
Evlilik.. bana çok şey öğretmişti. Aslında dünyanın hiçte masum olmadığını, sadece bir et parçası, bir eşya yerine konulduğumu anlamıştım.
Ailemin hakkımda kötü niyetle yaptığı planları öğrenmiştim. Yıkıcı olmuştu, ama atlatmıştım.
Gözlerimi açtığımda, elinde viski ile mekandaki sütunlardan birine yaslanmış bir adam gördüm. Bana bakan gözleri arzu ile parlıyordu. Ben pistte dans ederken, beni çırılçıplak soyarak koynuna attığını düşlediğine adım kadar emindim.
Adamın bakışları tüm bedenimde yavaşça gezindi. En son uzun ve zarif parmaklarımda durdu. Ardından kaşlarını çatarak yeniden gözlerimin içine baktı.
Adamın farklı bir aurası vardı. Karar vermiştim, bugün onu istiyordum.
Elindeki viskiyi bitirerek bardağı arkasındaki çıkıntıya bıraktı. Sonra da öfkelenmiş gibi boynunu çıtlattı. Yanıma gelip hamle yapmasını beklerken, ikinci katın merdivenlerine ilerledi.
Neden sinirlenmişti? Garip bir adamdı. Ama bu gizemli hali, nedense gözüme çekici gelmişti.
Çalışan olduğunu tahmin ettiğim biri kolumdan tutunca, “Hayırdır?” diye sordum.
“Çok içmişsiniz, ayakta duramıyorsunuz. Sizin için taksi çağıralım.” dedi.
“Ne!?”
Beni çıkış kapısına adeta sürüklerken, merdivenlerin orada durdum.
“Sen ne yaptığını sanıyorsun be!?” diyerek, kolumu adamdan kurtardım.
“Zühre yenge, kurbanın olayım. Kan çıkmadan evine git.” dedi.
“Beyefendi, beni biriyle karıştırıyorsunuz. Ben Zühre değilim. İsmim Venüs.” dedim.
“Valla beni, ismin ne hiç ilgilendirmiyor. Şu an düşündüğüm tek şey, mekanım. Ortağımın şalterleri atarsa, canım mekanıma yazık olur.”
“Ve ben bunu hiç istemiyorum.”
Kaşlarımı çatarak önce adama baktım, sonra da merdivenlere göz attım.
Hızlıca merdivenleri çıkmaya başladığımda, küfür savurarak peşime takıldı ve beni durdurmaya çalıştı.
Koridorda VIP odalar vardı. Hepsini teker teker açarak baktım.
“Yav yenge bir dur!”
“Nerede!?”
“Yav misafirleri rahatsız etme bi’ dur.”
Açtığım kapıda sevişen bir çift görünce, kapıya yaslanarak bir süre onlara baktım.
“Böyle hizmetlerinizde mi vardı?”
Sesimle birbirinden ayrılan çift garip garip bana baktılar.
“Kalite kontrol birimi, siz devam edin.” diyerek, kapıyı kapattım ve koridorda ilerlemeye devam ettim.
“Ya tamam dur, burada değil!”
Adamın konuşması ile adımlarım durakladı. “Senin şu ‘ortağın’ nerede?”
“Benimle gel.” diyerek, odaların arasında kalan başka bir koridora saptı.
Koridorun sonunda makam odasını andıran bir kapı vardı.
Kafasıyla kapıyı işaret ederek, “Burada.” dedi.
Tereddüt etmeden odanın kapısını açtım. Ama beni hiç beklemediğim bir manzara karşılamıştı.

6. BÖLÜM - VENÜS - BİRİNCİ HİKÂYE
Tereddüt etmeden odanın kapısını açtım. Ama beni hiç beklemediğim bir manzara karşılamıştı. Kocaman bir boşluk… Odada kimse yoktu. Adam, şaşkınca içeriye baktı. “Az önce yukarıya çıkmıştı. Kendi gözlerimle gördüm.”
