top of page

[GÜNCEL] 02. BÖLÜM - DEVRİM SENSİN ADEN - AİDİYET SERİSİ 1

Güncelleme tarihi: 9 Eki

Devrim Sensin Aden, Aden, Devrim, Aidiyet Serisi, Ruyam, Yazar Ruyam,

⚜️DEVRİM⚜️

Sabah hazırlandıktan sonra iş için masa başına geçmiştim. Kahvaltıya inmeden önce yapmam gerekenler vardı. O sırada güvenlikten sorumlu kardeşim Maxim içeriye girdi. “Müjdemi isterim, abi.”

Kafamı önümdeki dosyalardan kaldırıp Maxim’e baktım. “Yengem gelmiş.” İçimde çiçekler yeşerdi ve güçlü bir patlamayla bana baharları getirdi. Cennet bahçem sonunda gelmişti. Hamza Bey, kızını kaçırmanın bir anlamı olmadığını görmüş olmalıydı.

Maxim, “Yanına koruma verelim mi?” diye sordu.

“Özkan ailesinin korumalarından birkaçı bizim için çalışmıyor muydu?” Kafasını olumlu olarak salladı. “Mutlaka o adamların

Aden’i takip etmesini sağla, ekstradan peşine kimseyi takma.”

“Tamam, abi.”

Ayağa kalktım ve kapıya ilerlerken, “Hadi, kahvaltıya inelim,” dedim.

Herkes kahvaltı masasına oturmak için hazırdı. Bakışlarımı

Soypak ailesinin üzerinde gezdirdim. En kalabalık aile bize aitti çünkü annemle babam neredeyse nefes almadan çocuk yapmışlardı.

Annem Adelina, altı erkek ve iki kız çocuk doğurmuştu.

Toplam yedi kardeşim vardı. En büyükleri bendim. Benden sonra Cenk, ardından ikizler Aybars ve Aybüke, sırasıyla Maxim, Tomris, Alex ve en küçüğümüz Narin geliyordu. Narin henüz 17 yaşında bir lise öğrencisiydi. Cenk ve Tomris bekârdı, Alex ise nişanlı sayılırdı. Diğerleri ise babamın yaptığı anlaşmalar neticesinde evlenmişti.

Genelde evlilik anlaşmaları şöyle yapılırdı: Çiftlerden en küçüğü 18 yaşındayken ailelere açıklanır, 22 yaşındayken de çiftlerin düğünü yapılır ve iki aile birbirine bağlanırdı. Masada bana ait olan koltuğa geçtiğimde, Soypak ailesindeki herkes yerine yerleşti ve kahvaltıya başladık.

Annem söze girerek, “Sabaha karşı Aden gelmiş. Yapmamızı istediğin bir şey var mı, oğlum?” diye sordu. Kafamı olumsuz olarak salladım.

Narin merakla, “Yengem aileye katılınca hangi alandan sorumlu olacak?” diye sordu. Kız kardeşim evlenene kadar anneme dernek konusunda yardımcı olacaktı. Bir de kozmetik sektöründe kara para aklamayla ilgili işleri yürütüyordu. Tehlikeli olduğu için ilk başta bunu yapmasını istememiştim ama açık konuşmak gerekirse Narin bu konuda iyi iş çıkarıyordu. Özellikle Kıbrıs’ta anlaştığımız kumarhanelerin paralarını, yeni nesil ünlülerle çalışarak kısa sürede başarılı şekilde aklamıştı. Yine de Narin’in yaşı ufaktı, riskli bir iş olduğu için onun çok az para aklamasına izin veriyordum. Narin, dernek hariç, aylık beş ya da altı milyon dolar gibi bir parayı tek başına aklıyordu. Tabii kârını da alıyordu.

Narin’e, “Kendi işini yapacak, bu konuda onu bir şeylere zorlamayacağım,” dedim.

Aybars lafa girerek, “Abi, biliyorsun, benim hatun dünden beri babasında. Bu sabah konuştuğumuzda bir şeyler söyledi,” dedi.

Kaşımı havaya kaldırarak Aybars’ın yüzüne baktım. Karısı, kaçakçılık işleriyle ilgilenen Yavuz ailesinin en büyük kızıydı. Bir de ondan küçük, 17’sinde kız kardeşi vardı. Toplam dört kardeşlerdi ve en büyük abisi, okul arkadaşım Seyhan Özkan’la evlenmişti. Aden’in en büyük ablası Seyhan ve kocasının sıkı çalışması olmasa Yavuz ailesinin işleri çoktan batmıştı.

