[GÜNCEL] 01. BÖLÜM - DEVRİM SENSİN ADEN - AİDİYET SERİSİ 1
- Yazar Ruyam ✍️

- 8 Ağu
- 5 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 9 Eki

🌸 ADEN 🌸
“Rusya’dan bugün döndüm, anne!” diye isyan ettim. Annem kafasını salladı ve odamdaki camı açtı.
“Hanımlar, ‘Gülizar’ın kızı dönmüş, derneğe kadar gelmezse darılırız,’ dediler. Mecbur geleceksin, yavrum.” Parmağıyla banyoyu gösterdi. “Hadi hazırlan, Aden.”
“Anne, şu an beynim çalışmıyor.”
…
“Gerçekten,” diyerek onu ikna etmeye çalıştım.
Odamın kapısının tıklatılmasıyla yatakta doğruldum. Babam, kafasını uzatarak önce bana, sonra anneme baktı.
“Gülizar Hanım, müsaade edersen birkaç dakika kızımla konuşmak istiyorum.”
Annem, usulca babama onay verdi ve odamdan ayrıldı. “Baba?” diye merakla sordum. Genelde bu şekilde odama girmezdi. Gerçi son yıllarda yalnızca birkaç kez yüz yüze görüşebilmiştik.
Babam, “Gelebilir miyim?” diye sordu. Yatakta bağdaş kurarak oturdum. “Elbette, lütfen gel.”
Babam içeri girdi ve adımlarını yatağıma yönlendirdi. Ardından yanıma oturdu. Ellerimi tutup kendisine çekince şaşkın bakışlarla onu inceledim.
“Bir sorun mu var, baba?”
“Sorun denemez... sadece…” Kafasını olumlu olarak salladı. “Hayırlı bir iş diyebiliriz.”
Yutkundum, ne demek istediğini anlamıştım. “Kim?” diye sordum.
Bizim gibi ailelerde anlaşmalı evlilikler son derece normaldi. Aslında yaşım gereği çok bile beklemişlerdi. Biz beş kardeştik ve tüm kardeşlerimin evlilik anlaşmaları vardı. Sırasıyla; Seyhan, Ceyhan, Nil, Fırat ve Aden. İsimlerimiz bu şekildeydi.
Seyhan ablam, Ceyhan abim ve Nil ablam, köklü ailelerin çocuklarıyla evlenmişlerdi. Fırat da aynı şekilde bir ailenin kızıyla anlaşmalı şekilde nişanlanmıştı. Babamın ve annemin bize verdikleri isimler ise... Evet, son derece ilginçti.
“Aziz Timur.”
Babamın dudaklarından dökülen isimle gözlerimi kırpıştırdım. Aziz yıllardır dostumdu. Kim en yakın arkadaşıyla evlenmek isterdi ki? Tabii, ailelerimiz bu tarz arkadaşlıklara sıcak bakmadığı için Aziz’le arkadaşlığımızı saklamak zorunda kalmıştık.
“Aziz Timur olmak zorunda mı?” diyerek babamın gözlerinin içine baktım.
“Neden?” diye sordu. Düşünceli bir şekilde odamda gözlerini gezdirdi. “Kişiliğiniz ve hobileriniz son derece benzer. Birbirinize uyum sağlayacağınızı düşündük.”
Gerçekten de öyleydi, birbirimizle çok iyi anlaşırdık. Ama bir erkek ve bir kadın arasında beklenen kıvılcımlar bizim aramızda yoktu. Hiç olmamıştı.
“Aziz’in…” Babam hitap ediş şeklimden dolayı tek kaşını havaya kaldırdı. “Aziz Bey’in bir kız arkadaşı olduğunu duymuştum.”
“Öyle mi?” derken kaşlarını kaldırdı. “Seni yok saymasına ya da küçük düşürmesine asla izin vermem. Bu konuda, Aziz’i ve ailesini uyaracağım.”
“Baba...” diye fısıldadım. “Neden Timur ailesinden biri olmalı?”
Ellerimi kalın parmaklarıyla usulca okşadı. “Sen burada yokken Soypak ailesi çok fazla güçlendi, Aden. Devrim Soypak hiç durmuyor, bir saniye bile dinlenmiyor. Onu basit anlaşmalarla yenemeyiz,” diyerek açıkladı. “Hatta... şu an ona denk olmak bile zor. Arada uçurumlar oluşursa konseydeki aileler huysuzlanmaya başlar ve sonrası tam anlamıyla felaket olur,” dedikten sonra hafifçe gülümsedi. “En azından açılan farkı kapatmalıyız.”
Bunun için Aziz’le evlenmem mi gerekiyordu? “Ekin Bey ya da Gediz Bey…” derken babam sözümü kesti. “Onlar sana uygun değiller, seni yaralarlar.” Kafasını şiddetli şekilde olumsuz olarak salladı. “Ben kimsenin biricik kızımı incitmesine izin vermem.”