“Işınlanmayı bulmuş, yani?”
“Ne?” Sorumu anlayıp bu sefer de hayretle, “Ne!?” diye haykırdı.
“Git ve ortağını bul. ‘Yenge, mekânda seni bekliyor,’ de.”
“Ha!” Adamın gözleri şaşkınlıkla açıldı. “Adar, bundan hiç hoşlanmayacak.” Adar…
Başımla gitmesini işaret ettikten sonra, odaya girip etrafı incelemeye başladım. Klasik erkek ofisleri gibiydi. Patron koltuğuna oturdum. Bakışlarım önce masaüstü bilgisayarı buldu, sonra da ekranı açık laptobu... Masaüstü bilgisayarın bağlı olduğu monitörlerden birinde kameralar açıktı. Arama yerine birkaç saat öncesi girilmişti, fare arama butonunun üstündeydi. Acil bir işi çıkmış da odadan öyle, alelacele ayrılmış gibi gözüküyordu.
Laptobun ekranındaki klasörleri incelerken hepsinden farklı bir yere, sağ üst köşeye konmuş Zühre isimli klasör dikkatimi çekti. Yalnızdı. Mekânla ilgili dosyaların olduğunu tahmin edip Belgelerim klasörüne girdim. Şu an hiç olmamam gereken bir yerde, hiç yapmamam gereken bir şeyi yapıyordum ve bu heyecan duygusu tüm libidomu yükseltiyordu. Sanırım buna bağımlı olmaya başlamıştım. Açtığım bir videoda dans ederken gördüğüm adam vardı. Adar... birini feci şekilde dövüyordu.
“Ufacık kıza el mi sürdün, lan! Seni yavşak, orospu çocuğu!” Böğürmesinden az çok nedenini anlamıştım. Ellerine sağlık, Adar.
Başka bir videoyu açtım. Lüks bir restoranda yemek yiyen zengin iş adamları vardı. Siyasetle ilgili bir şeylerden bahsediyorlardı. Sanırım şantaj için ayrılmış bir videoydu. Birkaç video daha gezince önüme çıkan videoyla gözlerim kocaman açıldı. Babam... tanımadığım bir adamla, Holding gibi bir yerde toplantı masasındaydı.
Yaşlı adam, “Biz bu konuda anlaştık sanıyordum, Hamit,” dedi. Sözleri iğneleyiciydi.
“Evet anlaşmıştık ama daha iyi tekliflerle gelenler oldu.” Sanırım bir iş görüşmesiydi. Sıkıcı.
Çarpı tuşuna basacakken, “Venüs’ün bundan haberi var mı?” diye sordu yaşlı adam. Elim öylece dona kaldı. Neden haberim var mıydı?
Babam, “Tabii ki,” dedi. “Aslında gördü fakat beğenmedi. 'Bana göre çocuk o, istemiyorum. Çok kaba saba, hiç nazik değil, yaraları var hiç beğenmedim,' dedi. Ben de onu ikna etmek için senden Zerro’yu istiyorum.”
Midem resmen ağzıma gelmişti. Babam, resmen beni adama peşkeş çekiyordu. Bu yaşlı adamı daha önce, ne görmüştüm ne de işitmiştim. Babamın söyledikleri bir kez bile ağzımdan çıkmamıştı.
Yaşlı adam, “Eğer sana Zerro’yu da verirsem bir an önce düğünümüzü yapar mıyız?” diye sordu. İğrençti. Kızı yaşındaki bir kadınla evlenmek mi istemişti? Midem yeniden ağzıma gelince yüzümü buruşturdum.
Videoyu gönderme tuşuna bastım. Kendi mailimi yazıp el çabukluğuyla kendime gönderdim. Artık veri hırsızlığına da başlamıştım, geçmiş olsun.
