top of page

[+21] 06. BÖLÜM - HALÜSİNASYON - ARK I

Güncelleme tarihi: 6 Eki

Arya, Reis, Kandemir, ARK, Birinci Hikaye, ARK Evreni, Ruyam, Yazar Ruyam,

Arya ~ 3 Ağustos 2023

Biri saçlarımı mı okşuyordu? Dur bir dakika... Şu an saçlarımı biri mi öpüyordu? Benim saçlarımı!? Kahraman olamaz, o böyle şeyler yapmazdı. Babam mıydı? Evet babam olabilirdi ama kokusu farklıydı. Bu ne kokusuydu böyle? Nereden tanıdık geliyordu?

Aa! Hatırladım. Canlı yayında bana gelen hediye paketlerini açarken markalardan gelenlerde vardı. Hem erkek hem de kadın seti göndermişlerdi. Hangi firmaydı? Erkek olanını sıktığımda hoşuma gitmişti. Jagler? Siyah bir şişesi vardı. Evet... Evet buydu, doğru. Kokusunu beğendiğim için Kahraman’a vermiştim ama koklamadan ucuz parfüm kullanmadığını söyleyerek istememişti. Çevremdeki kimse, tam olarak bu nedenle kokusunu aldığım bu parfümü kullanmazdı.

O zaman sapık mıydı? Tam şu anda tacizci pis bir sapık tarafından o çok istediğim sıcak ilgiye mi maruz bırakılıyordum? Suikastçı olabilir miydi? Beni kim neden öldürmek istiyor olabilirdi? Bişare ailesinden biri miydi?

Eğer uyandığımı anlarsa boğazımı kesip beni öldürür müydü? Hayır... Böyle ölmeyeceğim. Şu an bir arabanın içinde değilim. Çekimden sonra herkes gitmiş miydi? Çığlık atsam Yale beni duyar mıydı? Yale burada kalmış mıydı? Yabancı biri güvenlikten geçip buraya nasıl girebilmişti?

Şu an birinin burada olması mantıksızdı. Hamile olduğum için kullandığım ilaçları bir anda kesmiştim. Yeniden halüsinasyonlarım mı başlamıştı? Tek yapmam gereken bu kimseyi etkisiz hale getirmekti. Ama bu bebeğime zarar verir miydi? Ani hareketler ve fiziksel aktivite sakıncalı olur muydu? Bana zarar verecek biri olsaydı çoktan hamle yapardı. Yaptı mı? Hayır, yapmadı. Acilen, hem de çok acilen güvenlik şirketini ayarlamam gerekiyordu.

Bebeğim, sana zarar gelmesine asla izin vermeyeceğim. 

Sessiz kalmaya karar verip bekledim. Uyandığımı anlamasın diye nabzımı yavaşlatıp nefes alışımı dengeledim. Üstümde hala yorgan var mıydı? Ah, hayır yoktu! Uyurken sıcaktan dönüp bacak arama sokmuş olma ihtimalim çok yüksekti. Neden mi çok yüksekti? Çünkü biri bacağımın arasından bir şeyi aşağı doğru çekiyordu. Sadece yorganı...

Kısa sürede dünyaları düşünürken ve her ihtimali değerlendirirken beklemediğim bir şey oldu. Yavaşça yorgan üzerime örtüldü. Tamam, sapığım üstümü örtmüştü. Bu nasıl sapıktı? Benim bildiğim sapıkların örtmek yerine açması gerekiyordu. Benim sapığım üstü zaten açık diyerek tersini mi yapıyordu?

Bana doğru yeniden eğildiğini hissettim. Boynuma dökülmüş saçlarımın üstünde bekleyip yavaşça nefes alıp verdi. Beni mi kokluyordu? Parmakları varla yok arasında nabzımı buldu. İşte bu çok garipti. Ardından başımın üstüne çıkarak saçlarımı nazikçe öpüp benden uzaklaştı.

Bağırmakla saldırmak arasında çok ince bir çizgideydim. Yanımdan uzaklaşan ayak sesleriyle bir süre bekledim. Kapının kapanma sesini duyunca yorganı üzerimden çektim. Ayağa kalkıp usul usul parmak ucunda ilerledim. Kafamı kapıya yasladım. O buradan uzaklaştıktan sonra kapıyı kilitleyecektim yoksa onu fark ettiğimi anlardı. Yarın güvenlik kameralarını kontrol ettirir, kim olduğunu öğrenirdim. Hayranlarımdan biri olabilir miydi? Belki de...

