top of page

[+21] 01. BÖLÜM - KORU BENİ - ARK I

Güncelleme tarihi: 6 Eki

Arya, Reis, Kandemir, ARK, Birinci Hikaye, ARK Evreni, Ruyam, Yazar Ruyam,

Arya ~  31 Temmuz 2023

Hastaneden mutlu… Hayır, inanılmaz mutlu bir şekilde çıktım. Sonunda ona sahiptim. Bu zamana kadar hep onu beklemiştim. Benim minik bebeğimi...

Doktor, önümüzdeki süreçte dikkatli olmam gerektiğini söylemişti. Çünkü bu hamileliğimden önce yaşadığım düşükler vardı. İlk hamileliğim, 18. haftada bebeğimin kalbinin durmasıyla sonlanmıştı. Kürtaj operasyonunun yarattığı travmaysa içimde hâlâ kapanmayan bir yara olarak duruyordu. Her yılın 17 Ekim’i, dünyaya geldiğim ama aslında varlığımı sorguladığım gündü. İçinde birden fazla acıyı barındırıyordu, kesinlikle lanetli bir tarihti. Hayatımın en büyük ıstırabının başlangıcını temsil ediyordu.

Geçen sene tüp bebek merkezinde ilaç tedavisine başlamıştım. Art arda yaşadığım düşükler nedeniyle doktorum, Ender Bey, özel tahliller istemişti. Sonuçlara göre kocam ve bana bir yıl süre vermişti. Kocamın sperm kalitesi bir türlü artırılamayınca Ender Bey, bana uygulanan tedavinin işe yarayacağını düşünmüştü. Bu yüzden tüp bebek tedavisinde bir sonraki aşamaya geçememiştik.

Bu sefer doktora gitmeden önce, uzun ve sancılı bir bekleyişe girmiştim. Çünkü aynı duyguları tekrar yaşamaktan ve yeniden umutlarımın kırılmasından korkmuştum. En çok da kocamın… Eşim Kahraman’ın o yitik, umutsuz bakışlarından çekinmiştim. Geçtiğimiz ay bana, “Artık tüp bebek denememiz gerekiyor,” sözlerine, “Hamile olabilirim,” dememek için kendimi zor tutmuştum. Ve şimdi… İki yıldır beklediğimiz minik mucizemiz işte buradaydı.

Kâğıtta 125.000 hCG değerini görünce ağlamıştım. Ama sevinç gözyaşlarımın arasına, zihnimde derin izler bırakan kürtajımın soğuk gölgesi düşmüştü. Tüm bedenim buz kesmişti. İşte bu yüzden bir ay boyunca beklemiştim. Halbuki geçen ay reglimin geciktiğini fark etmiştim, yine de korkudan hamilelik testi yapmamıştım. Ama bu ay da regl olmayınca... Artık daha fazla beklememem gerektiğini anlayıp koştura koştura hastaneye gelmiştim.

Hem kaygılı hem de umutluydum. Defalarca aynı hayal kırıklığını yaşamak, insanın ruhunda derin yaralar açıyordu. Bu bebeği uzun zamandır hasretle bekliyorduk. Sadece ben ve eşim değil, onun ailesi de benim ailem de… Hepsi yaşadıklarımıza şahit olmuş, elinden geldiğince bize destek olmaya çalışmıştı.

Şu an tek isteğim koşarak eve gitmek ve bu haberi haykırarak eşime vermekti. Çünkü Kahraman’ın bu haber için -ve tabii ki bu bebek için- her şeyi yapabileceğini biliyordum. Aynı zamanda, bebeğimiz evliliğimiz için de yeni bir umuttu. Yıpratıcı süreçlerin ardından gerçekten ışık gibi doğan bir umut… Bir klişe yapıp adını Umut koymalı mıydık?