Adar’ın neden bana öyle baktığını anlayınca, yerimden kalkıp vücudumu esnettim. Muhtemelen beni satın alınabilir bir mal olarak gördüğü içindi. Babasının bile gözden çıkardığı biri... Hakkımda yapılan anlaşmalara da bak! Zerro neydi bilmiyordum. Büyük ihtimalle bir şirket ya da markaydı ama babam, bu teklife rağmen beni Zahir'le evlendirmişti. Demek ki, onlardan daha büyük bir şey almıştı.
Bakışlarım monitöre kaydı. Yeniden patron koltuğuna oturdum. Anlık görüntülerde Adar’ın beni buraya getiren ortağıyla tartıştığını gördüm. Gömleğinin kol düğmelerini hırsla açtı, kumaşı dirseklerine kadar toparladı. Öfkeyle parmaklarını saçlarına daldırdı. VIP odalarda gerçekten kamera olmadığını görmek beni şaşırttı. Şantaj için malzeme toplamayı seven birine göre fazla mahremiyet göstergesiydi.
Bakışlarım yeniden konuşan adamlara kaydı ancak Adar orada değildi. Hemen ardından odanın kapısı sertçe açıldı. Gözlerim içeriye giren Adar’la birleşti.
“Senin ne işin var odamda?” Sorusu üzerine onu şöyle bir inceledim. “Daha doğrusu ne işin var mekânımda?” Saati onu daraltıyormuş gibi çıkarıp koltuğun üstüne attı. “Benden aldıkların yetmedi mi? Daha fazlasını mı istiyorsun?”
Kaşlarımı çatarak Adar’a baktım. Ondan ne almıştım ki?
“Bir de Yusuf’a, ‘Mekânda seni bekliyor,’ dedirtmişsin.” Ortağının adı Yusuf muymuş?
Ayağa kalkıp yabancısı olduğum adama doğru yürüdüm. Hakkında tek bildiğim şey, adıydı ama sanki Adar, beni yıllardır tanıyormuş gibi konuşuyordu.
“Yetmedi.” Sözlerim üzerine hayal kırıklığıyla bana baktı. “Senden bir şey almak istiyorum. Hem de bu gece...”
Hemen yarım adım önünde durdum, sesli şekilde yutkundu. “Benden ne istiyorsun?” Sesi az önceki tonunda değildi. Önünde gözlerinin içine bakarak dikiliyor olmam, onu farklı duyguların içine çekmişti.
“Soyun!” dediğimde şaşkınlık tüm yüzüne yayıldı. Tepkisiz kalıp bir süre yüzüme baktı. Ne söylediğimi anlamaya çalışıyordu. Sesimi yükselttim. “Soyun be adam! Sana sahip olmak istiyorum. Hem de tam şu an, bu gece!”
Adar, gözlerini kısıp yüzümü incelerken, sessizce gömleğinin düğmelerini açmaya başladı. Gömleğini üstünden çıkarınca bedenindeki dövmelerde gözlerim gezindi. Dövmeleri hoşuma gitmişti. Her birinin farklı anlamı var gibiydi. Parmak uçlarım kalbinin üstündekine gidince, Adar’ın bedeni kasılıp titredi. Gözlerinin içindeki arzu, tüm hücrelerine yayılmaya başlamıştı.
Parmaklarımla dövmelerini incelerken, “Güzeller. Hem de çok,” dedim.
Adar’ın bana olan bakışları farklıydı, duygu yüklüydü. Anlamlı bakıyordu, bu bakışları sevmemiştim. Umarım o da yapışkan oğlanlardan değildir. Parmaklarım boynuna çıkınca dikkatimi çenesindeki bıçak izi çekti.
İmayla güldüm. “Anlaşılan belalı bir tipsin...” Bakışları gülümseyen dudaklarımı buldu.
Çenesinden yanağına uzanan izi avucumun içine alıp yavaşça okşadım. Adar yalvarırmış gibi, “Yapma,” dedi. “Bunu bana yapma...” Ruhundaki zayıflık gözle görülür düzeydeydi. Bu yüzden dışarıya adamlık taslayıp asan kesenler, içlerindeki yaralar nedeniyle itaat etmeyi severdi.
