top of page

[21+] 05. BÖLÜM - ÖPÜCÜK - ARVEN I

ree

Arven ~

Yaşlı adam göz ucuyla bana, oturuşuma ve elimdeki kahveye baktı. Sonra yanındaki genç olana döndü. “Hoca gelene kadar odana götür, ananın gözüne gözükmesin oğlum.” dedi.

Genç olan adam, yaşlının yani Argun ağanın oğluydu. Demek ki, Baver’in de abisi oluyordu. Tamam, aile ilişkilerini çözdüm. Sırada ne vardı? Ha! Ben neden buradayım?

Yabancı gözlerle olan biteni izlemeye devam ederken, Argun ağanın oğlu bana döndü. Tuhaf gözlerle beni şöyle bir süzdü. Sanki beğenmiş gibi bir hali vardı, neyi beğenmişti? Yanımdaki ağalara baktım. Gay falan mıydı acaba?

Kahvemin son iki yudumu kalmıştı, birini içtim.

Argun ağanın oğlu yanıma gelerek, ağalara göz attı ve rahatsız olarak “Ayağa kalk!” diye emir verdi. Kaşlarımı çatarak tepkisiz kaldım ve kahvemin son yudumunu içtim.

Bizim oralarda beğendiğin kahvenin yanına para ya da altın konulurdu. Ama üstümde nakit yoktu. Kızda Allah’ı var, çok güzel yapmıştı. Ne kahvesiydi acaba bu?

Elim ametist, sitrin ve turmalin boncuklardan yapılmış inci etnik esintili kolyeme gitti. Yazın İtalya’ya gittiğimde Bvlgari mağazasını kapattırıp seçmiştim.

Bu kolye pahalı değildi. Maksimum 10-15 bin dolardı, yani kahvenin yanına koyabilirdim. Hızlıca kolyemi çıkararak tepsinin üstüne bıraktım. Gözlerim hizmetli kızı buldu. “Canım gelip tepsiyi alabilirsin.” dedim. Bu sırada herkesin gözü yine üstümdeydi.

Kız ne yapacağını bilmez haldeyken, bakışlarımla tepsiyi işaret ettim. Eli ayağı titreye titreye yanımıza geldi ve “Ağam müsaadenizle.” diyerek, genç adamın geriye çekilmesini bekledi.

Adam kaşlarını çatarak birkaç adım geriledi. Hizmetli kızda kahve fincanının olduğu tepsiyi zarifçe eline aldı. “Ellerine sağlık güzelim. Çok beğendim.” dedim. Hizmetli kızın gözleri kolyeyi buldu. Sonra kirpiklerinin altından bana baktı.

“Sana hediyem olsun, istediğini yapabilirsin.” dedim. Sonra elimle Baver ve Baran’ı göstererek, “Bunlar beni tımarhaneden alelacele çıkarınca, yanıma hiç para alamadım.” dedim. Sonra elimi havada öyle bir sallayarak, “Gerçi orada da harcama yapılacak bir şey yoktu.” dedim.

Siyah yazmalı yaşlı kadın, yeniden feryat ederek “Oy ben öleyim! Oy ben ne yapayım ağam! Elin tımarhane kaçkınını mı getirdiniz konağa!? Benim aslan oğluma yakışır mı bu deli?” dedi.

Hizmetli elindeki tepsiyle uzaklaşırken, yerimde doğruldum. “Teyze, deli falan ayıp oluyor bak. Biraz kafa dinleyeyim, tatil yapayım dedim.” diyerek saçlarımı geriye savurdum. “Kendi tımarhanem canım, yabancının mı?” diye söylendim.

Argun ağa karısıyla bu şekilde konuşmamı beğenmemiş olacak ki, oğluna dönerek “Ben az önce sana ne dedim? Al götür gelini yukarıya!” dedi.

Genç adam bana dönerek, “AYAĞA KALK!” diye bağırdı. Bana. Bağırdı. Bana!? Bağırdı!?

Gözümün ucuyla ona öyle bir baktım ki, adamın bakışları bir anda değişti.

Zarifçe ayağa kalkarak, dibine doğru birkaç adım attım. Aramızda 10 cm ya vardı, ya yoktu. Ayağımda topuklu olsaydı, aynı boyda bile olabilirdik. Uzundu, benim gibi…

Gözlerinin içine bakarken hafifçe gülümsedim. Bakışları saniyesinde dudaklarıma kaydı.

“Bana bir daha bağırırsan..” diye başladım. İyice yakınına yaklaştım. O sırada bakışları zorla gözlerime çıktı. “..senin o boğazını keser, uzuvlarını da cümle aleme ibret olsun diye Türkiye’nin dört bir yanına dağıtırım!” dedim.

Söylediklerimle şaşırmış gibi gözleri büyüdü. Elimi göğsüne götürerek onu kenara ittirdim. Belli ki buralarda emirleri Argun ağa veriyordu. Genç adam afallaması ile onu ittirmeme izin verince, arkasındaki Argun ağa ile göz göze geldik.

