[21+] 02. BÖLÜM - TIMARHANE - ARVEN I
- Yazar Ruyam ✍️

- 4 Eyl
- 6 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 8 Eki

Arven ~
Gözlerimi açtığımda bembeyaz bir ortam gözümü kamaştırdı. Uzun zamandır konuşmamışım gibi çıkan sesimle, ‘’Sikeyim, hastaneye mi getirdiniz beni?’’ diye söylendim.
Ellerimi gözüme siper etmek için kaldırmaya çalıştığımda kalkmadı. Hah, kesin tutuklandım. Bu sefer bu davadan nasıl kurtulacağım acaba?
Gözlerimi kısarak etrafa bakmaya çalıştım. Ama beklediğimin aksine burası hastane değildi. Gayet basit şekilde dizayn edilmiş bir odaydı. Düşmanlarım tarafından kaçırıldım mı? Kaçırılmaya alışıktım, bir şekilde kurtulurdum. Ama kim kaçırmıştı?
Odanın kapısı açıldığında, içeriye önlüklü bir kadın girdi. ‘’Asrın, iyi misin?’’ diye sordu. Asrın kim, bunlar benimle taşşak mı geçiyor?
Sadece kaşlarımı çatarak ona baktım. ‘’Hala sanrıların devam ediyor mu? Bana söylesene sen kimsin?’’ diye sordu. Oha! Ohaa! Daha büyük oha! Beni tımarhaneye mi kapatmışlardı? Vay amına!
Gözlerimin kocaman olduğunu fark ettiğinde, ‘’İsmin Asrın Adal. Geçirdiğin araba kazasından beri buradasın, benim hastamsın.’’ dedi.
Kafamı onu onaylayarak salladım. ‘’Evet öyleyim.’’ dediğimde, kadının bedeni gerildi. Sen kim, beni kandırmak kim? Dışarıda kesin bizi dinleyen biri vardı, söylediklerimi kayıt ediyor bile olabilirlerdi.
Kadın, ‘’Sen..’’ dedi. Sonra önündeki evrakları kontrol ederek, ‘’..kim olduğunu hatırlıyor musun?’’ diye sordu.
‘’Evet. Dediğin gibi Asrın Adal’ım.’’ dedim. Asrın kimdi kesinlikle tanımıyordum, ama Adal soyadını biliyordum. Buradan yola çıkarsak, bu olayın arkasında ya Umman Sultanı Ilyas ya da sevgili dayım vardı.
Kadın ne yapacağını bilmiyormuş gibi gözleriyle odanın içini turluyor, sonra da evrakları kurcalıyordu. ‘’Hadi işin bittiyse, şu dışarıdakini çağır.’’ dediğimde, göz bebekleri büyüdü. Arkasındaki kapıya bakıp yeniden bana döndü.
Gözlerimi devirerek, ‘’Sabaha kadar burada bekleyecek değilim doktor.’’ dedim. Yerinden kalkarak odadan çıktı.
Gitmesinin üstünden birkaç dakika geçmişti ki, kapıya doğru seslenerek ‘’Ne bu, şimdi de sabır testi mi yapıyorsunuz? Yatan benim nasıl olsa beklerim, ayakta olan düşünsün.’’ dediğimde kapı açıldı.
İçeriye tahmin ettiğim kişilerden biri, öz ve öz dayım girdi. Dayımı, annemin ölmeden önce yaptığı anlaşmayı kabul ettiğimden beri görmemiştim. Düğün törenine mecburi olarak katılmış, ardından da emirliğine dönmüştü.
Az önce doktorun oturduğu sandalyeye yerleşti. Kaşlarını çatarak etrafa göz attı.
‘’Bir gün buraya geleceğimi biliyordum.’’ dediğinde, anlamayarak ona baktım. Tamam biraz üşütüktüm ama hala delirmemiştim. Zaten bizim sülale çatlak kadınlarla doluydu.
Odanın ufak penceresinden dışarıyı izlerken, ‘’Annene sürekli bunu ima ederdim, ama kısmet sanaymış.’’ dedi. ‘’Sen kim oluyorsun da beni burada tutabileceğini sanıyorsun?’’ diye kaşlarımı çattığımda, keskin şekilde dönerek gözlerimin içine baktı.