Yüzümü kulağına yaklaştırdım. “Diz çök!” Omzundan bastırınca, dediğimi yapıp önümde diz çöktü. Otoriter hâlim onu afallatmıştı. Gözlerinin içine bakıp konuştum.
“Benim kurallarıma göre kuralsız oynayacağız!”
Tek bir gecede, Venüs'ün hayatı en fazla ne kadar değişebilir?
“Benim kurallarıma göre oynarız sanmıştım. Meğer yanılmışım, onun tüm kuralı benmişim. Bana gücünü dibine kadar hissettirdi. Sonunda korktuğum şey... Onu deli gibi istediğim andı.”
Devamını okumak istersen hemen satın al 👇 Kısa süreliğine yalnızca 49 TL!
+21 içeriklere erişebilmek için, üye olurken doğum tarihini doğru ve gerçeğe uygun girdiğine emin ol!
WEB SİTEMİZ - UYGULAMAMIZ ÜZERİNDEN OKUMAK İÇİN:
Venüs - Birinci Hikâye
99
Adar'la Venüs'ün tutkuyla başlayan hikayesine hemen şimdi başla. 66 bölümün tamamına anında erişim!
TEK SEFERLİK ÖDEME! ONE-TIME PAYMENT!
Tam erişim: 66 bölüm
Yaklaşık 350 sayfa uzunluğunda
80.000+ kelimelik sürükleyici kurgu
Evrene özel okuma grubuna erişim
Web & Mobil uygulamada erişim
Tekrar tekrar okuyabilirsin

Aklınıza takılan her soru için buradayız!
Sayfanın/uygulamanın sağ alt köşesinde sohbet bölümünden bize ulaşabilirsin...
Hikâyenin Konusu Nedir?
Kocası Zahir'in kendisine ihanet ettiğini öğrenen Venüs, bir gece ansızın aile düşmanları olan adamın gece kulübüne gitmeye karar verir. O gece, iki kişinin yaşadığı yoğun anlarda geçmişin sırları ortaya çıkmaya başlar... Kısa bir sürede, bir kadının hayatı en fazla ne kadar değişebilir?
Tutku, romantizm... Saplantılı bir adam ve kendini keşfeden bir kadının hikâyesi... Peki ya aşk... Bu kitabın tam kalbinde desem... Hem de en hastalıklı şekilde...
Uyarılar:
• Yaş doğrulamanıza göre size uygun bölümler tanımlanmaktadır.
• Çarpık ilişkiler, entrika, ölüm, şiddet, psikolojik rahatsızlıklar içerir.
• Tetikleyici bölümler vardır, hassas ruhlar için önerilmez!
Kelime Sayısı Kaç?
80000+ kelimedir. Basılı 300-350 sayfa kitaba eşittir.
Siteniz Güvenilir mi? Ödeme Altyapınız Nedir?
Ruyam Books, güvenli ödeme altyapısıyla tanınan PAYTR ile çalışmaktadır. Ödeme hizmetleri alanında 15 yılı aşkın tecrübesi bulunan PAYTR, 140 binden fazla işletmeye farklı ödeme çözümleri sunmaktadır.
Ödemeleriniz sırasında girdiğiniz hiçbir kart bilginiz bizimle paylaşılmamaktadır.
PAYTR, Güvenli Ödeme Altyapısı T.C. Merkez Bankası lisanslı bir ödeme kuruluşudur. Yüksek güvenlikli ödeme altyapısıyla sürdürülebilir ödeme deneyimi yaşatır. PayTR’la tüm ödemeleriniz 7/24 güvende!
- PCI-DSS sertifikası
- SSL sertifikalı ödeme sayfaları
- 3D Secure
- Riskli ödemeler için 3DS Doğrulama
- Tier III Veri Merkezi
- Felaket Önleme Merkezi (Aktif/Pasif)
- Yedekli donanım, erişim ve sistem altyapısı
Hikâyelerde Smut İçeren Bölümler Var mı?
