[+21] 28. BÖLÜM - TUTKUNUN ALEVİ 🔥🔥 - MEHTAP I
- Yazar Ruyam ✍️

- 28 Ağu
- 8 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 17 saat önce

Mehtap ~
‘’Mehtap, hadi kızım kalk.’’ diyen sesle kendime geldim. İlknur abla başımda dikiliyordu.
‘’Gözlerin kapalı ayakta uyuyorsun, hadi artık gidelim.’’ dedi.
Ne yani, az önce gördüklerim rüya mıydı? Elim istemsiz olarak boynuma gitti. Sanki hala sıcak dudaklar ve ıslaklık orada gibiydi.
Kendimi o kadar garip hissediyordum ki, elim ayağıma dolanmıştı.
Oturduğum sandalyeden ayağa kalktım. Etrafıma bakarak Serhat’ı aradım, ama bulamadım. Onunla mı gitmem uygun olurdu, yoksa İlknur ablayla mı?
Ee diyelim kalmayı tercih ettim, İlknur ablaya ne diyecektim?
İlknur abla koluma girerek, beni kalabalıktan dışarıya çıkartmaya çalıştı. Zaten dibime girmese müzik sesinden onu duyamazdım. Ekin bey’i de dışarıda gördük.
‘’İlknur sen arabasız gelmiştin değil mi? Hadi, ben sizi bırakayım.’’ dedi. İlknur abla ile göz göze geldik. Serhat’la dönsem daha iyi olacaktı.
‘’Abla siz gidin..’’ derken, Necmi bey körkütük sarhoş olmuş şekilde yanımıza geldi.
‘’Hadi gidelim, önce beni bırakırsınız.’’ dedi. İlknur abla kafasıyla bana işaret verdi.
‘’Hadi Mehtap, hep beraber gidelim.’’ dedi. O andan itibaren diyebileceğim bir şey yoktu.
Yarın sabah Serhat gidecekti ve uzun süre gelemeyeceğini söylemişti. En azından son kez Serhat’ı görseydim iyi olurdu. İlknur abla ilerlemeye başlayınca, bende onlarla gitmeye mecbur kaldım.
İlknur abla ve ben arabanın arka koltuğuna, Necmi bey’de ön koltuğuna oturmuştu. Telefonumu çıkararak Serhat’ın numarasını aradım. Buralara bir yerlere kaydetmişti ama ne isimle kaydettiğini bilmiyordum.
İsimleri tek tek geçerken, ‘Arslan’ım (Taç emojisi)’ yazanda durdum. Zaten A harfi ile başladığı için ilk listedeydi. Böyle birini kaydetmediğime göre kesinlikle Serhat’tı. Kendisini kaydetme şekline tebessüm ettim.
İsmin üstüne tıklayarak, ‘İlknur abla ile dönüyorum, seni göremediğim için haber vermek istedim.’ yazıp gönderdim. Birkaç dakika sonra, ‘Tamam güzelim, haber verdiğin için teşekkürler.’ diyen bir mesaj geldi.
Önce Necmi bey’i sonra da İlknur ablayı bıraktık. Zaten İlknur abla ile evlerimiz birbirine çok yakındı. O yüzden sona kalmayı sorun etmedim.
En sonunda yaşadığım apartmanın önünde durduk. Ekin bey’e evimi tarif etmiş miydim? Hayır. Sanırım İlknur abla daha önce apartmanımı göstermişti. Yoksa nereden bilecekti?
Ekin bey gülerek, ‘’Bir süre önce dosya almaya İlknur’a gelmiştim. Evini o göstermişti.’’ dedi. Kafamı olumlu olarak salladım. Bende öyle tahmin etmiştim. Hatta sanki bahsettiği günü hatırlıyor gibiydim, Ekin bey’in arabasını bir ara buralarda görmüştüm.
Ben tam arabadan inerken, ‘’Mehtap?’’ diye seslendi. ‘’Efendim Ekin bey?’’ dedim.
‘’Fena uyku bastırdı, bu şekilde gitmeyeyim. Sende bir fincan kahve içsem uygun olur mu?’’ diye sordu. Aha, zurnanın zırt dediği yerdeydik. Gözüm saate ilişti. Gecenin 1’inde elin adamı, benim evimde? Serhat duysa ne diyeceğim?
