[21+] 03. BÖLÜM - BERDEL - ARVEN I
- Yazar Ruyam ✍️

- 4 Eyl
- 7 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 8 Eki

Reis Candar ~
Kardeşim Baver’le ve kuzenimiz Baran’la oturmuş, babamın yaptığı işler hakkında konuşuyorduk. “Babam yanlış düşünüyor Baver. O adamlar sağlam pabuç değiller.” dedim.
Baver babamın izinden giderek, “Son 6 ayda kazandığımız paraları rüyamızda bile göremezdik. Onlar sayesinde bu serveti elde ettik. Ağalar arasında bile bir otoritemiz oldu.” dediğinde, Baran “Parayı veren düdüğü çalar hesabı, ne yazık ki aşiretlerde işler öyle yürüyor.” dedi.
“Bakın!” dedim. Düşüncelerimi onlara anlatamıyordum. Her kelimem, bir kulaklarından girip diğerinden çıkıyordu. “Bu adamlar bize bu kadar para veriyorsa, bunun altında pis işler vardır. Altı üstü silah taşıyoruz diye düşünmeyin.”
Baver, “Abi biz yapmasak başkası yapacak, ne anlamı var ki?” dediğinde, kafamı olumsuz olarak salladım.
“Kimse o İtalyanların peşine düşen deccal kadın yüzünden kabul etmezken, biz neden ediyoruz? Adamlar o yüzden işin fiyatının 10 katını bize ödüyor.” dedim.
O sırada avluya babam girdi. “Reis, hala aynı şeyleri mi konuşuyorsun? Adamlarla aylardır iş yapıyoruz, kimse onlarla anlaştığımızı bile bilmiyor. Sende ortalığı karıştırma artık!” diye sert şekilde konuştu.
Ağa babama sözüm geçmiyordu. Yaptıkları yanlıştı ve görmüyor, kabul etmiyorlardı.
“Baba..” dedim, “..Kalender Kandemir’i başımıza bela edeceğiz. Bu adamı herkes tanıyor, sözünden çıkmıyor. Biz neden uyarısını görmezden geliyoruz? Kandemir ailesi, Türkiye’nin en varlıklı ve tanınan ailesi. Kurban olayım sana, bak bu İtalyanlarla yaptığımız iş bize çok pis patlayacak.” diye adeta yalvardım.
Konağı inletecek ölçüde, “Sen ağa babanın sözünden mi çıkıyorsun Reis?” diye bağırdı. “Güç arzun yüzünden tüm ailemizi mahvedeceksin. Deccal peşimizdeymiş, bizi illa bulacak. O zaman ne yapacaksın bakalım?” dedim.
“Sen bana utanmadan bir de cevap mı veriyorsun? Saygısız! Sana güvenmediğim için elimi eteğimi işlerden çekemiyorum ya. Baver olmasa, hiçbirinizin bir halta yaradığı yok.” dedi ve sert bakışlarıyla adeta beni avludan kovdu.
Diğer ağalar çoktan yerlerini en büyük oğullarına bırakmışken, güç arzusu, para sevdası ve hırsları yüzünden babam aşireti yönetmem için bana bırakmıyordu.
Babam beni görmezden gelip saymadıkça, benden küçük olan diğer aşiret ağaları da onun gibi davranıyordu. Kendi kardeşim Baver bile, zoraki olarak söylediklerimi yapıyordu.
Ağaların bir çoğundan daha zeki olduğum halde, onlar kadar kurnaz olmadığım için sorun yaşıyordum.
Odama girerek yatağıma uzandım. Asıl olay, berdeli yerine getirmediğimde başlamıştı. Kız kardeşim Sevim, Adal aşiretinin tek kızı Asrın ile yakın arkadaştı. Aynı lisede okurlarken, Asrın’ın ağabeyi Sevim’i görmüş ve beğenmiş.