Kararlı bir ses tonuyla konuşmaya başladığını duydum. Ses fısıltı gibi gelmişti ama erkek olduğu belliydi. Kimsenin benimle bu şekilde konuşmasına izin vermezdim. Kimdi bu? Kendini dünyanın sahibi mi sanıyordu?

“Arda, güvenliği artırdım. Ajansın çevresinde kuş bile uçmayacak. Sen de gece boyu uyumayacaksın. Kimse bu kapıdan içeriye adımını atmayacak. Bırakın uykusunu alsın.” Sesi tanıdık gibiydi. Tanıdık mıydı? Kimdi ki? Şu an kafam allak bullak olmuştu. Ben ne yaşıyordum?

“Emredersin, abi.” Arda Bey’in sesi miydi o? Ajans sahibi Arda? Böyle bir şey nasıl olabilirdi? Ayak sesleri iyice uzaklaşırken bir anda kesildi. Arda Bey’in sesini belli belirsiz duydum. Sanırım merdivenin oraya kadar gitmişlerdi.

“Ne olduğunu öğrenirim, abi. Haklısın, biraz öyle gözüküyordu ama yorulmuş da olabilir. Yale çok çalıştıklarını söylemişti. Tabii yayında olmayınca...” Sonra bayağı bir süre sessizlik oldu ya da ben mesafeden dolayı konuşulanları duyamadım.

“Siz nasıl emrederseniz öyle,” dedi Arda Bey. Merdivenlerden inmeye başladıklarını duydum. Asansör bile kullanmamışlardı çünkü asansör sesi yattığım odadan rahat bir şekilde duyuluyordu. Artık seslerini gelmeyince kapıyı kilitledim. Zaten en baştan neden kilitlememiştim ki?

İşte şimdi soru mesaisine başlıyordum. Arda'yla benim hakkımda mı konuşuyorlardı? Kim bu adam, Allah aşkına? Lütfen tahmini olanlar el kaldırsın! Babamın bir tanıdığı mıydı? Yoksa o adamın mı? Ya da hiç tanımadığım biri miydi? Emin değildim, hafızam neden bu aralar beni yarı yolda bırakıyordu? Adamın sesi tanıdık gelmişti. Nasıl olur da kim olduğunu hatırlayamazdım? Galiba Kahraman haklıydı, ben de bir tuhaflık vardı.

Şu an canlı yayında olsaydım izleyicilere kesinlikle bunu sorardım. Her şeyi onlara sormaya alışmıştım. Yatağa geri yatıp üzerimi sıkı sıkı örttüm. Elime telefonumu alarak uygulama uygulama dolaşmaya başladım. Sakinleşene kadar sunucuda genel sohbet yazılarına falan baktım.

Sunucumuza takviye yapana özel unvan veriyorduk ve bu unvana sahip olanlar sağ taraftaki üye listesinde benimle aynı yerde gözüküyordu. Kırmızı renkte olan Arya Reis yazısının altında, Mavi renkte Boss yazıyordu.

Geçmişte, ARK'la yeni sözleşme imzaladığım sıralarda, abone ve takipçi sayım bir anda artmıştı. Tam o zamanlarda moderatörlerimden biri, izleyicilerle sohbet edebileceğimiz, sesli konuşabileceğimiz, anlık duyuruları iletebileceğimiz bir uygulamadan bahsetmişti. Biz de bu vesileyle uygulamada ARK-Arya Reis Kardeşliği isimli sunucuyu oluşturduk. Ardından sesli sohbetler özelliğini, canlı yayın sırasında oyun oynarken kullanmaya başladık.

O zaman ki moderatörüm Deniz, yayınların birinde bu ünvan sistemini anlatmıştı. Hâliyle izleyicilerle oylama yapmıştık. Tabii ben o zamanlar, üniversiteyi henüz bitirmediğim için yayıncılığı hobi amaçlı yapıyordum. Bu nedenle de her şeyi geyiğe vuruyordum.

Her neyse çok uzattım! Resmen anlatırken kendimden sıkıldım. Affan -bu arada kendisi eski sevgilim olur- katıldığı bir yayında bana jest yapmak için sunucuya takviye bastı. Deniz, “Arya abla, Affan abinin ünvanı ne olsun?” diye sordu.

