top of page

[GÜNCEL] 10. BÖLÜM - KAFA KARIŞIKLIĞI - MEHTAP I

Güncelleme tarihi: 6 Eki

ree

Mehtap ~

Aşağıdan gelen ayak sesleriyle annemin yanına geri döndüm. ‘’Dayê. Dayan dayê. Geliyorlar, hemen hastaneye gideceğiz. Az daha dayan.’’

Son gücüyle gözlerimin içine baktı ve gözlerini kapattı. Yanımdaki konuşmalar ve feryatları duymadım, babam olduğu yere oturmuş ellerini iki yanına alarak, kafasını gömmüştü. Olanlara inanamıyor gibi bir hali vardı.

Yerimden kalktım ve konağın balkonuna doğru ilerledim. Yalnızca birkaç saat uyumuştum, hala rüyada olabilirdim. Bunlar birbirlerine aşkla bakan annem ve babamın yaşayacağı şeyler değildi.

Sadece aptal bir rüyanın içindeydim, gecelerimi zehir eden kabuslarımdan biriydi.

Taş korkuluğa tırmanırken rüzgar yüzüme vuruyor ve saçlarımı geriye savuruyordu. Bir an bile düşünmedim, kendimi balkondan aşağıya bıraktım.

Herkes buna intihar dedi, ben ise uyanış.

Her uyanışım, yeni bir kabusla devam ediyordu. Her defasında kapana kısılmış gibiydim. Yetimhanede gördüğüm zorbalıklardan uyanıp, renklerimi solduran o anıya gidiyordum. Aslında hepsi bir rüyaydı ve geçmişte kalmıştı.

‘’Teyze, sen mi geldin?’’ diye sorarak oturma odasına ilerledim.

‘’Teyze?’’ diye yeniden seslendim. Oturma odasında kimseyi bulamayınca, mutfağa doğru adımladım.

Mutfağın içine girdiğim sırada, biri arkamdan elini ağzıma kapatarak, beni kendisine çekti. Ne olduğunu anlayamadan çırpınmaya başladım.

‘’Şhh! Sessiz ol ateş parçası, merak etme bu güzelliğine yazık etmemek için elimden geleni yapacağım.’’ dedi. Tüm bedenim korkuyla irkildi ve çığlık atma isteğiyle boğazım yandı.

Bacaklarımı gelişigüzel sallayarak ellerinden kurtulmaya çalıştıkça, beni iğrenç bedenine daha da çok bastırdı.

Yanaklarımdan yaşlar süzülürken, elinin boğumlarından biri ağzıma yaklaştı. Sertçe parmağını ısırdım. Acıyla geriye çekildiğinde, var gücümle çığlık atmaya başladım.

Bacaklarımdaki güç tüm vücudumdan çekilmiş gibiydi, duvara sürünerek dış kapıya doğru ilerlemeye çalıştım.

O sırada kendine gelerek, topuz yaptığım saçlarıma sıkı şekilde asıldı. ‘’Yapma! Canım acıyor, saçlarımı bırak!’’ diye bağırmaya başladım.

Beni kendisine doğru çevirerek yüzüme sert bir tokat attı. Tokatın şiddetiyle kafamı holdeki vestiyere vurdum ve yere düştüm. ‘’Yalvarırım yapma, ne olursun yapma!’’ diye bağırsamda, üstüme gelmeye devam etti.

Kolumdaki uyuşukluk ve soğukluk hissi ile uyandım. Yanımda doktor önlüklü bir kadın vardı. Gördüğüm kabustan dolayı, terlemiştim. Saçlarımın yüzüme yapışmış olması, beni fazlasıyla rahatsız etmişti.

Gözlerimi açtığımı görünce, “Mehtap hanım, iyi misiniz?” diye sordu.

Kaşlarımı çatarak, “Neredeyim ben?” diye sordum. En son Serhat bey’in kaslı sırtına sarılıyor ve kokusunu içime çekerek ısınmaya çalışıyordum.

Koluma baktığımda serum bağlı olduğunu gördüm.

