[GÜNCEL] 03. BÖLÜM - DEVRİM SENSİN ADEN - AİDİYET SERİSİ 1
- Yazar Ruyam ✍️

- 10 Ağu
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 9 Eki

🌸 ADEN 🌸
Bizim düzenimizde aileleri birbirine bağlayan kadınlardı. Yoksa şimdiye kadar bir sürü kan davası çıkmış olurdu. Çünkü erkeklerin hepsi birbirine bileniyor ya da en ufak ego savaşında birbirlerine silah çekiyorlardı.
“Ah! Hoş geldin, Aden. Nasılsın, yavrum?”
Gülümseyerek Gaye’nin annesine baktım. “İyiyim, efendim. Siz nasılsınız?”
“Çok iyiyim,” diyerek kıkırdadı. “Az önce duyduklarımdan sonra iyi de laf mı? Harikayım.”
Ne duymuştu ki?
Adelina Soypak, “Hayırlı olsun, Gülizar Hanım. Torununuz oluyormuş,” dedi.
Annem önce şaşırdı, ardından sevinerek Gaye’nin annesine sarıldı.
Herkes onları tebrik edip sarılırken Adelina Hanım kulağıma eğildi. “Sana da hayırlı olsun, Aden. Duyduğuma göre Aziz Timur’la...” derken bakışlarım ikinci katta gördüğüm adama kaydı.
Bakışları ateş saçıyordu ve doğrudan gözlerimin içine bakıyordu.
Annesinin söylediklerine odaklanamadım, sadece geçiştirmek amacıyla kafamı salladım.
Devrim Soypak... Farklı bir adamdı. Her karşılaşmamızda aramızdaki garip çekimi fark ediyordum. Sürekli birbirimize çekiliyorduk ve nerede olursak olalım, gözlerimiz bir anda birbirine kenetleniyordu. Onu her yerde görüyordum, sanırım ortak ilgi alanlarımız çoktu. Ya da sadece beni takip ediyordu. Yine de onu görmezden geliyordum çünkü Soypak ailesi ile Özkan ailesi arasında neden olduğunu bilmediğim bir düşmanlık vardı. Ben 18 yaşına bastıktan sonra bu gerilim daha çok artmıştı. Aslında, öncesinde Devrim’in babası ile benim babam iyi anlaşırlardı. Hatta yakın arkadaşlardı. Bir gece... Devrim’in babası hastalıktan öldü ve babasının sefirlik koltuğuna oturan Devrim’le her şey değişti. Konseyi genç yaşında yönetmeye başladı. Hem de etrafındaki yaşlı kurtlara rağmen!
Aslında Devrim’in babası, en yakın arkadaşı olduğu için o koltuğu babama bırakmıştı. Fakat ne olduysa Devrim ve babam bir türlü anlaşamamışlardı. Tahminimce, Devrim babamdan bir şey istemiş ancak babam bunu yapmayı reddetmişti. Sonuç olarak Devrim, babama koltuğu devretmemiş ve konseyin sefiri olmuştu.
“Aden...” diye seslenen annemle kendime geldim. “Dalmışsın?”
Bahane uydurarak, “Evet, sadece... hala olacağıma bir türlü inanamıyorum,” dedim.
Gaye’nin annesi, “Evlenip anne olacak yaşa geldin, Aden. Buna mı şaşırıyorsun?” diye sordu.
Ona nazikçe kafamı salladım. Sanırım henüz Aziz olayını duymamıştı.
“Aslında eşim senin için bir anlaşma önermişti ama baban kabul etmedi.” İmalı bir şekilde, “Sanırım turşunu kurmaya niyetli,” diye ekledi. Yutkundum.
Annem araya girerek, “Hamza Bey yeni bir anlaşma için görüşme yapıyor. Yakında biriciğim Aden de yuvadan uçacak,” dedi. Gaye’nin annesi buna şaşırmıştı. Anladığım üzere, gerçekten babamın turşumu kuracağını düşünüyordu.
“Müsaadenizle,” diyerek yerimden kalktım ve anneme lavaboyu işaret ettim. Annem de başıyla beni onayladı. Hızlı gelmemi ima etmek için gözlerini yumup geri açtı. Annemle yalnızca el işaretleriyle ya da mimiklerle anlaşabilirdik. Sanırım bunu çoğu anne-kız yapabiliyordu. Annem Rusya’dayken bile her akşam arar ve durum raporu alırdı. Babam ise haftada bir kez arardı. Yani... genel olarak aile ilişkimiz böyleydi.
Lavaboya girdikten sonra işimi hızlıca tamamladım. Dışarıya çıkarken kapının önündeki aynadan, Devrim’in yansımasını gördüm. Yine yakınımdaydı. Derin bir nefes aldım ve bakışlarım yerde, lavabodan çıktım. Sonra da doğruca koridora ilerledim.