‘’İşte bu yüzden bu haldesin Arven!’’ dedi. Gözlerinden adeta ateş fışkırıyordu. ‘’Babam gibi sende mi başlayacaksın? İkinizinde yapamadığını yapmaya çalıştığım için mi?’’ dedim. Hem babama hem de dayıma kızgındım.
Kollarını göğsünde bağladı. ‘’Anneni de geçtin sen, dur durak bilmiyorsun. Bir ayda kaç kişiyi öldürdün!’’ dedi. Dudaklarım aralandı, ‘’Keyfime mi öldürüyorum? Bu benim işim, Aren’e de söylüyor musunuz böyle?’’ diye karşı çıktım.
Kızgınlıkla ‘’Aaa dur söylemiyorsunuz! Çünkü yer altını ona verdiniz.’’ dedim. Dayım söylediklerimi inkar etmek için ağzını açmıştı ki, ‘’Boşuna konuşma! Yönettiği her şey bana ait. Tüm mal varlığı, tüm şirketler, masa bile benim. Siz sadece işimi zorlaştırıyorsunuz, asla benim olanı benden alamazsınız.’’ dedim.
Bıkkınlıkla yutkundu. ‘’Bu kadar asi olmak zorunda mısın? Senin iyiliğini istiyoruz. Normal bir hayatın olmalı.’’ dediğinde, adeta kükredim.
‘’NORMAL BİR HAYAT!?’’ kendimi tutamayarak kahkaha attım. Evet, işte şimdi deliye benziyordum. Ve tımarhanede olmam çok normaldi.
‘’Hepimizin gerçekten de çok normal bir hayatı var, çok ama çok haklısın. Annem pusuya düşürülüp öldürüldü. Siz ise olayın üstünü örttünüz! Aren’in tek düşündüğü cesedi ortada olmayan hamile karısı..’’ dedim. Birkaç derin nefes alarak, ‘’..hiçbiriniz annemin planlı şekilde katledildiğine inanmıyorsunuz.’’ diye cümlemi bitirdim.
Ben emindim, pusuya düşürülmüş ve öldürülmüştü. Ama bana inanmıyorlardı. Hiçbiri aramızda hainler olduğunu kabul etmiyordu. Hepsi bu iğrenç olayın trajedi olduğu konusunda hemfikirlerdi.
Dayım sadece ‘’Verdiğin kararlar.. yanlış. Masum insanlara da zarar veriyorsun.’’ dedi.
Beni anlamasını ümit ederek gözlerinin içine baktım. Yüz ifadesi hiçbir şekilde değişmedi.
Dayımın bile beni anlamadığına emin olup, kafamı iyice yastığa gömdüm.
Annem onların önünde büyük bir engel olduğu için, annemi bu şekilde ortadan kaldırmışlardı.
‘’Bir gün haklı olduğumu anlayacaksın, ama iş işten geçmiş olacak.’’ dedim. Nasıl gördüklerimi görmüyorlardı, hayret ediyordum.
‘’O zaman ben çoktan intikamımı almış, tahtımda oturuyor ve keyifle bol şekerli Türk kahvemi içiyor olacağım.’’ diyerek fısıldadım. Yakınımda olduğu için duyduğuna emindim.
Dayım sandalyeden kalkarak, ‘’Senin için sahte bir kimlik ayarladım. Bir süre burada kal.’’ dedi. Dalga geçiyor olmalıydı, beni hiçbir güç tımarhanede tutamazdı.
İtiraz etmemi beklemeden, ‘’Eğer kaçmaya kalkarsan, babana her şeyi anlatmak zorunda kalırım. Ölümle burun buruna geldiğini duyduğunda, eminim onun seni terbiye etme tarzı çok daha farklı olacaktır.’’ dedi.
Babam, 'Annenin ölümünde parmağı olan herkesi ortadan kaldır, o zamana kadar da gözüme gözükme' demişti. Şimdi beni bu halde görürse ortalığı fena karıştırırdı. Üstelik hala verdiğim kararları kabul etmemişti, beni ne unvanıma ne de mal varlığına layık görüyordu.