Ben de şakayla karışık ,“Chat, ben kraliçeysem Affan da kral olsun mu? Ne dersiniz?” diye sordum. Bir anda Affan’ın takipçileri, bu jest karşısında canlı yayın sohbetini mesajlarıyla inletmişti. O yayında, o güne kadar alınan en yüksek mesaj sayısına ulaşmış, anlık izleyici sayısı en yüksek olan yayıncı olmuştum. Tabii sonrasında o sayıyı, bilmem kaça yine biz katlamıştık ama benim için o an ayrı bir heyecanlıydı. Deniz de ARK sunucusunda ünvan ismini bu sayede Kral yapmıştı. Affan bunun üzerine, madem sen kırmızısın ben de mavi olayım demişti.

Affan “Tziyo” Kartal • Kral, Kardeşlik Lordu, Erkek, Yayıncı

Arya Reis • Kraliçe, Kardeşlik Kurucusu, Kadın

Affan, sunucuda 1 ay boyunca bu ünvanla kalmıştı. Ne zaman takviye konusu açılsa sohbette, ‘Araf’ yazanlar olmuştu. Arya ve Affan’ın başını alıp kendilerince bizi dizi çifti gibi shiplemişlerdi. Tam 1 ay sonra Affan'ın takviye süresi dolduğu an, Boss herkesi geçerek tüm takviyeleri kendisini doldurmuştu. Tek seferde hepsini doldurması, ARK sunucusunda uzun süre konuşulmuştu.

Arya Reis • Kraliçe, Kardeşlik Kurucusu, Kadın

Boss • Kral, Kardeşlik Konseyi, Erkek

Bazıları o zamanlar bekar olduğum için Boss’un kıskançlık yaptığını söylemişti. Hatta 'Arafcılar' ve 'Aroscular' olarak ikiye bölünüp kavga edenler bile olmuştu ama Boss hiçbir zaman, canlı yayın sohbetinde bu konuda bir şey yazmamıştı. Kendisine arafcılar hakaret ettiğinde dahi karşılık vermemişti.

Vay canına! Bu olaydan sonra yıllar geçti ama Boss o tahttan hiçbir zaman inmedi. Sunucuda onunla yarış yapan, takviye dolduğunda 1 kerelik de olsa ünvanı almak isteyen izleyicilerim vardı. Hatta biri Boss’a para teklifi etmiş, hem de bayağı ciddi bir miktarmış. Ona bile yalnızca ‘Hayır,’ diye cevap vermiş.

Sosyal medyadaki son konuşmamızı açınca hâlâ bir şey yazmadığını gördüm. Profil fotoğrafı olan taç resmine tıklayıp profiline baktım. O sırada Boss’un attığı son resmi gördüm. Bu öğlen Thorsmork - İzlanda’da muhteşem yeşilliklerin olduğu bir yerin fotoğraflarını çekmişti. Demek ki şu anda İzlanda’daydı. Açıkçası sahte profil olma ihtimali yüksekti. Profil resminin kırmızı olduğunu görünce üzerine tıkladım. Hikayesinde İzlanda’nın farklı yerlerinden çekilmiş, doğa ve kent fotoğrafları vardı. Bir de havaalanı bekleme alanına benzeyen bir yerden tablo fotoğrafı çekilmişti.

Tabloda bulunan kadın silueti ikiye bölünmüştü. Sağ tarafında güller açıyordu, çok mutluydu. Sol tarafıysa karanlıktı, kasvet yüklüydü. Bu tablo kesinlikle şu anki ruh hâlimi çağrıştırıyordu. Kadın siluetinde nedense kendimi görmüştüm.

Tamam, sahte hesap olup olmadığını buradan anlayabilir miydim? Hikâyenin ekran görüntüsünü alıp sadece tablonun bulunduğu yeri kırptım. Ardından da arama motorunun resimler kısmından görseli arattım. Ve tablonun şu anda gerçekten İzlanda’da olduğunu ve ünlü bir ressam tarafından yapıldığını öğrendim. O zaman orası havaalanı değil, müze miydi? O nasıl bir müzeydi ya?

Her neyse! Boss’un sahte profil olma ihtimali an itibariyle çürümüştü. Adam gerçekten de İzlanda’daydı. Mesleği de muhtemelen doğa fotoğrafçılığı falandı. Arkadaşlar, demek ki fotoğrafçılıkta güzel para vardı.