“Şimdi söyle bana! Ne haddine ki, beni ayağına çağırmaya cüret ettin? Kimsin sen Argun ağa!” diye sordum. Sesim fazlasıyla otoriter ve sertti.

Az önce ahlanıp vahlanan, feryat figan eden yaşlı kadın bile sus pus olmuştu. Argun ağa kafasını olumsuz olarak sallayarak bana baktı.

“Sen Adal aşiretinden, Asrın Adal değil misin?” diye sordu. Bunların derdi ben değildim. Kim olduğumu bilmiyorlardı. Yapacağın işi sikeyim, dayı. Bana kim bilir kimin kimliğini verdin.

Açık şekilde “Değilim!” dedim. Adam gözlerini kısarak bana baktı. “Kimsin o zaman?” diye sordu.

“Kim olduğumdan sana ne? Asrın Adal değilim. Yanlış kişiyi buraya getirdiniz.” dedim. Genç adamda Argun ağa'da söylediklerime şaşırmıştı.

Argun Ağa, oğlu Baver’e döndü. “Bu kız Asrın değilim diyor oğul, araştırmadınız mı?” dedi.

Baver kafasını sallayarak, “Araştırmaz olur muyuz baba? Baran ve ben, hasta bakıcı bize ulaştığından beri bunu araştırıyoruz. Hastane kayıtlarını da kontrol ettik.” dedi.

Argun ağa bana dönerek, “Amacın berdelden kaçmak mıdır? Neden yalan söylersin?” dedi. Berdel mi?

Yanımdaki genç adama döndüm. “Berdel ne oluyor?” diye sordum. Adam dik duruşunu bozmadan, sadece gözlerimin içine bakmaya devam etti. “İyi söyleme, ben öğrenirim.” dedim ve Argun ağa’ya geri döndüm.

“Sizin Asrın Adal ile sorununuz ne? Sen önce bana onu söyle.” dedim. Adam az önce kalktığım yere geçerek oturdu.

Ağalara bakarak hoş geldiniz diyerek, onlara özel hürmet gösterdi. Ben bir kraliçeyim! Hürmetin alasının bana gösterilmesi gerekirken, bu üç beş çapulcuya gösteriliyordu. Hah!

Baran ve Baver’de yanımıza geldi. Baran’a dönerek, “Bana 5 dakika içinde bir açıklama yapılmazsa, burada katliam çıkaracağım bilgin olsun.” dedim. Hepsi garip garip bana bakmaya devam ediyordu.

Arkadaki kadın gene feryatlara başlamıştı. “Oğul bu deliyi bana gelin mi yapacaksın?” dediğinde, yanımdaki adama ve siyah yazmalı kadına şaşırarak baktım.

“Ağzından çıkanı kulağın duysun kadın! Ne gelini, ne saçmalıyorsun sen?” diye çıkıştım.

Genç adam ve babası kısa süre bakıştı. Sonra da genç adam beni kolumdan tutarak, merdivenlere sürüklemeye başladı. Yaptığı şeyin şokuyla ilk önce tepki veremedim. Onunla birlikte merdivenlerin başına kadar geldim.

Sonra tüm gücümle dirseğimi karnına geçirerek, kolumu elinden kurtardım. “Hadsiz!? Sen kim olduğunu sanıyorsun? Benim bedenime nasıl dokunursun?” diye bağırdım.

Adam ona gücümün yetmesine şaşırarak bana baktı. “Yukarıya çıkalım sana açıklama yapacağım.” dedi. Ona yandan bir bakış atarak, merdivenleri çıkmaya başladım.

Arkamdan, “Bu harbiden deli.” diye söyleniyordu. Söyledikleri hoşuna gidiyormuş gibi, “Bu konakta bir deli eksikti, o da tam oldu. Konağın delisi!” diyerek, merdivenleri arkamdan çıkmaya başladı. Sanki sesi gülüyordu, bu adamda bir tuhaftı.

Beni bir odaya yönlendirdi. İçerisi ayrı bir daire gibiydi. Odanın içinde birden fazla oda bulunuyordu. İlk girdiğimiz yer bir oturma odası gibi düzenlenmişti. Kendine ait minik amerikan tarzı mutfağı vardı.

“Yatak odasına ilerle.” diyen adama, ters ters baktım. “Benim bir erkekle, özellikle senin gibi..” dedim elimle onu göstererek, “..bir erkekle yatak odasında ne işim olur! Ne söyleyeceksen burada söyle.” dedim.

Önce gözlerini kısarak bana baktı. Sonra alaycı bir tavırla, “Pek namuslu bir delisin, maşallah.” dediğinde kaşlarım çatıldı.

