[TASLAK] GİRİŞ - AİDİYET SERİSİ 2
- Yazar Ruyam ✍️

- 22 Eki
- 3 dakikada okunur

🌸 POLİNA & CENK⚜️
“Benimle gelmeni istiyorum.”
Cenk’in bana doğru attığı her adımda kalbim hızlanıyordu. Onu en son görmeyi beklediğim yer yatak odamdı. Yutkundum. Bakışlarım açık pencereye kaydı. Soğuk hava rüzgârla içeri süzülürken perde hafifçe dalgalandı.
“Gelemem,” diye fısıldadım. Babam evdeydi. Eğer Cenk’in burada olduğunu öğrenirse hiç tereddüt etmeden silahını çıkarıp onu vururdu. Cenk’e zarar gelebileceği düşüncesi nefesimi kesti. Boğazımdaki düğüm, onun bana daha çok yaklaşmasıyla dayanılmaz bir hâle geldi.
“Cenk...” diye mırıldandım. Onunla olmak istiyordum ama yine de bunu yapamazdım.
‘’Benimle kaçmayacaksın yani, öyle mi?’’ diye sordu. Son adımını attığında aramızdaki tüm mesafeyi yok etti. Sırtımın duvara dayandığını hissediyor, artık kaçacak yerimin kalmadığını biliyordum.
Cenk hafifçe eğildi ve kokumu özlemle içine çekti.
‘’Seni özledim, küçüğüm.’’ Fısıltısı tüylerimi diken diken ederken ses tonundaki o ince nahiflik beni mahvetti. Cenk, bizden olmayacağını biliyordu. Babam beni ona vermemişti işte, başka ne yapabilirdim ki? Ona kaçacak hâlim yoktu ya?
‘’Senden odamdan gitmeni istemek zorundayım. Eğer babam,’’ diyerek derin bir nefes aldım. Cenk’e zarar verebilecekleri düşüncesi zihnime bir kez daha saplandı. ‘’Seni burada görürse hiç iyi şeyler olmaz,’’ dedim. Cenk’in dudağının kenarı kıvrıldı.
“Benim için endişeleniyor musun, Polina?” Sorusu üzerine yutkundum. Duygularımı bu kadar açık belli ettiğimi fark etmemiştim.
“Hayır, bu umurumda bile olmaz. Sonuçta aramızda bir şey yo...” Sözüm, dudaklarıma dokunan dudaklarla kesildi. Kalbim dört nala sevdiği adama koşarken bedenim arzuyla titredi. Cenk’in üzerimdeki hâkimiyeti bambaşkaydı. O ve ben... Aynı güneştik, birlikte yanmak istiyorduk.
Cenk kendini hafifçe geri çektiğinde gülümsüyordu.
Göz kırparak, ‘’Sadece dudaklarımızı birbirine dokundurdum. Buna rağmen...’’ dedi. Parmaklarını kıyafetimin üzerinde gezdirerek göğsüme çıktı. Ardından avucunu kalbimin tam üzerine yerleştirdi ve yerinden çıkacak gibi atan ritmini keyifli bir yüz ifadesiyle hissetti.
‘’Beni istiyorsun, küçüğüm. Bunu inkâr edemezsin.’’ Nasıl edebilirdim ki? Aslında kalbimin tamamı onun avuçlarının içindeydi. Sadece bunun henüz farkında değildi.
‘’Benimle gel,’’ diyerek alnını alnıma yasladı. Bedenlerimizin yakınlığının yanında, tenlerimizin birbirine değmesine ürperdim. Şimdiye kadar bir erkekle hiç bu kadar yakınlaşmamıştım, bu yüzden ne yapacağımı da bilmiyordum.
Kaldı ki ailem... Eğer şimdi bir delilik yapıp Cenk’le gidersem asla arkamda durmazdı. Bilmediğim bir yere, dilini konuşamadığım bir ülkeye, daha doğru düzgün tanımadığım bir adamın peşinden mi gidecektim?
SİKTİR!
Bunu gözü kapalı bir şekilde yapmak istiyordum.
Cenk, ‘’Polina...’’ diye fısıldadı. Ses tonu binbir vaatle doluydu. Gözlerim garip bir teslimiyetle kapanırken derin bir iç çektim. Bunu yapacak kadar cesur muydum?