Sosyal medyada gezinirken yorgunluktan uyuyakalmışım. Yatakta dönünce arkamda sert bir şeyin olduğunu hissettim. Sonra da hiç kıpırdamayarak duvara bakakaldım. Başımı sola doğru çevirdim ama 'Acaba rüyada mıyım?' diye bir tereddüt içine düştüm. Neden? Çünkü kapıyı kilitlemiş, anahtarı da yastığımın altına koymuştum. Yavaşça elimle anahtarı yokladım. Hayır, anahtar burada yoktu. İşin ilginç tarafı burada bir erkek eli vardı. Yastığımın altından kol geçiyordu. Allah’ım, acaba in miydi cin miydi? Resmen kafayı yiyordum! Buğra, ya beni tehdit ettiği gibi kliniğe yatırırsa?

Acaba... sapığım mı geri gelmişti? Şöyle bir üstümü kontrol etmek için kafamı eğdim. O sırada adamın eli belime sarıldı. Eyvah! Halüsinasyon görüyordum! O an can havliyle yatakta doğrulup, çığlık atarak duvar dibine tünedim. Başımı da eğip bacak arama gömdüm.

Kahraman’ın uykulu sesini duydum. “Hayatım, ne oluyor? Neden çığlık atıyorsun?” Başımı yavaşça bacaklarımdan kaldırdım. Etrafıma bakındığımda hâlâ uyuduğum odada olduğumu gördüm. Kahraman’ın burada ne işi vardı? Kapıyı kilitlememiş miydim?

“Korktum, burada ne işin var?” Hayretle, ‘’Korktun mu? Sen mi?’’ dedi. Evet... Ben böyle durumlarda korkmazdım. Kahraman kaşlarını şaşkınlıkla çattı. ‘’Varsayalım ki korktun. Çığlık atmak yerine bana saldırman gerekmiyor muydu?’’ Evet, kesinlikle öyle yapmam gerekiyordu. Tanrım! Benim neyim vardı? Verdiğim şu tepkiyi ikimiz de garipsemiştik. Ben... normalde böyle yapmazdım.

Kahraman, sakince onun hatırladığı olayları sıraladı. “Gece geldim. Bana sokularak uyudun. Üstümü ört dedin, örttüm. Günümün nasıl geçtiğini sordun. Kendi aramızda şakalaştık bile.” Hayır... Tüm bunları hiç ama hiç hatırlamıyordum.

Allah’ım... Bildiğin kafayı yemiştim! Sonunda tertemiz delirmiştim. “Arya?” Yüzümü Kahraman'a çevirdim. Şüpheyle, “Yeniden mi başladı?” diye sordu. Başımı anında olumsuzca salladım. “Ne? Tabii ki hayır!” Yüzümü dikkatli bir şekilde inceledi. Verdiğim tepkiye bakınca bana inanmamıştı. “Hastane işini hızlandırsam iyi olacak,” diye mırıldandı. Aklım o kadar doluydu ki cümlesine çok da odaklanamadım. Mantıklı bir açıklama bulmaya çalışıyordum.

Bu aralar yalnız kaldığım için hayali bir karakter yaratmış olabilirdim. Bana iyi davranan, benimle ilgilenen, koruyup kollayan birini... ama gördüğünüz gibi aslında o, sevgili kocamdı.

Kahraman tereddütle, “Hayatım?” diye seslendi. Anında, “Bu saatte burada ne işin var?” diye sordum.

Masum bir ses tonuyla konuşurken bana sokuldu. “Tabii ki seni özledim, Arya. Seninle uyumazsam huzursuz oluyorum.” Beni elimden tutup yavaşça kendisine çekti, sonra da yanına yatırarak sıkıca sarıldı. “Çok yoğunsun, biliyorum. Ama ben seni çok özlüyorum,” dedi fısıltıyla.

Asıl ben bu sesi biliyordum. Beni arzuladığı ses tonuydu. Elini yavaşça kalçalarıma doğru götürüp yumuşak kıvrımlarımı sıktı.

Bahane bulmalıydım. Ah! O hep gerçekçi bahaneler uydururdu ve bu konuda kesinlikle iyiydi. Ama ben hep istekli olup reddedilen taraftaydım. Resmen tersine dönmüştük.