Babamın sert çehresini merakla inceledim. “Başka bir aile benim için anlaşma teklif etti mi?” diye sordum.
Birkaç saniye yüzümü izledi. En sonunda yenilgiyle, “Evet,” dedi. “Yaşını dolduralı çok oldu, Aden. Hâliyle birçok aile senin için anlaşma teklifi yaptı. Ben... sana uyacak birini beklemiştim. Çünkü ne kadar kırılgan bir yapıya sahip olduğunu biliyorum.”
Dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. Babam doğru söylüyordu, ablalarımın aksine içine kapanık biriydim. Onlar evlenmeden önce, ailemizin yasaklarını delmek konusunda son derece ısrarcıydılar. Bense bu korumacı tavrın nedenini anlıyor ve aileme karşı çıkmıyordum. Onların belirlediği özgürlük sınırları çerçevesinde hayatımı idame ettiriyordum.
“Timur ailesi siyasetle ilgileniyor ve diğer aileler gibi illegal işleri yok. Asıl mesele bu mu?”
Babam içtenlikle kafasını olumlu olarak salladı. Beni dünyadaki kötülüklerden uzak tutmaya çalışıyordu. Korunaklı olarak yaşadığım yirmi üç yıldan sonra, babam bir silah tüccarıyla ya da yasaklı madde taciriyle evlenmemi istemiyordu. Haklıydı.
“Peki, babacığım. Sen nasıl uygun gördüysen öyle olsun.”
Aziz’le bir an önce konuşmalıydım, onunla birlikte orta yolu bulabilirdik. En azından Bartu Yavuz gibi sapkın bir adamla evlendirilmiyordum.
Yavuz ailesi, Türkiye’deki kaçakçılık işinin başındaydı. Ve benden birkaç yaş büyük olan Bartu, gerçekten ailedeki en psikopat kişiydi.
Babam alnımdan öperek, “Teşekkür ederim, kızım,” dedi ve yataktan kalktı.
“Hadi, kahvaltıya gel, Aden.” Babamı kafamla onayladım ve doğruca banyoya ilerledim. Kısa sürede hazırlandıktan sonra aşağıya indim.
“Günaydın, Özkan ailesi.” Babam bana gülümserken annem sandalyemi işaret etti.
Fırat, “Günaydın, Aden,” dedi. Fırat’a bakarak sırıttım, aramızda yalnızca bir yaş vardı. O yüzden birbirimize yakın büyümüştük.
Şaşkın şekilde, “Vay canına! Evin hiç bu kadar sessiz olduğunu görmemiştim,” dedim. Babam hüzünlü şekilde masadaki boş sandalyeleri süzdü. “Evet, kahvaltıda normalde hiç susmazdınız.”
Fırat arsızca, “Kim dedi beş tane yapın diye?” dediğinde babam anında kaşlarını çattı.
Annem, “Fırat!” diye onu uyardı. Lafı değiştirmek amacıyla, “Anne, Ceyhan abim ve Gaye neredeler?” diye sordum.
Gaye benden birkaç yaş büyüktü. Gediz’in en büyük ablasıydı. Gaye’nin ve Gediz Abay’ın ailesi silah ticareti yapıyordu. Benim ailem ise ticareti yapılan ne varsa bunların lojistiğinden sorumluydu. Babam Hamza Özkan, Ceyhan abim ve Fırat bu işle ilgileniyordu.
“Onların bugün özel işleri vardı, canım.” Babamın ve Fırat’ın bakmadığına emin olduktan sonra, dudaklarını hafifçe oynatarak hastanedeler, dedi. Gülümseyerek başımı salladım.
Abim ve Gaye, yakın zamanda çocuk sahibi olmaya karar vermişler ve bu yüzden doktora gitmişlerdi. Ailelerimizde genel olarak çocuk konusunda bir baskı yoktu, çiftler ne zaman isterse onların kararına saygı duyulurdu. Belki de bugün, onlar eve döndüğünde sevindirici haberler alabilirdik.
“Baba?”
“Efendim, Aden?”
Yerimde merakla kıpırdandım. “Bana neden Aden ismini verdin?” Diğer çocuklarının isimlerini annem seçmişti, benim ismimi ise babam koymuştu.
Fırat sorum karşısında şaşırırken babam güçlü kahkahasıyla odayı doldurdu.
“Yoksa annen ismini Karadeniz koyacaktı. O yüzden, kızım.”
“Ne?” diyebildim.
Annemin ifadesi anında değişti. “Akdeniz, Hazar, Ege, Marmara ve Atlas da tercihlerim arasındaydı.”