“Sizi kurtarma ekibindeki gençler bulmuş. Doktor olduğumu bildikleri için, direkt buraya getirmişler. Evimdesiniz, merak etmeyin.” dedi.

Ne!? Beni Serhat bey kurtarmamış mıydı? Yaptığımız saçma konuşma aklıma gelince, aslında çok mantıksız olduğunu fark ettim. Bana zayıflamış olduğumu söylemişti, donmak üzere olan birine bu söylenmezdi.

Şaşkın şekilde, “Ama bu.. bu nasıl olur? Ben başka bir şey hatırlıyorum.” dedim.

Kadın kafasını sallayarak, “Evet, hipotermi geçirmek üzereydin. Belirtiler arasında kafa karışıklığı olur. Telefonundan seni arayan delikanlı ile konuştum, burada olduğunu söyleyemedim. Sen arayıp konuşursan daha iyi olur.” dedi.

Neden, burada olduğumu söylememişti?

“Seni arayan adamlar, beni biraz korkuttu güzelim. Üzgünüm ama hepsi iri yarı, izbandut gibiler. O yüzden evimi onlara söyleyemedim.” dedi.

Ee beni buraya getirenler? Kafam iyice karışmıştı.

“Hadi şu suyu iç bakalım.” diyerek, bana komodinin üstünde duran bardağı uzattı. Yanında ise pijama takımları vardı.

Olduğum yerde dikleştiğimde çıplak olduğumu fark ederek, yorgana sıkı sıkı sarıldım.

Şok olmuş şekilde doktor hanıma baktığımda, “Hipotermi geçiren birini sert şekilde hareket ettirmeyiz. O yüzden makasla kesmek zorunda kaldım. Vücut ısını dengeli şekilde düşürmek için, arada sıcak havlu da koymam gerekti.” dedi.

Ona verdiğim zahmete mahcup olarak, bardağı aldım ve ılık suyu içtim.

“Kendini iyi hissediyorsan, giyinmene yardımcı olayım.” diye konuştu.

“Ben çok teşekkür ederim, kendim giyinebilirim.” dediğimde, bana nazikçe kafa salladı ve odadan çıktı.

Yaşadıklarımı düşündüğümde, birleşmeyen parçalar var gibiydi. Burnuma dolan Serhat bey’in kokusu, nasıl sahte bir düş olabilirdi?

Yavaşça olduğum yerde doğrulurken, yeniden aynı kokuyu aldım. Odanın kokusu muydu? Yorganı ve yanımdaki kastığı kokladığımda, aynı koku olduğuna emin oldum. Ya kafayı yiyordum, ya da burada bir şeyler dönüyordu?

Hızlıca yataktan kalkarak pijama takımını giyindim. Bana biraz büyük olması nedeniyle, erkek kıyafetleri olduğunu anlamıştım. Kadının kendi kıyafetleri yok muydu?

Odanın içindeki kıyafet dolabına ulaşıp, açıp açmamak konusunda kararsız kaldım. Sonra da yavaşça açtım, ses yapmak istemiyordum.

Beni erkek kıyafetleri karşıladı. Hepsi birbirinden pahalı markalara aitti, bir çoğunun etiketi üzerindeydi. İçlerinden biri, bana tanıdık gelmişti. Elime alarak kokladığımda, beklediğim kokudan ziyade yumuşatıcı kokusunu aldım.

Neler oluyordu? Gördüklerim kendi uydurmam mıydı? Yoksa değil miydi?

Çantamı alarak içini açtım, eksik bir şey yoktu. Telefonumu elime aldığımda defalarca aramış olan numaraları gördüm. Sonra da bir sürü mesaj vardı. Onları ne kadar endişelendirdiğimi anladım.

Bir anda bastıran yağmur ile ağaca sığınmıştım ve o sırada çocukları kaybetmiştim. Tek yapabildiğim hareketsiz şekilde, saatlerce beklemekti. Çünkü benim için geleceklerini biliyordum. Neler olmuştu?