Aybars, “Bartu Yavuz için Hamza Özkan’a anlaşma teklif etmişler,” dedi.

Kaşlarım anında çatıldı. “Hamza Bey, biricik kızını o pezevenge vermez,” dedim. Bana bile vermemişti! Aybars kafasıyla beni onayladı. “Kabul etmemiş.” Neden acaba? Allah Allah, çok ilginç! Sinirle şakaklarımı kaşıyıp aklımdaki alaycı sesi bastırmaya çalıştım.

Narin cıvıl cıvıl konuşarak, “Nil ablayı geçen alışverişte gördüm. Bana laf arasında, yengemin işaretlediği tabloların popüler olduğunu ve ciddi fiyatlara satıldığını söyledi.” Nil, Aden’in diğer ablasıydı ve Timur ailesinin en büyük oğluyla evliydi. “Yengemin sanatla iç içe olduğunu biliyoruz. Belki sanat galerisinin başına geçmek isteyebilir,” diye bir öneride bulundu. Annem ağzına götürdüğü çatalı indirdi ve ciddi bir ifadeyle bana döndü. “Aybüke evlenmeden önce oradan ciddi bir gelirimiz vardı. Şimdi ben sadece fiyatı ve alıcıları önceden belirlenmiş tabloları aklayabiliyorum. Bunu da fazla yapamıyorum çünkü normal düzeyde satışlarla ilgilenecek kimse yok. En ufak incelemede doğruca yetkililerin radarına takılırız diye temkinli davranmak zorunda kalıyorum.”

Annemin sözü bitince Narin’e baktım. “Eğer Aden isterse sanat galerisiyle ilgilenebilir.” Özellikle vurgulayarak, “Sadece sevdiği ve ilgisini çeken şeyleri yapmasını istiyorum. Çalışmak istemezse de sorun değil,” dedim.

Cenk, “Kulübün teknisyenlerinden bazılarını çağırıp stüdyoyu kontrol ettireyim mi?” diye sordu. Aden’in rahat çalışması için ek binaya yaptırdığım stüdyo yıllardır öylece duruyordu.

“Evet, eskiyen ekipmanlar varsa en yenileriyle değiştirsinler.”

“Tamam, abi,” diye cevap verdi.

Annem hevesle oturduğu sandalyede doğrulup, “Narin, ben hazırlanmak için yukarı çıkıyorum. Dernekteki toplantıyı unutma,” dedi.

“Toplantıdan sonra ablamlara gider miyiz? Yeğenimi çok özledim.” Annem, küçük kardeşim Narin’i başıyla onayladı.

Aybars’ın ikizi Aybüke’nin üç yaşında bir kızı vardı. Gerçekten çok sevimliydi ve beni gördüğünde korkmayan tek çocuk oydu.

Sandalyeden kalkarken Alex’e döndüm. “Kahvaltını bitirince çalışma odama gel.” Odama çıktıktan kısa bir süre sonra Alex yanıma geldi. Sondan ikincimizdi ve henüz 20 yaşında bir delikanlıydı.

“Her şey yolunda mı?” diye sordum. “Evet, finansal olarak bir sorunumuz yok.” Açıklamaya devam ederek, “Dün yeminli mali müşavirlerle toplantım vardı. Mali tabloları tekrar tekrar incelettim, şirketlerde kimsenin bir açık bulamayacağından emin oldum,” dedi. Alex genç olduğu hâlde çalışkandı.

“Peki... Nişanlın hakkında ne düşünüyorsun?” diye sordum.

Babam ölmeden önce, Alex ve Kılıç ailesinin en küçük kızı arasında bir anlaşma yapmıştı. Kız henüz 17 yaşındaydı ve yakında reşit olacaktı. Alex yutkundu, ardından kararlı bakışlarını bana çevirdi.

“Serra Kılıç’ın ve nişanlısı Fırat Özkan’ın gözetiminde iki kez buluştuk. Bence artık anlaşmayı açıklayabiliriz.”

“Yine de iyice düşünmeni istiyorum, Alex. Evlilik, çocuk oyuncağı değil. Sevmediğin ya da etkilenmediğin biriyle mutlu bir hayat yaşayamazsın.”