Sevim’in dediğine göre; Asrın onu defalarca, abisi Vedat’ın ilişkiler konusunda daldan dala olduğunu söyleyerek uyarmış. Asrın ağabeylerine o kadar bağlıymış ki, onlar için canını bile verirmiş. Sevim bu yüzden Asrın’ın ikisini kıskandığını düşünmüş.
Eskiden husumetli olan Candar ve Adal aileleri, bu yüzden ikinci defa karşı karşıya geldi. Biz doğmadan önce başlayan bu düşmanlık, Vedat ve kız kardeşim Sevim’e patlamıştı.
Maho Adal bizden bir kız kaçırınca, büyük amcam Azad Candar ile Maho Adal’ın amca kızı berdellenmiş. Büyük amcam bu berdel olayında ölmüş, aşiretimizin başına da babam geçmiş.
Bu toprakların tanınan ağalardan biri olan Meto Ağa’da, Adal aşiretini yönetmeye başlamış. Bu sayede iki aile arasında ateşkes sağlanmıştı.
Dışarıdan gelen seslerle yataktan doğruldum. Konağın avlusunda annemin feryatları yankılanıyordu. Odamdan çıktığımda bakışlarım hemen avluyu buldu.
Sevim karnı burnunda, ağzı yüzü morarmış şekilde annemin yanında ağlıyordu. Hızlıca merdivenleri inmeye başladım.
Annem, “Ben biliyordum böyle olacağını, o şeytan soyu gül gibi kızımı ne hale getirmiş!” diye bağırıyordu.
Sevim beni görünce, yanıma gelerek bana sarıldı.
“Güzelim ne oldu sana?” diyerek, elimi yanaklarına koydum. Yüzünün belirli noktaları morarmıştı. Yanağında ise kıpkırmızı bir el izi vardı.
“Hangi şerefsiz yaptı sana bunu?” diye sordum. Ama cevap ortadaydı. “Kocan olacak o, Vedat iti mi?” dediğimde, usulca kafasını salladı.
Annem, “Sen onların kızına kıyamayıp almadın, ama bak kardeşini ne hale getirmişler!” diye, vahlanmaya devam etti.
Sevim’e “Daha geçen aradım seni, harçlık yolladım. Neden söylemedin bir şey abim?” diye sordum.
Sevim‘in ağlaması şiddetlendi. “Çok korktum abi. Vedat beni, oğluma zarar vermekle tehdit etti.” dedi ve bana sığındı.
O sırada avluya yeni giren babam, “Vay soysuz it! O kim oluyor da, Candar aşiretinin ağa kızına böyle davranabiliyor!” diye bağırdı.
Sonra bana dönerek, “Hepsi senin suçun! Elimizde onların kızları olsaydı, böyle bir şeye cesaret edemezlerdi. Sırf sevmediğim bir kızla evlenmem, soyumu devam ettirmem dedin diye..” eliyle Sevim’i gösterdi.
“..kız kardeşini ne hale getirdiğine bak Reis ağa!” diyerek, bana iğrenen gözlerle baktı. Asrın’ı sevmiyor değildim, genç yaşında böyle bir evliliğe onu mecbur etmek istememiştim.
Berdel kararı verilmeden önce, Asrın’ın abileri onu Dubai’ye kaçırmıştı. Bende haliyle karar verildikten sonra arkasından gitmiştim. Ama amacım ailemin beklediği gibi onu getirip nikahıma almak değildi.
Asrın’ın bu hikayede hiçbir suçu yoktu. Vedat ve Sevim birbirini sevdiği için, olan ona ve bana olmamalıydı. Ki iki sene önce Asrın çok küçüktü, reşit bile değildi. Onu görene kadar zihnimde hep, Sevim gibi küçük bir kız çocuğu canlanmıştı.
Babama bakarak, “Baba neden benim suçum olsun? Kızı buldukta ben mi evlenmedim? Geçen sene işimi gücümü bırakıp, aylarca Asrın denen kızın peşine düşmedim mi?” diye sordum.