Eve girer girmez koltuğa uzandım, kâğıdı göğsüme bastırdım. Yukarıdan gelen seslerden Kahraman’ın evde olduğunu anladım. Sanırım telefonla konuşuyordu. Ona bu müjdeyi hemen verebilirdim. Ama ailemin yanına, akşam yemeğine gidip hepsine aynı anda söylemek istiyordum. Eminim mutluluktan bayılacaklardı… Tabii annem hariç.

Evlenmeden önce annem ve ablamın beni hiç anlamadığını, hatta sevmediklerini düşünürdüm. Babamın göz bebeğiydim. O, beni her zaman şımartır, kararlarımda hep arkamda dururdu. Evlenme kararımı başta onaylamamıştı ama sonra Kahraman’la bir şekilde anlaşmışlardı. Ne yaparsam yapayım, annem ve ablam beni eleştirirken babam, özellikle anneme karşı beni fazlasıyla korurdu. Bugün torunu olacağını öğrendiğinde eminim, en çok o sevinecekti.

Ablamla ilişkim, onun geçirdiği trafik kazasından sonra tamamen değişmişti. Artık aramızdan su sızmıyordu desem yeriydi. Özellikle hastane sürecinde hep yanımda olmuş, elimi sıkıca tutmuştu. Bilmiyorum… Belki beni anlayabildiği içindi. Ya da belki de ben hatalıydım; ergenliğin getirdiği başkaldırıyla onun, bana en çok ihtiyacı olduğu zamanlarda ablamı anlayamamıştım.

Merdivenlerden yüzümde kocaman bir gülümsemeyle dans eder gibi yukarı çıktım. Soyunma odasına girip rahat kıyafetlerimi giydim, çıkardıklarımı ise kirli sepetine attım. O sırada sepetin fazlasıyla dolduğunu fark ettim. Çamaşır yıkama vakti gelmişti. Zaten çamaşır makinesi hiç boş kalmazdı. Bu konuyu Kahraman’la konuşmalıydım. Tabii hamilelik haberini aldıktan sonra büyük ihtimalle kendisi, bu konuda bir şeyler yapmayı teklif ederdi.

Evde yabancı birini istemediğinden ve ona göre tüm gün evde boş boş oturup her şeyi fazla düşündüğümden -ki ben evden çalışıyorum- ev işleriyle ve yemekle ilgilenmem gerektiğini düşünüyordu. İlgilenirdim tabii, neden ilgilenmeyeyim? Ama sonuçta evlenmeden önce bir eli yağda, bir eli balda olan biriydim. Ailem sayesinde hiç maddi zorluk çekmemiş, buna rağmen her zaman kendi paramı kazanmıştım.

Çocukluğumdan itibaren üniversiteye kadar zorlu eğitimlerden geçmiş, üniversiteyi ise en iyi dereceyle bitirmiştim. Gerçi mezun olduğum bölümde çalışmıyordum ama hobi olarak başladığım iş, zamanla bana hem maddi hem de manevi bağımsızlık sağlayan bir mesleğe dönüşmüştü. Evlenmeden önce yemek yapmayı bile bilmeyen ben, şimdi hem ev hanımı hem de evden çalışan bir kadın olmuştum.

Ah, tabii ya! Takvimimi hamileliğe göre yeniden düzenlemeliydim. Ayrıca akşam yemeğinde, ailecek güzel bir fotoğraf çekip bebek haberini sosyal medyada paylaşmalıydım.

Kahraman’ın, “Hayatım, ne zaman geldin?” diyen sesini duydum. “Az önce geldim, bir iş birliği için toplantım vardı. Dün sana söylemiştim,” dediğimde hatırlamaya çalışıyor gibi yüzüme baktı. Bazen Kahraman’ın beni hiç dinlemediğini düşünüyordum. Sanki aklı o zamanlar başka yerlerde oluyordu.

Tamam, bizim evliliğimizde sevgi çok da ön planda değildi. Açıkçası ev arkadaşlığı, dostluk ve saygı daha öncelikliydi. Ama sonuçta kocamdı, değil mi? Beni anlamasını ve ilgi göstermesini beklemem en doğal hakkımdı.