Ama bu şekilde gidip ya kaza yaparsa? Ekin bey’e baktığımda gerçektende uykulu gibiydi, gözleri hafifçe kızarmıştı ve yüzü pembeleşmişti.
‘’Tabii Ekin bey, bu halde gitmeyin.’’ dedim.
Arabasını park ettikten sonra birlikte indik ve apartmana doğru ilerledik. Göz ucuyla çocukların evin önüne bıraktığı korumalara baktım. KAN Plakalı araba sokaktaydı. Onlara güvenerek derin bir nefes aldım.
Azad ağanın evimi bastığı günden beri, bizim çocuklar üstümde fazlasıyla korumacıydı.
Eve girdiğimizde, hızlıca mutfağa gittim ve Ekin bey için Türk kahvesi hazırlamaya başladım.
Oturma odasına dönerek, ‘’Şekersiz mi olsun, uykunuz daha rahat açılır?’’ diye sordum. Ekin bey’in gözleri, koltukta düzenli şekilde katlı duran erkek kıyafetlerini buldu.
Ekin bey soru dolu gözlerle bana bakınca yutkundum. ‘’Şekersiz olursa daha iyi olur tabii.’’ dedi.
Sonra eliyle kıyafetleri göstererek, ‘’Erkek kıyafetimi onlar?’’ diye sordu. Sıçtın Mehtap, ne uyduracaksın? Erkek arkadaşım desem mi? Yok ya, asla inanmaz bir de üstüne sürekli sorgular.
Stresli şekilde yutkunup, ‘’Bizim çocukların ya..’’ dedim. En mantıklı seçenek buydu. ‘’Burada kaldıklarında giyiyorlar, böyle salaş ya biraz.’’ dedim.
Ekin bey kaşlarını çatarak, ‘’Hiç onların tarzına benzemiyor. Gerçi ben onları hep takım elbiseli görüyorum normal.’’ dedi. Sonra bana dönüp gülümsedi. Yalan söylediğimi anlamadı, değil mi?
Bir süre öylece beklediğimi fark ederek, ‘’Ben hemen kahveyi yapıyorum.’’ dedim ve şeker eklemeden makinayı çalıştırdım.
Kısa sürede kahve kaynamıştı, güzel bir fincana ekledim ve yanına da su koymayı ihmal etmedim. Her zaman yapıp evde bulundurduğum kurabiyelerden de tabağa yerleştirdim.
‘’Ekin bey kahveniz hazır.’’ dediğimde, oturma odasında yoktu. ‘’Ekin bey?’’ diye seslendim.
Koridordan gelerek, ‘’Elimi yüzümü yıkadım. Kahveyi de içersem uyku falan kalmaz.’’ dedi ve yerine oturdu. O sırada bende önüne tepsiyi uzatırken, bir anda dirseği koluma vurdu ve tüm kahve Ekin bey’in üstüne döküldü.
Ekin bey, ‘’Ah! Yaktın beni Mehtap!’’ diye inledi. Hızlıca üstünü çıkartarak, eliyle kahve dökülen yerleri yellemeye başladı.
Adamı resmen yakmıştım. ‘’Ekin bey, çok özür dilerim.’’ dedim. Bir yandan da ona masadan aldığım peçeteyi uzattım.
Ekin bey gerisin geri banyoya gitti, döndüğünde elindeki bodysi ile üstünü kuruluyordu.
Havaya kaldırarak, ‘’Bu da iyice ıslandı. Yedek erkek kıyafetin yoktur sanırım?’’ diye sordu. Kafamı olumsuz olarak salladım. ‘’Bende erkek kıyafetinin ne işi olur?’’ dedim.
Gözleri koltuğun üstünü bulduğunda, bende onun baktığı yere baktım. Ah, hayır! Serhat’ın kıyafetleri olmaz.
Ekin Bey, ‘’Çocuklar giyiyor demiştin, yabancı sayılmayız. Şimdi giysem, sonra kuru temizlemeye versem ve pazartesi ofiste sana teslim etsem?’’ dedi.
Kararsız kalarak Serhat’ın kıyafetlerine baktım. ‘’Hafta sonu gelebilirler, sonra bana hesap sormasınlar.’’ diye bir bahane ortaya attım.