Önce Sevim’e sonra karnına baktı. “Düştün de ne oldu? Küçücük kızı bulmayı beceremedin.” Gözleri avlunun kapısının önündeki, kardeşim Baver ve kafasını yere eğmiş bekleyen adamı buldu.
Babam eliyle Baver’i gösterdi. “Sen bulamadın Reis ağa, ama kardeşin Adal dölünü buldu!” dediğinde, şaşırarak Baver’e baktım.
İki sene önce Asrın’a Dubai’de kaldığı otelde not göndermiştim. Notu vermek için Asrın'ın yanına giden görevliyi takip ettim. Asrın’ın hiç beklemediğim tarzda bir kız olduğunu, o gün kendi gözlerimle görmüştüm.
Görevliden aldığı notu açtıktan sonra yavaşça okumuştu. Bende ilk o zaman; uzun boyunu, narin çehresini, aralarında kahverengi tutamlar olan sarı saçlarını, renkli gözlerini görmüştüm. Adeta tek görüşte Asrın Adal'a vurulmuştum.
Berdel nedeniyle Türkiye’ye bir daha adım atmamasını istediğim kişinin, bu kadar güzel, asil ve otoriter olacağını tahmin edememiştim.
Asrın Adal o kadar güzeldi ki, bildiğin kendi topuğuma sıkmıştım. Sanki sarışın rus bir anne ile, esmer bir babanın karması gibiydi. Vedat’a hiç benzemiyor oluşu ise, beni bir hayli şaşırtmıştı.
Babam, “Baver ağa, yanındakiyle gel bakalım.” dedi. Baver ve tanımadığım adam yanımıza geldi. Bende Sevim’den ayrılarak onu annemle birlikte mutfağa gönderdim.
İnanamayarak kardeşime baktım. “Baver, essah buldun mu Asrın’ı?” diye sordum. Baver adama dönüp, “Anlat.” dedi.
Adam kafasını yerden kaldırmadan anlatmaya başladı. “Ağam ben yenice hasta bakıcı olarak akıl hastanesinde işe başladım.” dedi. Akıl hastanesi mi?
“Daha başladığım gün, müdürün kapısının önünde beklerken odadan bir kadın çıktı. Böyle sarışın gibiydi, renkli gözleri vardı. Uzunca da boyu..” dediğinde, kalbim gümbür gümbür atmaya başladı.
Otelde gördüğüm kız; bakışları, duruşu ve yürüyüşü ile o kadar özgüvenliydi ki, hayatımda öyle bir kadın hiç görmemiştim. İstediği her şeyi elde edebileceğine emindim. Gözleriyle, adeta insanlara emir veriyordu. Ya o el hareketleri? O yaşıma kadar, hiçbir kadından bu kadar etkilenmemiştim.
Asrın eğer bizim konağa gelin olarak gelseydi, babamı bile yola getirirdi. Onun karşısında dimdik durup, söylediği sözlerle herkesi bozguna uğratırdı. Böyle bir durumda, babamın yüz ifadesini görmek isterdim.
Bakışları hala yerde olan adam, “Müdür ona Asrın Adal deyince, bende soyadından acaba mı diye düşündüm. Çünkü geçen senelerde Reis ağamın, kızı aradığını duymuştum.”
Baver babam ve ben, merakla adamın ağzından çıkacak cümleleri bekliyorduk.
“Dosyasına baktığımda aradığınız kadın olduğuna emin oldum. Baba adı, doğum yeri, tüm bilgileri uyuyordu.” dedi. Sonunda kara sevdamı bulmuştum.
Babam, bir bana bir de Baver’e baktı. “Baver, yanına Baran’ı da al git araştır. Bu adam doğru mu söylüyor yanlış mı? Kesin emin ol, sonra tut kızı buraya getir.” dedi.