“Kahraman, Arda Bey'le toplantım var. Çekim ekibi de erken gelecek.” Hem doğru hem de yalan bir bahane olduğundan son derece gerçekçiydi. Arda Bey'le toplantım yoktu ama dün çekim ekibindekiler erken geleceklerini söylemişlerdi.

“Hadi ama güzelim, özledim diyorum. Şimdiye üstüme atlaman gerekmiyor muydu? Hıh? Arya?” Sesinde garip bir muhtaçlık vardı. Algılayamadım. Beni kaybetmek istemiyordu ama boşanma dilekçesi mi hazırlamıştı?

Evet... Üstüne atlamam gerekiyordu, şayet eski ben olsaydım. Yani... o hâlim dilekçeyi görmeden önceydi, güzelim. Şimdiyse Kahraman’ın yüzünü bile görmek istemiyordum. İkiyüzlü, sahtekar birinden ilgi dilenecek kadar aciz değildim. Yalnızlığımla kafayı yerdim ama bu saatten sonra Kahraman’la -cık cık cık- olmazdı.

“O zaman dün gece eve gelseydin. İşlerim var, şu an bu yaptığın hiç doğru değil. Üstelik bugün enerjimin yüksek olması gerekiyor.” Sözlerim üzerine afalladı. Daha önce yüzünde hiç görmediğim tuhaf bir ifadeyle bana baktı. “Anlamadım. Sen şu anda beni mi reddediyorsun? Hep enerjini yükselttiğimi söylerdin.” Konuşurken bir yandan da eli rahat durmuyor, kıvrımlarımı okşuyordu ama bir kere iğrenmiştim. Kaç yıllık kocam olsa da dokunuşları karşısında kendimi rahatsız hissetmiştim.

İşte o an, aklımda Kahraman’ı bitirdiğimi fark ettim. Hâlbuki bebeğimizi, daha 1 buçuk ay önce tutku dolu bir gecede tohumlamamış mıydık? Belki de Kahraman’dan istediğim, onun ilgisinin yanı sıra beni çok sevecek bir bebekti. Bu durumda ikimiz de birbirimizi kullanmış mı oluyorduk?

Kapının dışından Arda Bey’in sesini duydum. Birilerine bağırıp kızıyordu. “Arda Bey gelmiş bile. Benim hazırlanmam lazım,” diyerek Kahraman’ın üstünden atlayıp hızla yataktan çıktım. Hemen ardından da banyoya girip kapıyı kapattım.

Ben banyodan çıktığımda Kahraman odada yoktu. Kıyafetlerimi giyip spor ayakkabılarımı bağladım, sonra da odadan çıktım. Zaten gün boyu çekim için kıyafet değişecek, kıyafetlere göre de makyajım yapılacaktı. O nedenle şu an ne giydiğimin bir önemi yoktu.

En alt kata indiğimde, Kahraman ve Arda Bey’in birbirlerine tuhaf tuhaf baktıklarını gördüm. Tarif etmem gerekseydi; bir taraf arosculardan diğer taraf arafcılardan biri derdim. Ahaha, şaka şaka, tamam. Sahtekar da olsa Kahraman’ı başkalarının isminin yanına koymak tuhaf olmuştu. Özellikle bizden bir parçayı, bebeğimizi, rahmimde taşıyorken...

Hafiften tebessüm ederek, “Günaydın Arda Bey.” dedim. “Gel Arya.” Yavaş olan adımlarımı ona doğru hızlandırırken Arda Bey konuşmaya devam etti. “Ekip asistanıyla şimdi konuştum. 10 dk ya burada olurlar. O sırada seninle konuşmak istiyorum. Toplantı odasına gelir misin?”

Başımı sallayıp, “Tabii ki,” dedim. Arkasına takılacakken Kahraman’ın eli beni durdurdu.

Dünyanın en iyi anlaşan çiftiymişiz gibi gülümseyerek, “Benim dünyalar güzeli karım. Sabah öpücüğümü, bir de sarılmamı ver de işe gideyim,” dedi.

Arda Bey’e baktığımda bana ne yapacağımı merak eder gibi bakıyordu. Sanırım şu anda hislerimi bilmesine gerek yoktu. Kahraman’a doğru uzanıp yanağına dudaklarımı dokundurdum. Öyle öpücük falan değildi, sadece dokundurdum.