Yine koluma dokunacağını anladığımda, ikiletmeden gösterdiği odaya ilerledim. Ulan varya seni şurada öldürmüyorsam, yakışıklı bir adam olduğun için değil. Neden burada olduğumu merak ettiğimden…

Yatak odasına geçerek ayakta dikilmeye başladım. Daha yeni ölümden dönmüştüm, sakin kalmalıydım. Mantıklı olan, neler olduğunu öğrenmekti. Belliydi, bir yanlış anlaşılma vardı. Çözülürdü bir şekilde, babamı katmadan çözsem yeterdi.

Daha ılımlı bir sesle, “Yatağa otur.” dedi. Senin bana emir veren dilinin kayışını...

Arkamdaki yatağı süzerek, “Kimin yatıp kalktığını bilmediğim yere oturmam.” dedim.

Adam bana doğru yavaş adımlar atmaya başladı. O üzerime geldikçe, ben çenemi dikleştirerek ona meydan okudum. Dibime girdiğinde, aşağıda ona yaklaştığım kadar yakınımdaydı.

“Benim yatağım. Temizdir merak etme, oturabilirsin.” dedi. Onun bu ılımlı ve açıklayıcı halini göz ardı etmeyerek, anlaşma yoluna gitmeye karar verdim. Usulca yatağa oturdum. Tam benim sevdiğim gibi sertti. Türkiye’de böyle sert yatak bulmak zordu.

Adama baktım. “Adım Arven. Babam Türk bir iş adamı, annem ise Arap bir prenses. Birleşik Arap Emirliğinde yaşıyorum.”

Gözlerimi devirerek, “Buraya bazı özel meseleler nedeniyle geldim, onları halledip geri döneceğim. Yani sizin bu..” dedim elimle etrafı göstererek, “..durumunuzla ilgili bir bilgim yok. Beni bırakırsanız sizin için iyi olur, aksi durumda hiç hoş olmayan şeyler yaşanacak.” dedim.

Daha ne kadar açık olabilirdim ki?

Argun ağanın oğlu bana bir süre derince baktı. Sonra da yanağıma düşen saç tutamını kulağımın arkasına sıkıştırdı.

Kendimi geriye çekerken, bakışlarımı kısarak ona baktım. Bana garip bakıyordu.. şey gibi.. yok canım, daha on dakika önce beni görmüştü.

“Sana Dubai’deyken gelme diye not yollamıştım, neden Türkiye’ye geldin Asrın?” diye sordu. Kaşlarım otomatik olarak çatıldı.

“Bana kimse not falan yollamadı. Asrın değilim diyorum, beni anlamıyor musun?” diye sordum.

“Geçen sene şubat ayında Burj Al Arab’ta değil miydin?” diye sordu. Ben hep oradaydım, otel benimdi.

“Bak kardeşim!” dediğimde, bir anda sinirlendi ve üstüme uzandı. “Hey! Ne yapıyorsun? Kafayı mı yedin?” diye bağırdım.

Yatakla arasına tam anlamıyla sıkışmıştım. Olayın şokuyla tepki bile veremedim. Tek dizimi kaldırıp, malum bölgesine vuracaktım ki…

“İster Asrın ol ister Arven, kim olursan ol. Bu gece karım olacaksın.” dedi. Ne saçmalıyordu bu?

“Adam gibi konuşmaya çalış..” cümlemi tamamlayamadan, genç adamın dudakları dudaklarımı buldu. Kalbim bir anda hızlanınca, çatışmanın ortasında kalmış gibi hissettim. Eminim o anlarda bile nabzım daha yavaştır.

İsmini bile bilmediğim bir adam, beni özlemle öpüyordu. Alt dudağımı ısırdığında acıyla inledim ve dudaklarım istemsiz olarak aralandı. Beni o kadar tutkulu öpüyordu ki, beynimden vurulmuşa döndüm.

Havada olan dizimi malum bölgesine indirirken, aynı anda kolumda bir ağrı hissettim. O üstümden can havliyle kenara çekildi.

Benimde görüşüm bulanıklaşmaya başladı. Siktir! Bu ağa bozuntusu kolumdan bir şey enjekte etmişti.

Daha düşüncelerimi toparlayamadan, yatağın üstünde kendimden geçtim.

Sonraki Bölüm İçin Aşağıdaki Resme Tıklayın!

👇 👇 👇 👇 👇

Yorumlar


Bu gönderiye yorum yapmak artık mümkün değil. Daha fazla bilgi için site sahibiyle iletişime geçin.
İstanbul Kitap Fuarı - Ulysses Yayınları
İstanbul Kitap Fuarı - Ulysses Yayınları
Etkinliğe 36 gün kaldı
13 Ara Cmt
Büyükçekmece
Muhtemel Yaklaşan İmza Günü - Ulysses Yayınları Fuar'da olacak ancak Yazar Ruyam'ın katılımı bir hafta önceden belirlenip duyurulacaktır. Fuarlarda katılacak kişi sayısının etkisi fazladır. Katılmayı düşünenler ya da katılacağına emin olanlar kayıt oluşturmayı unutmasınlar... Tarih ve saat belirsiz.
bottom of page