Olduğum yerde sendeleyerek yatağa oturdum. Ne yapabilirdim? Doktor yalan mı söylüyordu, yoksa bu siyah t-shirtten herkesin var mıydı?

Yattığım odadan çıkarak birkaç oda gezdim, hepsinde erkek kıyafetleri vardı. Genel olarak bir resim ya da herhangi bir kişisel eşya bulamadım.

Telefonumdan hipotermi belirtilerini ve yapılması gerekenleri araştırdım. Kadın haklıydı, gerçektende doktor olabilirdi. Ama kuşku dört bir yanımı sarmıştı.

Aşağıya indiğimde salonda oturan kadın ile yutkundum. Adını bile bilmiyordum.

“Bana neden yalan söylediniz?” diye sordum.

Kadın anlamayarak bana baktı. "Anlamadım, Mehtap hanım?” dedi. Yüzümü kısa süre inceleyerek, “Sen iyi misin?” diye sordu.

“Bu ev sizin mi?” dedim, kadın kendinden emin şekilde “Evet canım, benim.” dedi.

“O zaman bana odanızı gösterin.” dediğimde, şaşkın şekilde bana baktı.

“Gösteremezsiniz, çünkü kadın eşyası olan hiçbir oda yok.” dedim. Ne diyeceğini bilmiyormuş gibi bana baktı.

“Sen, odaları mı karıştırdın?” diye sordu. “Yalancılık moda olunca, kimseye güvenemiyor insan işte.” dedim.

“Serhat bey, nerede?” diye, kelimelerimin üstüne bastırarak sordum. “Ben..” dedi ve cümlesini toparlamak için, zaman kazanmak amacıyla gözünü odada gezdirdi.

“Kafanın karışması çok normal, lütfen biraz otur ve yaşadıklarını düşün.” dedi.

Yanına giderek birkaç adım ilerisinde durdum. “Bakın! Bu belirti konusunda yalan söylemediğinizi biliyorum, google’dan okudum. Yaptığınızı söylediğiniz her şeyde, doğru olan uygulamaymış. Siz gerçekten doktorsunuz.” dedim.

Kafamı iki yana sallayarak, “Ama Serhat bey’i net şekilde hatırlıyorum. O yüzden bana doğruyu söyleyin, lütfen.” dedim.

Kadın elinin avucuyla kafasına sert şekilde vurdu. “Lanet olsun, böyle olmaması gerekiyordu.” dedi.

Yanına oturarak gözlerimi üstüne diktim. “Hadi, bana her şeyi anlatın.” diyerek, güven verecek şekilde ona baktım.

Kadın, “Onlara söylemezseniz anlatırım, yoksa başıma iş açarsın.” dedi.

“Tamam, seni dinliyorum.” dediğimde, anlatmaya başladı.

“Dün bir adam acile geldi. İsmi Metehan’dı.” dediğinde, Serhat bey’in Türkiye’de ki işlerinden sorumlu sağ kolundan bahsettiğini anladım.

“Sonra acil bir hastası olduğunu söyleyerek, beni apar topar buraya getirdi. Ben hali hazırda evde bakım gereken hastalara zaten gidiyorum, o yüzden çantam hep hazır olur.” diye kendini açıkladı.

“Gerçekten doktorsun ve beni sen tedavi ettin?” diye sorduğumda, kafasını olumsuz olarak salladı. Ne!? Nasıl yani?

“Ben geldiğimde, vücut ısın çoktan normale dönmüştü. Sana ilk yardımı ve sonrasındaki müdahaleyi, diğer beyefendi yapmış.” dedi. Serhat bey mi?

Gözlerim far görmüş tavşan gibi açılarak, “Beni o mu soyundurmuş?” diye sordum. “Geldiğimde makas ve kıyafet parçaları yerdeydi, tam olarak sana anlattığım gibi doğru şekilde yapılmış. Belli ki bu tarz müdahaleleri bilen biriymiş.” dedi.

Serhat bey, varlıklı bir adamdı. İlk yardım, hipotermi durumunda yapılacaklar falan, bunları nereden biliyor olabilirdi ki?

