[+21] 04. BÖLÜM - İHANETLE YÜZLEŞME - VENÜS I
- Yazar Ruyam ✍️

- 4 Eyl
- 6 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 10 Eki

Venüs ~
Tuvalete benden sonra girip burada olduğumu bile bile bağırarak konuşan çalışanları dinliyordum. Önceden de buna benzer bir şey olmuştu ama Zahir, “Bizi kıskanıyorlar,” demişti. Her yere birlikte gittiğimiz için beni hangi ara aldatacağını anlayamamıştım. Hâlbuki... Kahkaha atmak istedim. Kendi ellerimle uçak biletini almıştım, kıyafetlerini hazırlamıştım! Ben... Yasemin'le seviştikten sonra giyebilsin diye donuna kadar valizine yerleştirmiştim.
“Sarışın minyonlara taptığı hâlde bu sırıkla ne işi varmış ki?” Diğeri cevap verdi. “Of, anlasana işte! Babası Zahir'e satmış işte bunu... Resmen babası bile katlanamayıp başından defetmiş.”
Klozet kapağını kapatıp üstüne oturdum. Omuzlarım düştü. Gözlerimden damlayan yaşları saymaya ihtiyaç bile duymadım. Yüz ifadem donmuş gibiydi.
“Ne kadar da aptal! Bir kadın kocasının kendisini yıllardır aldattığını nasıl anlamaz?” Kahkahası kulaklarımda yankılandı. “Bir de örnek çift hâlleri yok mu? Kocasını sömürürken altımda nasıl inlediğini bilse kahrından ölür! Ay yok, kesin eve kapanır. Biz de bütün gün şirkette yüzünü görmekten kurtuluruz.” Kahkahalar... Kocamla birlikte oldukları anın detayları...
Bulunduğum kabine yaklaşan adım seslerini duydum. “Kendisi dışında herkes farkında... Bunu göremeyecek kadar da aptal... Herkes ona acıyarak bakıyor. Kadınlık gururu diye bir şey yok ki onda!” Kulaklarım uğuldadı.
Kıkırdamalarına adım sesleri eşlik etti. “Yalan yok. Güzel kadın ama bu zeka seviyesiyle kim onu ne yapsın? Bulmuş işte kendisini alacak birini... Belki de biliyordur da susuyordur. O da eksikliğinin farkında çünkü.” Gülüşerek tuvaletten çıktılar. Bacaklarımı kendime çekip geriye yaslandım. Onları kovamazdım bile, bu şirkette sadece basit bir çalışandım. Yıllarımı buraya vermiştim ama yine de bu durumdan kurtulamamıştım. Adeta lise yıllarıma geri dönmüştüm...
Klozetin kapağından kalkıp kabinden çıktım. Kendimi ruh gibi hissediyordum. Elimi yüzümü yıkadım. Birkaç saniye derin nefesler alıp verdim. Ben... yeniden bunları yaşamak istemiyordum.
Tuvaletten çıkıp asansöre ilerledim. Bakışlarım beni izleyen çalışanlarda gezindi. Belli bir yaşın üstünde olanlar acıyarak, esmerler küçümseyerek, sarışınlar ise galibiyet kazanmış gibi bakıyordu. Artık nedenini biliyordum. Kendi aralarındaki fısıltıları da tahmin edebiliyordum.
Holding'den çıkıp evin yolunu tuttum. Hard diskleri eve bırakacağını söylemişti. Evin bir yerlerinde benim bilmediğim bir bilgisayar olmalıydı. Nereye saklamış olabilirdi?
Eve dönünce bakışlarım önce bahçede gezindi. Buraya yıllarımızı vermiştik... Gerçekten yıllarımızı... Evin içine girdim. Her köşede anılarımız vardı. Birlikte geçirdiğimiz koca 10 yıl... Bakışlarım girişteki eşyaları buldu. Zahir'in valizi burada yoktu. Eve uğrayıp çoktan işini halletmişti. Sonra da onunla... kuzenim, Yasemin'le Roma'ya doğru yola çıkmış olmalıydı. Bugün yaptığı imalar aklıma geldi. İğneleyici ses tonu... Aynadan bize olan bakışları...
Minik orospu!
Pezevenk Zahir!!!
Tüm hırsımla girişteki eşyaları dağıtmaya başladım. Elime geçen her şeyi duvara fırlattım. Tüm evin altını üstüne getirdim. Kitaplığa kadar parçaladım. Saatler sonra Zahir'in kıymetli zulasını buldum! Hard diskler için özel bir kasa yaptırmıştı... Bilgisayarı da kitaplığın arkasındaki gizli bölmenin içinde buldum. Evi harabeye çevirmiştim ama önemsemedim. Ben darmadağın hâle gelmiştim, ev parçalansa neydi? Bacaklarım titrediği için halının üstüne çöktüm.
Yorulmuştum, kan ter içinde kalmıştım. Hard disklerde tarih etiketleri vardı. Dünün tarihi buldum. Bilgisayar kasasıyla fareyi alıp televizyona bağladım. Açılmasını beklerken nefeslenmeye çalıştım. Kalbim deli gibi ağrıyordu!