Bazı hikâyelerde bulunmaktadır. Kayıt olduğunuz sırada belirttiğiniz doğum tarihiniz üzerinden size uygun bölümler kullanımınıza açılmaktadır. Eğer 21 yaş ve üzerinde bir okursanız, satın aldığınız hikâyede smut olduğu belirtilmişse, okumanız için bölümler otomatik olarak hesabınız için aktifleşecektir. YAŞ DOĞRULAMA BEYANI
Neden Bu Kadar Ucuz?
Tanıtım süresince hikâyelerimiz kısa süreliğine indirimli!
Tamamen dijital içerik olduğu için kargo maliyeti yok. Bu avantajı, yasal sınırlar içinde ve rekabeti gözeterek seninle paylaşmak istedik.
Belirlediğimiz tanıtım fiyatına tüm komisyonlar ve vergiler dâhildir.
Fiziksel Satış mı?
Hayır, fiziksel bir gönderim yapılmamaktadır. Satın aldığınız hikâyeleri, üyeliğinizle uygulamamızdan ya da web sitemizden okuyabilirsiniz.
Seri Hikâyeler mi?
ARK Evreni adı altında dört üçleme hikâye yayınlanmaktadır. Mehtap üçlemesi, ARK üçlemesi, Venüs üçlemesi ve Arven üçlemesi olmak üzere toplam 16 hikâye bulunmaktadır. Üçlemeler, bağımsız olarak okunabilir. Ortak karakterlere ve geniş bir olay örgüsüne sahiptir.
Diğer platformlarda var mı?
Wattpad üzerinde 1.7 milyondan fazla okunma aldı. Inkspired, Çizgi Studio ve Dreame uygulamalarında yayınlandı. Binlerce okuyucunun beğenisini kazandı. Şu an ruyambooks üzerinden yayınlanmaktadır.
İleride Basılı Kitap Olacak mı?
Basılı/fiziksel kitap olması için elimizden geleni yapıyoruz. Her satın alımınızda ve emeğimize verdiğiniz desteklerle, bu amacımıza emin adımlarla yürüyoruz. Destekleriniz için teşekkür ederiz. Lütfen hikâyelerimizi okuduktan sonra sosyal medya hesaplarınızdan paylaşmayı, arkadaşlarına konusundan bahsetmeyi unutmayın.
Çocuğum İçin Hikâyeleri Satın Alabilir miyim?
Hikâyelerin detay sayfalarında gerekli uyarılar yer almaktadır. Elbette satın aldığınız içeriği denetlemek, ebeveyn olduğunuz için sizin sorumluluğunuzdadır. Ancak Ruyam Books olarak biz, çocukların hatta 21 yaşına kadar olan yetişkinlerin dahi smut/cinsel içerik bulunan bölümlere erişimini kısıtlamış bulunmaktayız.
Eğer sitemize üye olurken, okuyucunun/çocuğunuzun/hesap sahibinin doğum tarihini doğru ve gerçeğe uygun seçerseniz smut/cinsel içerik bulunan bölümlere, 21 yaş altındaki hiçbir kullanıcı erişemez. Web sitemizdeki kuralları çiğnemek adına yanlış girilen doğum günü tarihlerinden Ruyam Books sorumluluk kabul etmemektedir. Okuyunuz: YAŞ DOĞRULAMA BEYANI
~ 🔥 ~ ☄️ ~ 🔥 ~ ☄️ ~ 🔥 ~
MEHTAP - ARYA - VENÜS - ARVEN
SERİNİN ÜÇÜNCÜ ÜÇLEMESİNDESİNİZ!
Kitaplarım bağımsız olarak okunabilir ama ortak karakterlere ve geniş olay örgüsüne sahiptir.
Bu kitap, ARK Evreni adı altında yayınlanmaktadır.