“Nişan resmiyet kazandıktan sonra, Fırat ve Serra gibi sık sık buluşarak aramızdaki samimiyeti ilerletiriz diye düşünüyorum,” dedi.

“Buluşmanıza karışmam. Bana uygunsuz bir durumla gelmediğin sürece sorun yok. Unutma, o nasıl seni bekliyorsa doğru olan senin de onu beklemen,” diye belirttim.

Alex utangaç bir tavırla kafasını önüne eğip, “Bunda biraz zorlanıyorum, abi. Çevremde bir sürü güzel kız varken ve üstelik hepsi bana ilgi gösteriyorken bu ilgiye kapılmamaya çalışmak gerçekten çok zor,” dedi.

“Kanın hızlı akıyor, seni anlıyorum ama yine de geleceği düşünmelisin.”

Alex kaçırdığı bakışlarıyla, “Sen bunca yıldır buna nasıl dayanıyorsun?” diye sordu. Derin bir nefes alıp verdim.

“Kendini, ‘Abim 5 yıldır bekliyor, ben nasıl bekleyemem?’ diye motive edebilirsin,” dediğimde Alex bana gülümsedi.

“Yengem... Sonunda buraya gelecek mi?”

“Öyle umuyorum,” dedim. “Gelmek isterse...” İstemesini tüm kalbimle diliyordum.

Alex çalışma odamdan çıktıktan sonra kendimi işlere verdim ve birkaç saat aralıksız çalıştım. Telefonumun sesiyle dikkatim dağıldı. “Efendim, anne?”

“Oğlum...” Annemin sesi panik doluydu. Endişeyle, “Bir şey mi oldu?” dedim.

“Şey... şimdi ben dernekteyim.”

Annem bunu kahvaltıda söylemişti. Narin de yanındaydı, biliyordum.

“Aziz Timur’un annesi erken gelmiş, onunla lafladık,” dediğinde, “Evet?” diye karşılık verdim.

“Hamza anlaşmayı olumlu görüyormuş. Birkaç gündür detayları konuşuyorlarmış.”

Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi irkildim. Hamza Bey’in tüm çocuklarının evlilik anlaşmaları duyurulmuştu. Yalnızca Aden vardı.

“Aziz Timur’la Aden mi?” diye sordum. Annem titreyen sesiyle, “Evet,” dedi.

Kalbimin acısıyla yutkunmaya çalıştım ancak boğazım düğümlenmişti. Annemin bana seslendiğini duydum.

Sadece, “Öğren,” dedim.

Annem panikle, “Neyi öğreneyim, evladım?” diye sordu. “Aden de bu anlaşmayı istiyor muymuş, onu öğren, anne!”

“Tamam.” Çağrı sonlanmıştı ve kulak tırmalayıcı bir sesle ötüyordu ama telefonu kulağımdan çekemedim. Tüm gücüm tükenmiş gibi hissediyordum. Bunca yıl sonra Hamza Bey bunu yapıyorsa... Aden istediği için olabilir miydi?

Aziz iyi bir çocuktu. Sanırım Aden’le aralarında iki yaş kadar vardı, zevkleri de birbirine uyuyordu. İkisi de bir süre Rusya’da kalmıştı ve ara sıra görüştüklerini duymuştum. Aralarında bilmediğim bir yakınlaşma olmuş olabilir miydi?

Boğazımdaki kravatı sertçe söktüm ve masanın üzerine fırlattım. İhtimali bile beni nefessiz bırakıyordu. Eğer Aden gönlünü başkasına kaptırdıysa sessizce aralarından çekilebilir miydim? Onun mutluluğu için bunu yapmalıydım. Ama yapabilir miydim? İşte onu bilmiyordum.

Ayağa kalkıp doğruca odama çekildim. Kıyafetlerimle birlikte soğuk suyun altına girdim. Düşüncelerim ve olası teorilerim yüzünden beynim patlayacak gibi hissediyordum. Kendi gözlerimle görmeliydim. Annem bunu Aden’e sorarken ne tepki verecekti, izlemeliydim ve bilmeliydim.

Kendimi toparlayıp hazırlandıktan sonra istikametim doğruca annemin yönettiği dernek oldu. İkinci katın balkonundan aşağıyı izlemeye başladım. Aden kapıdan girdiğinde bakışlarım ona döndü. Perçemleri uzamıştı, sanırım en son iki ay önce kestirmiş olmalıydı. Bu tarz işlerini evde özel kuaförüne yaptırdığı için hemen fark edemiyordum. Her gün evinden dışarıya çıkmıyordu. Aslına bakarsanız Aden’in dışarıda olduğu günler son derece sayılıydı.