Annemin katilini öldürdüğümde, babamın gücününde sahibi olacaktım. Bu şekilde Aren’i de devre dışı bırakacaktım. Türkiye’de rakipsiz bir liderliğim olacaktı.
Yani bir süre burada kalmaktan başka çarem gözükmüyordu. Kalacak mıydım? Tabii ki, hayır. Bir çözümünü bulurdum, yerime başkasını falan sokardım. Bunu oturup düşünmem gerekiyordu.
Dayım yanıma gelip, yüzümdeki saçları çekti ve alnımdan öptü. ‘’Her şey üst üste geldi farkındayım. Burada kal ve biraz dinlen. Yoksa gerçekten delireceksin.’’ dedi.
Alaycı şekilde gülümsedim. ‘’Gerçekten burayı annem için mi satın almıştın?’’ diye sordum. Bana karizmatik bir bakış attı. ‘’Kime niyet, kime kısmet artık.’’ dedi. Sonra kapıya doğru döndü.
‘’Bu sayede kuruntularından da kurtulursun, herkesi kendine düşman belledin. Aslında sana yardımcı olmaya çalıştığımızı görmüyorsun.’’ dedi ve kapıya ilerlemeye başladı.
‘’Dayı..’’ diye mırıldandım. Tam kapının önündeyken kafasını bana çevirdi. ‘’..o yoldan, o saatte geçeceğimi sen bile bilmiyordun. O masadaki kişiler dışında kimse yeri ve zamanı bilmiyordu.’’ dedim.
Dayım söylediklerimi kısa süre düşündü. ‘’Ama kuruntu yapıyorum değil mi? Masadaki biri hain olamaz? Çünkü hepsi aile üyelerimiz.’’ dedim. Aslında masa kurtlar sofrasıydı, ben de götlerine sürekli çomak sokarak uslu durmalarını sağlayan terbiyecileriydim.
Tereddütle, ‘’Dün gece masada ne yaşandı?’’ diye sordu. Sırıtarak ona baktım, ‘’Ben nereden bilebilirim ki? Unuttun mu, ben Asrın Adal’ım.’’ dedim. Asrın Adal kimdi, in miydi cin miydi en ufak fikrim yoktu. Yapmak istediğim, dayımın aklına kuşku düşürmekti. Bu sayede dayıma ileri de ihtiyacım olduğunda, bana yardımcı olabilirdi.
Kafasını önüne çevirerek, ‘’Haklısın.’’ dedi ve odamdan çıktı. ''Ben her zaman haklıyımdır.'' diye mırıldandım.
Resmen tımarhanelik olmuştum, muhteşem! Şu an deli olduğum için cezai ehliyetim yoktu, değil mi? Umarım yoktur.
O zaman, an itibariyle ben bir deliydim. Peki ne zamana kadar?
જ⁀➴ఌ︎.
“Ne oldu teyze? Bu kanalı beğenmedin mi?” diye sordum. Kaşlarını çatmış tuhaf tuhaf bana bakıyordu.
Arkadaki hasta bakıcıya dönerek, “Canım bana bir vişne suyu lütfen.” dedim. Gerçekten tatilde gibi hareket ediyordum.
Hastalardan biri, boş duvara bakarken “Babanın uşağı mı var! Kalk kendin al.” dedi. “Amca! Aha..'' elimle etrafı gösterdim. ''..bu kliniğin sahibi benim. Tabii ki uşağım var, hepsinin maaşlarını ben ödüyorum.” dedim.
Amca üç saattir baktığı duvardan gözlerini çekerek, bana iğrenmiş bir ucubeymişim gibi baktı. “Abla, çok terbiyesizsin!” dediğinde, kahkahayı bastım. Gelmiş 100 yaşına, bana abla diyordu şuna bak! Bir ayağı çukurdaydı.
Kendi kendime, “Şurada bir tane akıllı insan yok.” diye söylendim. Aynı hasta bakıcıya dönerek, “Bunların arasında sizde delirmiyor musunuz?” diye sordum.