Kapıdaki adamlarımızdan birine bakarak, “Sende bize ağzı sıkı, her dediğimize he diyecek bir hoca bul. Ne olursa olsun, bu kız Reis ile berdellidir. Namusumuz sayılır, hemen nikah işini bitirin.” dedi.
Hepimiz babamın dediğine şaşırdık. Baver’in gözleri ise ekstradan kocaman olmuştu. Ben hep babamı sorgularken ve gerekirse karşı çıkarken, o her zaman babama boyun eğerdi. Argun ağa ne derse, oğlu Baver ağa yapardı.
Baver, “Baba ne demek hoca bul? Bacımı bu hale getiren adamın kardeşini, gelinimiz yapıp bir de soyadımızı mı vereceğiz?” dedi.
Babamında tam olarak Baver’in verdiği gibi bir tepki ile, Asrın’ın öldürülmesini istemesi gerekirken evlen demesi garip gelmişti. Kesinlikle Argun ağanın aklında bir cinlik vardı, yoksa Adal’ların itini bile konağa sokmazdı.
Babam, “Bu kızın abileri ölmedi mi? Onların aşiretinden ağa soyu kim kaldı? Vedat iti dışında kimse. Eğer bu kız abinle evlenirse, Adal aşiretinin her şeyini biz yönetiriz.” dedi.
Asrın benim aileme, eminim ki benden daha çok söz geçirebilirdi. Bunun için otel lobisindeki duruşu ve bakışı bile yeterdi. Ardal aşiretinin hanımağalık koltuğuna oturur ve bende yanında Candar aşiretinin ağası olurdum.
İki aşiretin gücünü arkamıza aldığımızda, aşamayacağımız hiçbir şey olmazdı.
Baver babama, “Ya Vedat?” diye sordu. Babam bana dönerek, “Önce kızla imam nikahı kıy, karın olursa üstünden hak talep edebilirsin.” dedi.
Gözlerini konakta gezdirerek, “Sonra meclisi toplar ağalarla konuşuruz. Onlara Vedat’ın neler yaptığını anlatır, Sevim’in karnındaki sabiyi öne süreriz. Bu sayede hiçbir şey diyemezler. Sonra da resmi nikahınızı yaparız.” dedi.
Babam bir süre düşünerek, “Gerçi nikah he şimdi olmuş he sonra fark etmez. Mecliste karar onaylanırsa..” diyerek bana döndü. Elini omzuma koyarak, “Reisime allı şallı bir düğün yaparız! Sonuçta gelecekteki ağamız olacak.” dedi.
Baver kıpkırmızı kalarak, bir bana bir de babamıza baktı. Ben dururken kendisinin ağa olacağından o kadar emindi ki, babamın sözleriyle bozguna uğramıştı.
Babam, “Hele bir dini nikahınız kıyılsın, herkes Adal aşiretinin ağası olduğu öğrenir.” dedi. Argun ağanın tek derdi güçlenmekti. Ben ise Asrın’ın neden akıl hastanesinde olduğunu merak ediyordum.
Kaderin ilmek ilmek işlediği sevdamı, berdel sayesinde bulmuş ama kendi ellerimle yazdığım bir notla kaybetmiştim.
Not ulaştıktan sonra kolundan tutup, Türkiye’ye geri götürmekte bana doğru gelmemişti. Sadece bir kez gördüm, unuturum diye düşünmüştüm.
Ama yıllar geçtiği halde Asrın Adal’ı unutamamıştım. Günler geçtikçe ve onu bulamadıkça, hislerim daha da güçlenmişti. Belki de adı kara sevdaydı.
Baver son bir çare, “Bir deli ile olacak iş mi? Kız akıl hastasıymış. Hem bu kızla, ne resmi ne dini nikah olmaz baba.” dedi.
Sonra bana dönerek, “Abi sende bir şey desen! Senin gibi bir ağaya böyle bir kız yakışır mı? Deliyle mi evleneceksin?” diye sordu. Asrın olsun da, isterse deli olsun. Ben onu iyileştiririm. Başım gözüm üstüne, tüm delilikleri...