‘’Seni gördüğüm ilk an...’’ Konuşurken nefesi dudaklarıma değiyordu. ‘’Sana büyülendim. O günden beri senden başka bir şey düşünemiyorum,’’ dedi. Neden? diye bağırmak istiyordum. Anlayamıyordum. Ama aslında anlıyordum da... Garip bir çelişkiydi. Kimse tarafından sevilmiyorken onun beni böylesine sevmesi hayranlık uyandırıcıydı.
Parmaklarını kıpırdatmasıyla göğsümün üzerindeki elini yeniden hissettim. Hafifçe aşağı kaydırıp parmaklarını elimin tersine değdirdi. Daireler çizerek okşamaya başladı. Sanırım beni rahatlatmaya çalışıyordu. Ancak dokunuşları tam tersine bir etki yaratıyor, beni başka duygulara sürüklüyordu.
Sağ eliyle sol koluma uzanıp kavradı. Ardından elini yavaşça aşağıya doğru sürükledi. Nefeslerimiz birbirine karışırken parmaklarının bedenime dokunması... Ah! Sanırım buna dayanamayacaktım. Hissettiklerim normal miydi? Vücuduma yayılan bu kıvılcımlar ve ürperti hisleri de neydi?
Cenk’in her bir hareketi tüm bedenimde şimşeklerin çakmasına ve boğazımın yanmasına neden oluyordu. Yutkunmak mı? O da neydi? Çoktan unutmuştum.
Kokumu içine çekerek başıma bir öpücük kondurdu, ardından dudaklarını kulağıma doğru ilerletti. O an, daha fazlasını istedim. Cenk’e bulanmak... Sahi, ona ait olmak nasıl bir histi? Kulağıma vuran nefesinin hissettirdikleri... Bu bile bana fazla geliyorken düşünemedim.
Cenk, boğuklaşmış sesiyle, ‘’Benimle gel, Polina Avilov,’’ diyerek duraksadı. ‘’Yemin ederim, sen ne istersen öyle olacak.’’ Parmaklarımın arasına kendi parmaklarını geçirip elimi sımsıkı kavradı. Diğer eliyle beni kendisine çekti. Bedenlerimiz birleşti, aramızda en ufak bir mesafe kalmadı. Aramızdaki çekim... Tanrım! Bu da neydi? Tüm duygularım ona çekiliyordu.
Gözlerim hâlâ kapalıydı. Üzerime eğilişinden cesaret alarak Cenk’in kokusunu içime çektim. Hiç sahip olmadığım yuva gibi kokuyordu. Peki, bu mümkün müydü?
Sözlerine devam ederek, ‘’Zaman mı istiyorsun? Tamam,’’ dedi. Ardından başını benden uzaklaştırdı. Gözlerimi açıp yüzüne baktım. Gördüğüm aşk dolu ifade... Şimdiye kadar kimsenin bana böyle bakmadığına emindim.
Belime parmak uçlarıyla daireler çizmeye, hafif dokunuşlar yapmaya başladı. ‘’Okumak mı istiyorsun? Tamam. Çocuk mu istemiyorsun?’’ diyerek iç çekti. Başını kararlı bir şekilde salladı. ‘’Ona da tamam.’’
Benimle olabilmek için bunu kabul etmesi, içimde umudunu yitirmiş kadını sevince boğdu. Cenk’in sevdiği kadından çocuk sahibi olmak istediğini biliyordum, yine de bana böyle söylemesi...
O, beni gerçekten seviyordu. İliklerime kadar sevildiğimi hissettim. Kendi içimde yeşerttiğim duyguların karşılıklı olduğunu bilmek dudaklarımın kıvrılmasına neden oldu.
Cenk, gülümseyen dudaklarımı huzurlu bir ifadeyle izledi. Ayrı kalmaya dayanamıyormuş gibi uzandı ve yanağıma masum bir öpücük kondurdu.
Burnu yanağıma sürtünürken, ‘’Ne istersen yapacağım,’’ dedi. ‘’Sadece benim karım ol, küçüğüm.’’
AİDİYET SERİSİ 2. KİTAP CENK & POLİNA
.png)




Polina ve Cenk🫶🏻