Yeni bir aydınlanma ile tansiyonum düşüyor gibi hissettim. “Sıcak havlu demiştiniz?” dediğimde, “O uygulamayı da o gerçekleştirmiş.” dedi.

Beni soyduğu yetmiyormuş gibi, orama burama bir de sıcak havlu koymuştu ve düzenli olarak değiştirmişti. Yatağın ve yastığın o koktuğu düşünüldüğünde, gece boyu yanımda olmalıydı.

Şok üstüne şok yaşarak öylece kaldım.

“Bana gittikçe zayıfladığın için serum takmamı, bol bol vitamin takviyesi ile bağışıklığını güçlendirmemi söyledi. Ben ilk muayene için yukarıya senin yanına çıktığımda, burada uzun zaman beni beklemiş. Endişeli gözüküyordu.” dedi.

“Sende numarası var mı?” diye sordum. Kafasını olumsuz olarak salladı. “Sadece Metehan bey’in numarası var, istersen onu da verebilirim.”

Ondan numarayı alarak, doktor hanımı evden gönderdim. Şimdi ne yapacağıma karar vermeliydim. Ya kadına söz verdiğim için görmezden gelecektim, ya da Metehan bey’i arayarak Serhat bey’in numarasını isteyecektim.

Genelde birlikte gezdikleri için, yanında olması da muhtemeldi. Kararsızlık şekilde bir sağa bir sola yürümeye başladım.

Şimdi adam bana yardımcı olmuştu aslında, ama sonrasında neden doktor çağırıp, bir de hiç olmamış gibi davranmıştı?

Onu yanlış anlayarak, yakasına yapışmamdan mı korkmuştu? Hayır, neden hemen doktoru getirip müdahale ettirmek varken, kendisi her şeyi yapmıştı?

Yüzümü köşedeki yastığa bastırdım. Beni çıplak şekilde mi görmüştü? Üstelik kişisel bakımımda, tam değilken! Saçmala Mehtap, sen ne düşünüyorsun?

Galiba kafayı yiyordum, bu adam beni ne hale getirmişti? Erkeklerden korkan ben, bu düşünceler karşısında şok geçirdim. Serhat bey'e karşı bir şeyler mi hissediyordum?

Hayır! Bu tamamen imkansızdı. Bunca yaşadıklarımdan sonra, bir erkeğe hisler beslemem çok zordu. Kaldı ki, bu Serhat bey gibi biriyse!?

Ne düşünmem gerektiğini de bilmiyordum. İlk defa böyle şeyler hissediyordum. Bununla mücadele ederken, bir de Serhat bey gibi biriyle mi?

Tamam, adamın yanlış bir hareketini görmemiştim ama... Aması vardı işte!

Derin bir nefes alarak, koltuğa geri oturdum. Olduğum yerde dikleşerek, kalbimin düzenli olarak atmasını bekledim.

Hemen şu kapıdan çıkıp gidebilirdim, ya da elimdeki telefonla hemen Metahan'ı arayabilirdim.

Hangisini seçmeliydim?


Sonraki bölümün yayınlanmasını beklemeden okuyun!

👇 👇 👇 👇 👇

Daha fazlasını okumak ister misiniz?

Bu özel yazıyı okumaya devam etmek için ruyambooks.com sitesine abone olun.

İstanbul Kitap Fuarı - Ulysses Yayınları
İstanbul Kitap Fuarı - Ulysses Yayınları
Etkinliğe 36 gün kaldı
13 Ara Cmt
Büyükçekmece
Muhtemel Yaklaşan İmza Günü - Ulysses Yayınları Fuar'da olacak ancak Yazar Ruyam'ın katılımı bir hafta önceden belirlenip duyurulacaktır. Fuarlarda katılacak kişi sayısının etkisi fazladır. Katılmayı düşünenler ya da katılacağına emin olanlar kayıt oluşturmayı unutmasınlar... Tarih ve saat belirsiz.
bottom of page