Kadın bana gülümsedi. “Sen geldiğinden beri buralar daha eğlenceli.” dedi. Etrafımdakileri göstererek, “İlaç kullandıkları için genelde sessizdirler. Öyle kendi kendilerine takılırlar.” dedi.
“Ya..” diye uzattım. “Şu ilaçlardan birazda bana versenize, güzel kafa yapıyor belli ki.” dedim. Kadın bana kahkaha atarak, “Senin onlara ihtiyacın yok, senin kafan zaten pırıl pırıl.” dedi.
Gözlerimi devirerek gündüz kuşağını izlemeye devam ettim. “Bugün yeni hasta bakıcılar gelecek. Çok fazla gevezelik yapıp üstlerine gitme.” dedi.
“Kim!? Ben!? Asla.” dedim, ama yapacaktım. Burada başka eğlencem de yoktu.
“Sıkıldım, ben gidip biraz müdürü darlayayım.” dedim ve ayağa kalktım. Kliniğin müdürünün odasına doğru ilerledim.
Beni görenler bana zaten dokunmuyordu. Haftada üç kez özel bir psikiyatrist ile görüşüyordum, onun dışında tatildeymiş gibi tımarhanede takılıyordum. Buradakiler gibi ilaçta kullanmıyordum. Sabahları sporumu yapıp, sonra da televizyonda gündüz kuşaklarına bakıyordum.
Beni korumak için adamlarım ve keskin nişancılarım, yakındaki konutlara konuşlandırılmıştı. İstersem buradan elimi kolumu sallayarak çıkabilirdim. Ama dayımın beni buradan çıkarmasını bekliyordum. Eli kulağındadır, daha ne kadar burada kalacaktım ki? Yaralarım bile iyileşmişti.
Müdürün kapısını çalmadan içeriye girdim. “Tımarhanemizin best delisi geldi, açılın!” dedim. Yaşlı olan müdür bey tebessüm etti. “ favori hastam nerede diyordum. Bugün kendini nasıl hissediyorsun Asrın?” diye sordu.
Resmen Asrın adına da alışmıştım. Kimse Arven olduğumu bilmiyordu. “Müdür, Reis de bari be!” dedim. O sırada kapı çalındı. “Odana dön Asrın, yeni hasta bakıcılarla görüşmem gerekiyor.” dedi.
Müdürle sanattan, filmlerden ve kitaplardan konuşmak hoşuma gidiyordu. Kimsenin izlemediği eski kült filmleri izlemişti ve farklı bir görüş açısı vardı. İnsanlardan hoşlanmazdım, ama müdürü sevmiştim.
“Tamam işin bitince haber yolla da, şu Türk kahvelerimizi içelim.” dedim. Her gün içmezsem ölürdüm. İlla o kahve içilecekti.
Beni başıyla onayladığında, kapıyı açarak odadan çıktım. Dört beş kişi kapının önünde bekliyordu.
Müdürün “Asrın Adal.” diye seslenmesi üzerine arkamı döndüm. “Evet?” dedim. “Çalışanlarla uğraşma, bir daha seni uyarmayacağım.” dedi. Beni yeni hasta bakıcılar için uyarıyordu. Zaten ne yapmıştım ki?
Yanımda bekleyenlere döndüğümde, içlerinden biri gözlerini kısarak bana bakıyordu.
Tanıdık mıydı acaba? Beni nereden tanıyabilirdi ki? Kafamı olumsuz olarak sallayarak odama ilerledim.
Sonraki Bölüm İçin Aşağıdaki Resme Tıklayın!
👇 👇 👇 👇 👇
.png)



![[21+] 03. BÖLÜM - BERDEL - ARVEN I](https://static.wixstatic.com/media/da4286_d4398d2649cc420c9adc63fb4e740de5~mv2.jpg/v1/fill/w_980,h_551,al_c,q_85,usm_0.66_1.00_0.01,enc_avif,quality_auto/da4286_d4398d2649cc420c9adc63fb4e740de5~mv2.jpg)

Yorumlar