Şifre istedi. Fareyle ekran klavyesinden birkaç şifre denedim. Bunlar Zahir'in devamlı kullandıklarıydı. Açamadım... Beynim durmuş gibiydi, şakaklarımı ovuşturdum. Bakışlarım telefonumu buldu. Tabii ya! Virüs programı... Telefonumu elime aldığımda bir sürü arama ve mesaj gördüm. Hiçbirini umursamayıp virüs programına girdim. Bunu telefonuma Zahir kurmuştu, evdeki güvenlik sistemine bağlıydı.
Otomatik şifreleri kaydeden harici bir programı vardı. Şifre yöneticisi yazana tıklayıp telefonuma kurulmasını bekledim. Zahir'in sabırsızlık huyu vardı. Bu tarz şeyler ekrandan bir an önce gitsin diye, kaydet... kaydet... yapıp dururdu. Kendisinden başka kimsenin programa erişemeyeceğini biliyordu.
Şifre yöneticisine girince onay istedi. Telefonumu evdeki güvenlik sistemine bağladım. Wifi yazısının görünmesini bekledim. Gördüğümde virüs programını açtım. Kendi telefonumdaki şifre yöneticisine sanki Zahir'mişim gibi onay verdim. İşte bu kadar... Programdan kayıtlı şifreleri taradım. İçlerinden birinin IP'si farklıydı, VPN kullanılmıştı. Orada yazan şifreyi bilgisayara girdim. Ta da... Açıldı!
Parmaklarım farenin üstünde donup kaldı. Bunu yapmaya hazır mıydım? Her şeyi değiştiriyordum. Bilmekle görmek... birbirinden çok farklıydı. Yine de yapmalıydım. Ekranda bir tane ikon vardı, tıkladım. Otomatik başka bir yere bağlandı. Yanlış bir yere tıklamamak için bekledim. Sanırım Zahir'in sanal bilgisayarıydı.
Zahir'in adının yazdığı klasöre tıkladım. Hani şu film arşivi sandığıma... Kocamı çok iyi tanıyormuşum ya... Koleksiyon yapmayı seviyormuş, takıntısıymış falan... Evet! ÖYLEYMİŞ!
Piç herif! Yattığı kadınlardan kendisine koleksiyon yapmış...
Ellerim titriyordu. Öfkemi kontrol altına almaya çalıştım. Birkaç saniye ekrandaki isimlerde gözlerimi gezdirdim. Yasemin...
OF! Onun da adı vardı. En yakın arkadaşımın...
Klasöre girip, doğrudan videoya çift tıkladım. Parmaklarım stresle boynumu buldu. Tırnaklarımın boynumu kanattığını hissediyordum ama acı... İşte bu acı... beni güvende hissettirdi. Sanki sadece ona yaslanabilirmişim gibi... Onu benimsedim.
Ekrandaki video oynamaya başlayınca dudaklarım hayretle aralandı. Bir şeyler biliyordum ama bu… Siktir! Gözümle görmek... En yakın arkadaşım sırtına uzanırken bakışlarım yataktaki kişiye kaydı. Zahir’e… Midem bulandı. Adi herif! Benim en yakın arkadaşımla yatmıştı. Tüm bedenim kasıldı. Ellerim televizyonun kumandasına gitti. Televizyonun sesini açtım. Bu iğrençliği duymak istemiyordum ama… ama… Derin bir nefes alıp verdim.
“Ne kadar da aptal! Aşağıda sağı solu öylece izliyordu. Burada ne yapacağımızdan haberi dahi yok!” Ne? Burası… Bakışlarım odada gezinirken arkada duyduğum müzik sesiyle afalladım. Mekân Nara’ydı! Kocamla gittiğimiz mekân ama bu nasıl olurdu? O hep benim yanımdaydı yani… Siktir!
“Buraya gel, sarışınım. Bırak artık onu!” dedi Zahir. Bedenim titredi çünkü bana hiç böylesine bir tutkuyla baktığını görmemiştim. Zahir, karşısında soyunan sarışını aç bir kurt gibi izliyordu. Bir yandan da kendisini okşuyordu. Ben… ben…
O kadının çıplak kalan bedeninde bakışlarımı gezdirdim. En yakın arkadaşımdı benim! TEK ARKADAŞIMDI! Çektiğim acıları bilen... tek insandı. Hem… Hem benden güzel miydi? Hayır… değildi. O zaman neden? Kulaklarımda, “Kocasına zevk veremiyormuş,” diyen çalışanın sözleri yankılandı. Ne kadar da aptal…
Zahir’in önünde dizlerinin üzerine oturdu. “Bugün bana ne yapmak istersin?” Yüzümü buruşturdum. Zahir, gözleri parlayarak parmaklarını onun yüzünde gezdirdi. “Bana nasıl dişli bir kadın olduğunu göster, yeter.” Bu yüzden miydi? Ben… tükürük olaylarından iğreniyorum diye mi? Benim hatam mıydı? Ben…
Başıma giren ağrıyla gözlerimi yumdum. Parmaklarım saçlarımı buldu. Hıncımı almak istiyormuşum gibi saç diplerimi çekiştirdim. Midemin yeniden ağzıma gelmesiyle boğazım yandı.