“Aziz Timur, ha?”
Yanından uzaklaşmışken adımlarım durakladı. Kalbim, duyduğum gür sesle anında sıkışmıştı. Biz... birbirine yasak olan iki kişiydik. Aramızdaki yaş farkı da bir hayli fazlaydı. Yani eğer Devrim’in böyle bir niyeti varsa bile... benden kesinlikle uzak durmalıydı. Artık Aziz’in sözlüsü sayılırdım.
Bakışlarımı yerden kaldırmadan, “Henüz anlaşma yapılmadı ama Aziz’le olacak gibi gözüküyor,” dedim.
Sert adım seslerini duyunca başımı kaldırdım, hemen önümde duran Devrim Soypak’la göz göze geldim. Yine bakışlarından ateş çıkarıyordu ve son derece öfkeliydi. Zaten onu uzun zamandır gülerken görmemiştim, hep böyleydi.
“Aziz’le, öyle mi? Sadece Aziz?” diye sordu. Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım.
“Başka ne demeliyim?” O da mı benden Aziz Bey dememi bekliyordu?
Bakışlarını kısarak yüzümü taradı.
“Birbirinizi tanıyor musunuz? Önceden birlikte miydiniz?”
Ne? Elim ayağım birbirine dolaştı. Kimsenin Aziz’le yakın arkadaş olduğumuzu öğrenmemesi gerekiyordu.
“Hayır... sadece, sonuçta...” derken durakladım. “Yani biz evleneceğiz,” diye cevap verdim.
Devrim Soypak, kaşlarını iyice çattı ve iğrendirici şeyler söylemişim gibi yüzünü buruşturdu.
“Babana onunla evlenmeyeceğini söyle!”
Birkaç saniye birbirimize baktık. O hâlâ öfkeliydi, benim ise kafam karışmıştı.
“Evlenmem gerekiyorsa diğerlerini değil, Aziz’i tercih ederim,” dedim.
Bakışlarından geçen ifadeyi yakalayamadım. Sanki her an cinayet işlemeye meyilli gibiydi. Geriye birkaç adım atıp bakışlarımı yoğun duygularla çevrili gözlerinden kaçırdım.
Buz gibi bir ses tonuyla, “Neden?” diye sordu.
“Ailesi siyasetle ilgileniyor. Babamın söylediği gibi... biz Aziz’le uyumluyuz.”
“Siz,” derken ses tonunda soru işareti yoktu, dümdüz söylemişti.
Devrim’e, “Zaten anlaşmayı siz onaylamayacak mısınız?” diye sordum.
Konseyin başındaydı, evlilik anlaşmalarına onun karar vermesi ya da onaylaması gerekiyordu.
“Asla!” diye kükredi. Ses tonundan ürkerek omuzlarımı kaldırdım.
“Ben gitsem iyi olacak.”
Cevap vermesini beklemeden hemen oradan uzaklaştım. Aslında genç bir kız olana kadar Devrim’le iyi anlaşırdım. Babalarımız yakın olduğu için hep birlikte büyümüştük. Seyhan ablam ve Devrim aynı sınıfta okumuşlardı. Üniversite mezuniyet partisinde Devrim’in kavalyesi bile olmuştum. Ama artık o eski Devrim’i göremiyordum. Babasıyla çalışmaya başladıktan sonra bambaşka biri olmuştu. Eskiden de çok gülerdi diyemem, hep ciddi bir çocuktu. Yine de gülümserdi, arada bir bile olsa. Şimdi ise karşımda istemsizce duygusuz bir katil görüyordum. Çünkü... Devrim’in işi buydu. Gayrimenkul alım satımı, kulüp, kafe gibi işletmeleri vardı. Birçok şirket üzerinden kara para aklıyordu. Tüm ailelerin illegal işlerden kazandığı paralar Devrim’e gidiyordu; o da bunları yatırımlara dönüştürüyor ve parayı katlıyordu. Bu sayede hem para temizleniyor hem de ciddi oranda kâr elde ediyorlardı. Aynı zamanda işkenceyle bilgi edinme ve gerektiği durumda tetikçilik, onun ekibinin işiydi. Yani, Devrim eskisi gibi değildi. Ama ben hâlâ aynı kadındım. Bu tarz şeylerden fazlasıyla çekiniyordum.
Annem, “Geç kaldın,” dedi.
Yutkundum. “Özür dilerim, anne. Hızlı olmaya çalıştım.” Kafasıyla beni onayladı ve masadaki kadınlara döndü.
Sonraki Bölüm İçin Aşağıdaki Resme Tıklayın!
👇 👇 👇 👇 👇
.png)





Yorumlar