Yaşadığımız kayıplar nedeniyle çok yıprandığımızı biliyor, bu yüzden onu da anlayabiliyordum. Sanki hayatımızın ve evliliğimizin tek amacı bir anda bebek olmuştu. Halbuki ben, ilk sürpriz hamileliğime kadar bebek sorumluluğuna hazır değildim. O hamileliğimin nasıl gerçekleştiğini de hiç anlayamamıştım. Çünkü hazır hissetmediğim için korunuyorduk. Sonra bebeğimize çok bağlanmış ama onu ansızın kaybedince büyük bir boşluğa düştük. O süreç özellikle benim için inanılmaz zordu.

Kahraman, her zaman olduğu gibi yanımda olmuş, beni ayağa kaldırmak ve psikolojimi düzeltmek için elinden geleni yapmıştı.

Ama ben, ikimizi birbirine bağlayacak bir bebek fikrini çoktan benimsemiştim. Tüm o süreç boyunca, Kahraman’ın bana ve bebeğe olan ilgisi hoşuma gitmişti. O günlerde onun mükemmel bir baba olacağını anlamıştım.

Kahraman, “Bugün çok yoruldum, ne yemek hazırladın?” diye sordu. Sanırım benim işimi ciddiye almadığı için bu konuyu konuşmaya tenezzül etmemişti.

“Aslında bugün bizimkilere gideriz diyordum. Bayağıdır aileme gitmedik. Hem babam geçenlerde hukuk bürosuna gittiğimde seni sormuştu,” dedim. Kahraman, yüzüme ciddiyetle bakıp beni kısaca inceledi. “Yemeği yapmadın mı, yoksa yapmayı mı unuttun?”

Bu aralar biraz dalgın olduğumu biliyordum ama yemek yapmayı unutacak kadar da değildim. Kahraman her zamanki gibi abartıyordu.

“Hayır, orada yeriz diye düşündüm. Üzgünüm, fikrini almam gerekirdi. Yorgun musun? Gitmek istemezsen hemen yemek hazırlarım.” Anında yapabileceğim yemekleri düşünmeye başladım. “Gerek yok, tamam gidelim. Zaten babanla işle ilgili konuşmam gerekiyordu. Senin de yarın öğleden sonra birkaç imza için büroya gelmen gerekiyor.” Daha ağzımı bile açamadan Kahraman merdivenlerden inmeye başladı.

“Yarın canlı yayınım var ama...” dedim. Devamını getiremedim çünkü durup arkasına bakmadı. Hadi ama! Tüp bebek konusunu her açtığında net bir cevap vermediğim için mi böyle davranıyordu? Kahraman, normalde de sosyal medyayla ilgili konuları umursamazdı. Ama artık nedense beni cezalandırıyormuş gibi hissediyordum. Muhtemelen hamile olmasaydım bana bu şekilde ilgisiz davranmasın diye tedaviyi hemen kabul ederdim. Doktorumuzun verdiği bir yıllık sürenin dolmasına az bir zaman kalmıştı. Ve o lanetli gün, yeniden geliyordu.

Telefonumu alıp ben de aşağı kata indim. Kahraman, salonun köşesinde bulunan içki barının taburesine oturmuş, telefonuyla ilgileniyordu. Kocaman bir gülümsemeyle gidip arkasından sarıldım. Şu anda karnım sırtına değiyordu. İşte bebeğim, babanla ilk temasın...

Kahraman’a, “Bugün günün nasıl geçti, kocacığım?” diye sordum. Ellerimi üstünden uzaklaştırırken, “Çok sıcak,” diye söylendi. Kahraman’ı tanıdığımdan beri temastan hoşlanmazdı. “Partiyle ilgili işler vardı, onlarla ilgilendim. Babamın klasik işleri işte... Her zamanki gibi herkesin arkasını topluyorum,” dedi. Kahraman’ın babası milletvekiliydi, ailesi de tanınan insanlardı. Ama buna rağmen evimizde her işi çoğunlukla ben yapıyordum.