Ekin bey kaşlarını çattı, ‘’Bugün İlknur onları davet etmek için aradığında, haftasonu şehir dışında olacaklarını söylemişlerdi.’’ diye sordu.
Ama böyle tesadüfün ızdırabını…
Gözlerim kıyafetleri buldu. ‘’Getireceğim pazartesi söz, eve gider gitmezde çıkaracağım. Kirletmem korkma.’’ dedi. Sorun kirletip kirletmemen değildi ki! Serhat’a ne diyecektim?
Ekin bey’in gözleri dışarıyı buldu. Gece hava soğuk oluyordu ve üstü çıplaktı.
‘’Bu havada çıplak çıkarsam donarım, sonra hasta olduğum için iki kat iş yaparken bana sövme.’’ dedi. Sanki yapmıyordum? Derin bir nefes vererek kafamı tamam anlamında salladım.
Yani Serhat çok zengindi. Herhalde böyle bir şeyi sorun etmezdi.
Mutfağa dönerek yeni bir kahve yaptım. Ekin bey’de o sırada Serhat’ın kıyafetlerini giydi. Hemen sonra çıkarttıklarını bir torbaya koydum.
Ardından Ekin bey, kahvesini içip torbasını aldı ve evden gitti.
Bende yorgunlukla duşa girdim. Suyun altındayken gördüğüm rüyanın her bir saniyesi beynime hücum etti. O kadar gerçekçiydi ki, elim yeniden omzuma ve boynuma gitti. Yavaşça rüyamda Serhat’ın öptüğü yerleri okşadım.
‘Benim Ol’
Zihnimde yankılanan sesle, vücudum tuhaf bir reaksiyon gösterdi. Sanki suyun değdiği tenim minik bir titremeyle sarsılmıştı. Rüyamda duyduğum tek bir cümle beni nasıl böyle etkileyebiliyordu? Normal miydi bu?
Elim dudaklarımı buldu. Serhat’ın sıcak dudaklarını hissettiğim anı hatırladım. Devamını yaşasaydık, yine böyle hisseder miydim? Yoksa rüya diye mi böyle olmuştu?
Bugün kendimi o kadar mutlu hissediyordum ki, ayaklarım yerden kesilmişti.
Serhat’ın kollarında uyanmam, sonra birlikte hazırlanmamız, mezuniyet törenime teyzemin ve Serhat’ın gelmesi, sürpriz hazırlanan mezuniyet partim… Bugün muhteşem geçmişti!
Keşke bugünde Serhat’ın sıcaklığı ile uyuyabilseydim, onu uzun zaman göremeyecek olmak beni üzüyordu.
Serhat hakkında her şeyi merak etmeye başlamıştım. Serhat Arslan’ı tanımak istiyordum ama birlikte çok zaman geçiremiyorduk.
O değil de, şimdi biz neydik? Sevgili miydik? Hiç sanmıyorum. Flört mü ediyorduk? Kafamı iki yana sallayarak düşüncelerimi sonlandırmaya çalıştım. Hızlıca durulanarak banyodan çıktım.
Dolabımın kapağını açtığımda elim saten geceliklerin üstünde gezindi. Kırmızı olanlardan birini alarak, takımı olan ipli altını geri koydum. Gece bunu giymek rahatsız ediciydi, o yüzden daha rahat bir iç çamaşırı giyecektim.
Sabah gitmeden önce Serhat bana uğrar mıydı acaba?
Hem belki.. bilmiyorum, aptalca ama.. belki beni özlerdi.
Elimdeki kırmızı saten geceliği alarak yatağımın üstüne bıraktım. Bornozumla kurulandım ve saçlarıma sardığım havluyu çıkarttım. Gece uyurken kururdu zaten.
Tam o sırada kapım çalındı. Dudaklarım zaferle gülümsedi. Beni görmeden gitmek istemeyeceğini biliyordum.
Devamını okumak istersen hemen abone ol 👇 Yalnızca VIP Kulüp Okurlarına Özel! 🔥
Tek seferlik ödeme - 1 yıllık erişim
👉 Ayrıcalıklı Evren: VIP Kulüp aboneliği satın almayacaksan sonraki bölüme geçebilirsin!
Daha fazlasını okumak ister misiniz?
Bu özel yazıyı okumaya devam etmek için ruyambooks.com sitesine abone olun.
.png)