Annesiyle birlikte masaya yöneldi. Aden, gergin gözüküyordu. Nefes aldı ve sandalyelerden birine oturdu. Kalabalığı kesinlikle sevmiyordu. Gaye’nin annesi, Aden’le konuşmaya başladı. Kızının Aden’le iyi anlaştığını biliyordum. Hamza Özkan’a o kadar öfkeliydim ki Aden’in gülümsemesi bile beni mutlu etmedi.

Herkes bir anda ayağa kalkınca onları dikkatlice izlemeye başladım. Acaba Aziz Timur olayını öğrenmişlerdi de Aden’i tebrik mi ediyorlardı? Benim onayım olmadan anlaşmayı duyurmuş olabilirler miydi?

Annem bana kısa bir bakış attı ve şimdi soracağım, diye dudaklarını oynattı. Aklımdaki düşüncelerden uzaklaşmaya çalışırken annem Aden’le konuşmaya başladı. O an, hayat benim için durdu. Aden’le göz göze geldik. Sanki burada olduğumu ve onu izlediğimi biliyormuşçasına kafasını çevirdi ve direkt beni gördü. Annemin sorduğu soruya gözlerimin içine baka baka kafa salladı. İçimdeki öfke harlanınca parmak uçlarıma kadar titredim.

Aden, Aziz Timur’la evlenmek istiyordu.

Benim cennet bahçem, benden gitmek istiyordu.

Kalbimin sıkışmasına mâni olamadım. Bakışlarından içime yayılan garip hislerle paramparça oldum. Aden’le aramızda adını koyamadığım bir çekim vardı. Belki de kalbimden taşanlar artık bedenime sığmıyor ve Aden’e ulaşmaya çalışıyordu.

Aden, annesinin seslenmesiyle Gülizar Hanım’a döndü. Gaye’nin annesi imayla bir şeyler söylemeye başladı. O sırada telefonum titredi. Gelen mesaj annemdendi.

Annem: Gediz Abay için anlaşma yapmak istemişler, Hamza Bey kabul etmemiş.

Annem: Aden, Aziz Timur’a karşı hislerinin olduğunu kabul etti.

Avucumun içindeki telefonu sıkıca kavradım.

Annem: Ne yapacaksın, Devrim?

Bilmiyordum. Yıllardır bu ihtimal canımı acıtmıştı ve şimdi en kötü ihtimali bizzat yaşıyordum. Aden’i kimseye vermek istemiyordum. Hiç kimseye!

Ama mutlu olacaksa...

Yutkundum. İki arada bir derede kalmıştım, Aziz’in Aden’i hak ettiğini düşünmüyordum. Sanki benim gibi yıllarca Aden’i mi beklemişti?

Aden lavaboya girince arkasından gittim ve kapının önünde onu beklemeye başladım. Daha fazla dayanamıyordum, onunla konuşacak ve her şeyi bilmesini sağlayacaktım.

Öfkeliydim, haksızlığa uğramış hissediyordum. Kırgındım. Sevdiğim kadının başka biriyle evlenmesine, konseyde kendi ellerimle izin vermek istemiyordum.

Aden bakışları yerde lavabodan çıktı ve bana bakmadan koridora ilerledi. Beni görmemiş miydi? Yoksa görmezden mi gelmişti? Onun için yine görünmez mi olmuştum? Veyahut kalbinde Aziz Timur olduğundan mı böyle davranıyordu?


Sonraki Bölüm İçin Aşağıdaki Resme Tıklayın!

👇 👇 👇 👇 👇

Yorumlar


İstanbul Kitap Fuarı - Ulysses Yayınları
İstanbul Kitap Fuarı - Ulysses Yayınları
Etkinliğe 36 gün kaldı
13 Ara Cmt
Büyükçekmece
Muhtemel Yaklaşan İmza Günü - Ulysses Yayınları Fuar'da olacak ancak Yazar Ruyam'ın katılımı bir hafta önceden belirlenip duyurulacaktır. Fuarlarda katılacak kişi sayısının etkisi fazladır. Katılmayı düşünenler ya da katılacağına emin olanlar kayıt oluşturmayı unutmasınlar... Tarih ve saat belirsiz.
bottom of page