Zahir, her zaman bana karşı anlayışlıydı. Hiçbir zaman bunu sorun hâline getirmemişti. Yani... Bugüne kadar... Aklıma lobideki konuşmalarımız doldu. Sadece birkaç saat önceydi... Kulağıma dolan seslerle gözlerimi açmadım. Ne olduğunu biliyordum. Zahir’in iniltilerini... ve o kadını pohpohlayan sözlerini duyabiliyordum. Boğuk çıkan sesleri… Tükürüğünün vıcık vıcık tınısını… Neden önüne oturduğunu net bir şekilde anlamıştım.
Dakikalarca öylece durdum. Bu anlar yaşanırken ben neredeydim? Ne kadar da aptal… Haklıydı, öyleydim. Ben aptal bir kadındım. Üst katımda kocam, en yakın arkadaşımla yatarken öylece onları beklemiştim. Bedenim ürperdi. Konuşmalar kulağıma doldu, kahkaha seslerini duydum. Zahir’in bana söylediği iltifatları, başka bir kadın için kullandığını işittim. Buz kestim…
Yanaklarımdan süzülen yaşları elimin tersiyle iterken gözlerimi açtım. Oda bomboştu. Sadece 10 dakika… 10 dakika için mi yıllar süren evliliğimizi böylesine kirletmişti? Gerçi... Kaç 10'ar dakikaydı, kim bilir? Videoyu kapattım. Klasörden geri çıktım. Bakışlarım bir ismin üstünde kaldı. Gözyaşlarım daha hızlı akmaya başladı. Yasemin…
Tıklayamadım, korktum. Şu an onunla birlikteydi. Muhtemelen benim ne kadar APTAL olduğumu konuşuyor, kendi aralarında bu hâlimle dalga geçiyorlardı. Başka bir klasöre tıkladığımda videoyu açmama gerek bile kalmadı. Kapak fotoğrafında sarışın bir kadını, Zahir’le o şekilde gördüm. Açık saçık… Geri çıktım.
13 klasör… 13 sarışın ve minyon kadın…
Biri en yakın arkadaşım… Biri de kuzenim…
İç çektim.
Gözüme etiketli hard disk çarptı. Dün... Ne yaşanmıştı? Bilgisayara hard diski bağladım. İçinde bir tane klasör vardı. Ona tıklayınca videolar listelendi. Kapak fotoğrafları gözükmüyordu. En uzun olanı açtım.
Bedenim titredi. Bir anda boğazım düğümlendi. Bu da… neydi? Babam… Hamit Dağdelen… SİKTİR! Bu kadar da değildir ya... Diğer videolara da baktım. Her gördüğümle midem daha da ağzıma geldi. İğrençti! İĞRENÇ! Sadece kocam değil… Babam da! Hem de… hem de yaşı… Bu çocuklar kaç yaşındaydı? Titredim. Zahir’in beni aldatması gördüklerim karşısında bir hiç olarak kaldı. Kasıldım. Elimin altındaki fareyi hırsla itekledim, sanki her şeyden kaçabilirmişim gibi bilgisayardan uzaklaştım. Hayır… hayır! Kötüydü ama bu kadar da değildi. Değildi, değil mi? O… O kızı… küçücük kızı… bu yüzden öldürmedi... AH!!! ONU BOĞDU!
Titreyerek duvara sindim. Yavaşça dibine çöktüm. Bir sürü yaşlı adam… AĞH! Ölmek istedim… Gerçekten, ölmek istedim. Gördüğüm görüntülerle aslında hiçbir şeyin bir önemi olmadığını gördüm. Erkekler bizi bir nesneden fazlası olarak görmüyordu. Onlar için sadece içine girilecek objelerdik… Kanımdan bile nefret ettim. Ağzımdan fışkıranlar yere döküldü. Gözlerim kan çanağına döndü.
Yemin ederim o adamı elime geçirirsem daha kötüsünü yapacağım! Yemin ederim…
Ağlamam şiddetlenirken artık önümü göremiyordum. Her tarafı batırmıştım ama umurumda değildi… Az önce gördüklerimden sonra… hiçbir şeyin önemi yoktu! Önce bu evi, sonra doğduğum o lanet evi yakmak istedim... Külleri kalana kadar alevler içinde kalsın istedim!! İçinde de onlar...
Yeminler ederek başımı duvara yasladım. Madem hiçbir önemi yoktu… Tamam! O zaman bakalım sizin adınız dillere düştüğünde ne hissedeceksiniz? Şirketleriniz yok olduğunda... Beş kuruşsuz kaldığınızda...
İntikam, Zahir... Kısasa kısas. Bundan sonra böyle! Sana nasıl koleksiyon yapılırmış göstereceğim.
Sonraki Bölüm İçin Aşağıdaki Resme Tıklayın!
👇 👇 👇 👇 👇
.png)





Yorumlar