Babamın şüphe dolu bakışlarıyla, “Daha ne istiyoruz? Deliyse iki avuturum, onu yönetmemizde kolay olur.” dediğimde, babam aferin der gibi bana baktı. Tam olarak onun istediği cümleyi kurmuştum.
Onun görüldüğünü söyledikleri ülkelere gitmiştim. Hatta bir keresinde ona o kadar yaklaşmıştım ki, köylülerinden biri haber verip Almanya’da bir kafede gördüğünü söylemişti.
Bende apar topar oraya gitmiştim, adamın söylediği yere girdiğimde Asrın gibi sarışın bir kadın yoktu.
Adama sorduğumda içerde olduğunu söylemişti, ama Asrın belki de beni görerek kaçmıştı bilmiyordum. Ona bir daha ulaşamadım.
Keşke bir fotoğrafı olsaydı. Ama abileri onu kaçırması için çok güçlü insanlarla anlaşmış olacak ki, Asrın’ın bir fotoğrafını bile bulamadım. Bulduklarımda o değildi, bambaşka esmer birinin fotoğraflarıyla değiştirilmişti.
Alaycı gözlerle Baver’e dönüp, “Hem ne güzel, konağımızın delisi eksikti. O da tamamlanır.” dedim.
Baver olduğu yerde gerginleşirken, babam “Baran’la hemen yola çıkın. Eğer deli raporu varsa onu da beyan etmeden nasıl nikah kıydırılır öğrenin. Gerekirse bizim doktorlardan birine, akıl sağlığının yerinde olduğunu söyleyen bir rapor hazırlattırın.” dedi.
Baver ısrarla gitmezken, “Baba kız deli..” cümlesini bitiremeden, babam sinirle Baver’e döndü. İlk defa çok sevdiği oğluna böyle baktığını görmüştüm.
Annem ve Sevim, mutfaktan genç hizmetlimiz Ayşegül’le çıktı.
Babam otoriter bir ses tonuyla, “Bacım diyeceksin. Asrın’ın artık bu konaktaki yeri, Sevim ile aynıdır. Bu konağın gelini, Adal aşiretinin Hanımağası olarak Asrın Candar diye anılacak!” dedi.
Annem, Ayşegül’ün kollarına yığılarak feryat etmeye başladı. “Düşmanımızın dölünün, bu konakta ne işi olur? Kızımın halini görmez misin! Şeytanın iblisini gelinim olarak mı alacağım?” dedi.
Babam anneme yan bir bakış atıp, “Hazırlığını yap Narin hanım, yakında gelinin gelecek. Ağa oğluma tüm aşiretlerin katılacağı, düşmanlarımızın ağzının açık kalacağı bir düğün yapacağım.” dedi.
Baver hırsla yanımızdan ayrılırken, babamda avludaki oturma grubuna ilerledi. Hasta bakıcı olan adamda yanımda kaldı.
Adama üstten bir bakışla, “Sen hele benimle gel bakalım.” dedim. Konağın içinde ayrı bir dairem vardı. Mutfak dahil, birkaç odası vardı. İçlerinden biri de çalışma odamdı.
Adama, “Bana Asrın hakkında bildiğin her şeyi anlat.” dedim.
Sonraki Bölüm İçin Aşağıdaki Resme Tıklayın!
👇 👇 👇 👇 👇
.png)



![[21+] 04. BÖLÜM - İKİNCİ ŞANS - ARVEN I](https://static.wixstatic.com/media/da4286_aa8e6a47876b4fd6b47de7b188c55c9c~mv2.jpg/v1/fill/w_980,h_551,al_c,q_85,usm_0.66_1.00_0.01,enc_avif,quality_auto/da4286_aa8e6a47876b4fd6b47de7b188c55c9c~mv2.jpg)

Yorumlar