Söylesenize, ben nasıl sosyeteydim? Çamaşırla ilgilenen, yemek yapan, tuvalet temizleyen zengin sosyetik nerede görülmüş? Hah, işte burada! Ne gerçekten bir Şeyha gibi yaşadım, ne de bir sosyetik gibi… Hiçbiri tam olmadı.

Kahraman’la sohbetimiz uzun sürmedi. Ardından hazırlanıp yola çıktık. Tabii ki çıkmadan önce çantama kan değerlerimin yazılı olduğu kâğıdı yerleştirmeyi unutmadım. Doktor Hanım, ultrason için gün almam gerektiğini ve bu haftalarda bebeğin kalp atışlarını duyabileceğimizi söylemişti. Ama bu anları Kahraman’la birlikte yaşamak istiyordum. Bu yüzden onun müsait olduğu bir zamana göre randevu alırız diye düşündüm. Yani… En kısa zamanda bir randevu almamız gerekiyordu.

Kahraman, “Bir şey mi oldu?” diye sordu. Ona dönüp, “Efendim? Ne oldu?” dedim. “Bilmiyorum… Dalgın gibisin. Bana mı bozuldun?” Onu anlamadığımı gösteren bir ifadeyle yüzüne baktım. Avucumun içini öpüp, “Dalgın gözüküyorsun, hayatım. Evde sohbet ederken iyiydin. Sarılmana karşılık vermediğim için mi bozuldun?” diye yeniden sordu. Ah! Tabii ya, bebeğimizi düşündüğümü söyleyemezdim. Peki o zaman Kahraman’a ne cevap vermeliydim?

“Lütfen, bana öyle bakma. Temas sevmediğimi biliyorsun.” Elimi tutup dizine koyarak, hafifçe elimi sıktı. Bu hareket, 'Şu anda bana istediğin gibi dokunabilirsin,' demekti.

Bana içten bir gülümsemeyle baktı. “Seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun, değil mi? Sadece… Bu aralar işlerim çok yoğunlaştı. Sana zaman ayıramadığımı biliyorum. Tedaviye başladığımızda boş vaktim olsun istiyorum. Tüm süreçte yanında olacağım.” Göz kırptığında gözlerinin içine bakarak hafifçe gülümsedim. Sessiz ama net bir tonda, “Biliyorum,” dedim.

Tüp bebek konusunda hiçbir şey söylemediğim için, Kahraman ne düşündüğümü anlamaya çalışıyormuş gibi yüzüme dikkatle bakmaya başladı. Birkaç saat sonra çok mutlu olacağını, bana sevgiyle, umutla ve mutlulukla bakacağını biliyordum. Sadece baba olmayı çok istiyordu.

Bebeğim, çok şanslısın. Daha baban seni bilmiyor, buna rağmen ısrarla istiyor. Seni çok sevecek ve hep koruyacak…

Sen, bizim yaşadığımız gibi bir çocukluk yaşamayacaksın. Seni sevgiyle büyüteceğiz ve mutlu etmek için elimizden geleni yapacağız.

Canımın içi, sana söz veriyorum. Annen, her zaman yanında olacak.


Sonraki Bölüm İçin Aşağıdaki Resme Tıklayın!

👇 👇 👇 👇 👇

Yorumlar


Bu gönderiye yorum yapmak artık mümkün değil. Daha fazla bilgi için site sahibiyle iletişime geçin.
İstanbul Kitap Fuarı - Ulysses Yayınları
İstanbul Kitap Fuarı - Ulysses Yayınları
Etkinliğe 37 gün kaldı
13 Ara Cmt
Büyükçekmece
Muhtemel Yaklaşan İmza Günü - Ulysses Yayınları Fuar'da olacak ancak Yazar Ruyam'ın katılımı bir hafta önceden belirlenip duyurulacaktır. Fuarlarda katılacak kişi sayısının etkisi fazladır. Katılmayı düşünenler ya da katılacağına emin olanlar kayıt oluşturmayı unutmasınlar... Tarih ve saat belirsiz.
bottom of page