Şok içinde anneme baktım. Fırat, “Başka nehir ismi yok muydu, denizlere açılmışsınız?” diye sordu.
Babam, “Hiçbiri kız ismi değildi. Elbette, annenizin önerdiği bu isimleri kabul etmedim,” diye cevap verdi.
Annem omuz silkerek, “Sonuçta hepinizin ismine ben karar verdim, birine de Hamza Bey’in karar vermesi uygundu,” dedi.
Annem ve babamın birbirine hanım ve bey diye hitap etmesine alışmıştım. Ama ben evliliğimde eşime daha yakın olmak istiyordum. Aziz’le evlenecek olmam bu isteğimi yerle bir etmişti. Annemle babam da anlaşmalı bir evlilik yapmıştı. Dediğim gibi, bizim camiamızda bu son derece normaldi. Ne yazık ki sevdiğiyle evlenen kimse yoktu. Bu yüzden de çoğu insan, kalbinin kapılarını başkasına açmazdı. Bunu denemeye kalkışanlar ise hem ailelerinden hem de ülkeden dışlanırdı. Yani kimse böyle bir şeye cüret edemezdi.
“Peki, neden Dicle ya da Nehir değil de Aden?” diye sorunca annemle babam bir anlığına donup kaldılar. Annem heyecanla babama dönerken babam sadece yutkunup gözlerini kapattı.
“Ay bunlar hiç aklıma gelmemişti, Hamza Bey.”
Annemin, gözleri parlayarak babama bakması üzerine Fırat araya girdi.
“Anne! Sen menopoza hâlâ girmedin mi?”
Annem Gülizar kızgınlıkla, “Terbiyesiz! Sana ne benim menopozumdan? Anneyle nasıl konuşmak bu?” dedi.
Fırat kafasını hiddetle salladı. “Altıncıyı istemiyoruz, en küçüğümüz 23 yaşında,” diye söylendi. “Torun bakacak yaştasın, sırf adını Dicle, Nehir ya da Hazar koyabilmek için yeniden hamile kalamazsın.”
Annem somurtarak arkasına yaslandı. Babamsa uyarı dolu bakışlarını Fırat’ın üzerine sabitledi. Ne olursa olsun, kimsenin karısını üzmesine izin vermezdi. Babam Hamza hem anneme hem de bize her zaman saygılı davranırdı.
“Bu annenizle benim aramdaki bir mesele, lütfen dâhil olmayın.”
Babam da başka bir çocuk istemiyordu. Yine de karısı kendisine kırılmasın diye bizi uyarmıştı. Fırat, “Müsaadenle, baba. Nişanlım Serra’yı alışverişe götüreceğim. Masadan ayrılıyorum,” dedi.
Serra, Kılıç ailesinin kızlarından biriydi. Onun ailesi yasaklı madde işindeydi. Aslında benden birkaç yaş büyük olan Ekin Kılıç’ın kız kardeşiydi. Bu yüzden, Ekin’le evlendirileceğimi sanıyordum. Genelde anlaşma sırasında kız veren aile, dünüründen de bir kız almak isterdi. Böylece hem akrabalık bağı güçlenir hem de kızların aile içindeki güvenliği sağlanırdı. Evlilikler anlaşmalı olduğu için çoğunlukla sevgi bağı ilk etapta oluşmazdı. Ailenin erkeklerinin yeni geline karşı psikolojik ya da fiziksel şiddeti söz konusu olmasın diye, en değerlileri takas edilirdi. Yani kız kardeşleri...
Buna, Kılıç ve Soypak ailelerinden örnek verebilirim. Kılıç ailesi, Aybüke Soypak’a karşılık, Alex Soypak’a kız vermek için anlaşma yapmıştı.
Alex’in nişanlısı henüz reşit olmadığı için bu anlaşma daha ailelere açıklanmamıştı. Ben de Fırat’ın nişanlısı Serra’dan duymuştum. Yakında yengem olacak Serra Kılıç, benden iki yaş ufaktı.
Kahvaltıdan sonra annemle birlikte derneğe gelmiştik. Kara para aklama işi Soypak ailesindeydi, bu nedenle dernekleri Devrim Soypak’ın annesi Adelina Hanım yönetiyordu. Muhtemelen Devrim evlendikten sonra bu görev eşine geçecekti.
Devrim Soypak, 29 yaşında olmasının yanı sıra ailelerimizin bulunduğu konseyin de sefiriydi. Yaşı bir hayli ilerlediği hâlde hâlâ evlenmemişti. Aslında nedenini tahmin ediyordum ama ihtimal vermek istemiyordum.
Derin bir nefes alıp verdim ve masadaki yerime oturdum.
Sonraki Bölüm İçin Aşağıdaki Resme Tıklayın!
👇 👇 👇 👇 👇
.png)





Yorumlar