İki saniye içimden sayıp geriye çekildim. “Hayırlı işler.” Kahraman gülümsemesini büyüttü. “Sana da hayatım,” diyerek dış kapıya yöneldi. Arda Bey’e dönünce toplantı odasına doğru ilerlemeye başladı. Eh! Yalan söyleyeyim demiştim ama içime doğmuş demek ki. Bunda da haklı çıkmıştım.

Odaya girdiğimizde Arda Bey, sağdaki koltuklardan birine oturdu. Ben de hemen karşısına oturdum. Sanırım projeksiyondan göstereceği bir şey değildi. “Sizi dinliyorum, Arda Bey.”

Hiç düşünmeden, “Arya, bir sorun mu var?” diye sordu. Bir sorun mu? Birden çok sorun vardı ama siz bana yardımcı olamazsınız, Arda Bey. Üzgünüm. Olayı işe vurarak, “Anlamadım, ne gibi bir sorun? İşlerin gidişatında mı bir sorun oldu? Ekip bir şey mi dedi? İyi anlaştık sanıyordum,” dedim.

“Hayır. Demeye çalıştığım bir derdin var gibi geldi. Dün seni bazı noktalarda durgun ve düşünceli gördüm. İş konusunda değil. Sen zaten işini çok ciddiye alıyorsun, bu yüzden zirvedesin.” Ne demeliydim? Az önce bizi Kahraman’la mutlu da görmüştü. Kocam beni, benden gizli boşamaya çalıştı mı diyecektim? Yaşadıklarım bu insanların umurunda mıydı?

Ben iki üç gündür boşanma ve dilekçe kelimelerini zihnime pelesenk etmiştim ama bu onun için hiçbir şekilde önemli değildi. Çok ufak bir ihtimal, işimle bu süreçte yeterince ilgilenemeyeceğimi düşünür, onda da iş konusunda takıntımı bildiği için bir şey demezdi.

Vurgu yaparak, “Bak işte bundan bahsediyorum,” dedi. Hafif isyânkar bir tonda, “Şimdiki gibi düşüncelere boğuluyorsun. Allah aşkına, ne düşünüyorsun?” diye sordu. Beni anlamaya çalışıyor gibiydi.

Konuyu çarpıtarak, “Dün gece sesinizi duydum. Biriyle konuşuyor gibiydiniz. Kimdi o?” diye sordum.

İlk başta afalladı. “Anlamadım. Neden bahsediyorsun? Ben dün gece yorgunluktan alt katta bayılmışım. Güvenlikten çocuklar uyandırana kadar Kahraman Bey’in geldiğini bile fark etmedim.” Yani gerçekten rüyaydı. Kahraman’ı hayalimdeki adama benzetmiştim.

O sırada kapı çaldı. Arda Bey, “Gel,” dediğinde ekip asistanı kapıdan başını uzatarak bana baktı. “Arya Hanım, biz hazırlıklara başladık. Sizi saç makyaja alabilir miyiz?” Arda Bey’e yeniden baktım. “Gidebilirsin,” der gibi başını salladı. Ben de asistanı takip etmek için ayağa kalktım.

Bebeğim, bir rüya yüzünden sen hiç hayal kırıklığına uğradın mı? Muhtemelen daha minicik olduğundan... Hatta hiçbir uzvun oluşmadığından rüya göremiyorsun. Yani... Hayır, yaşamadın. Hâlbuki benim tek hissettiğim ruhumdaki o garip acı oldu. Acının kokusu olur muydu? Dün gece ben... O acının kokusunu öğrendim.


Sonraki Bölüm İçin Aşağıdaki Resme Tıklayın!

👇 👇 👇 👇 👇

Yorumlar


Bu gönderiye yorum yapmak artık mümkün değil. Daha fazla bilgi için site sahibiyle iletişime geçin.
İstanbul Kitap Fuarı - Ulysses Yayınları
İstanbul Kitap Fuarı - Ulysses Yayınları
Etkinliğe 37 gün kaldı
13 Ara Cmt
Büyükçekmece
Muhtemel Yaklaşan İmza Günü - Ulysses Yayınları Fuar'da olacak ancak Yazar Ruyam'ın katılımı bir hafta önceden belirlenip duyurulacaktır. Fuarlarda katılacak kişi sayısının etkisi fazladır. Katılmayı düşünenler ya da katılacağına emin olanlar kayıt oluşturmayı unutmasınlar... Tarih ve saat belirsiz.
bottom of page