[GÜNCEL] 04. BÖLÜM - DEVRİM SENSİN ADEN - AİDİYET SERİSİ 1
- Yazar Ruyam ✍️

- 11 Ağu
- 7 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 9 Eki

⚜️DEVRİM⚜️
Aden, “Evlenmem gerekiyorsa diğerlerini değil, Aziz’i tercih ederim,” dedi. Tercih ederim. Beni değil de benim yerime Aziz’i mi tercih ediyordu?
Öfkem bedenimden taşarken ellerimle Aziz’in boynunu sıktığımı hayal ettim. Onun ölmesini istiyordum. Aden’in benden başkasıyla birlikte olmasına katlanamazdım.
Aden benden uzaklaşınca, “Neden?” diye sordum. Neden ben değildim de oydu?
Neden beni sevmiyordu?
Neden Aziz Timur olmak zorundaydı?
Neden Aden, onu ne kadar sevdiğimi görmüyordu?
NEDEN? NEDEN? NEDEN?
“Ailesi siyasetle ilgileniyor. Babamın söylediği gibi... biz Aziz’le uyumluyuz,” dedi.
Aziz ve Aden.
“Siz.” Sesin benden çıktığını birkaç saniye sonra idrak edebildim.
Aden bana, “Zaten anlaşmayı siz onaylamayacak mısınız?” diye sordu.
Tüm hiddetimle, “Asla!” dedim.
Sevdiğim kadının başkasıyla evlenmesine asla izin vermeyecektim. Kendi ellerimle buna nasıl izin verebilirdim ki? Sesim beklediğimden yüksek çıkmış olacak ki Aden benden korktu.
“Ben gitsem iyi olacak,” dedi.
Hızlı şekilde beni arkasında bırakıp yanımdan ayrıldı. Beni burada öylece bıraktı. Her zamanki gibi Aden’in arkasında kaldım ve gidişini izledim. Avucumla duvara vurdum ve alnımı sinirle duvarın soğukluğuna yasladım.
Hayır, Aden’in benden gitmesine izin vermeyecektim. Aden benimdi! Aden’in gerçekten Aziz Timur’dan hoşlanıp hoşlanmadığını öğrenmek zorundaydım. Eğer aralarında cidden bir şeyler varsa... Lanet olsun! Evlilik anlaşmalarını onaylamalıydım. Hem de kendi ellerimle... Ben... Aden’in evlenmesine izin vermeliydim.
Sesli şekilde yutkundum. Gözlerimi sımsıkı kapattım ve derin nefesler alıp vermeye çalıştım. Telefonumu çıkarıp Aden’in abisi Ceyhan’ı aradım. Onunla görüşmek istediğimi söylediğimde bunu hemen kabul etti. Sanırım onun da benimle konuşmak istediği şeyler vardı. Dernekten doğruca eve geçtim ve Ceyhan’ın gelmesini bekledim. Bu sırada Aybars, kapıyı tıklattıktan sonra odama girdi.
“Abi, şunlara bir bakar mısın?” Önüme uzattığı dosyayı kısaca inceledim.
“Bu ne?” dedim.
“Birkaç uygulamadan teklif aldık. Bu adamlar piyasa değerinin altındaki tutarlardan arabaları satın alıyor, sonra da hepsini bir yerde tutup fiyatı artırdıktan sonra satıyorlarmış.”
“Kendi kendilerine enflasyon mu yaratıyorlarmış?” diye sordum.
Aybars omuz silkerek, “O işlerden ben pek anlamam, Alex’e sormak lazım. Yine de bu sistemi para aklamakta kullanabiliriz,” dedi.
Olduğum yerde sandalyeme yaslandım ve dikkatli bakışlarımı Aybars’ın yüzüne sabitledim. “Aklındaki fikri daha detaylı anlat bakalım.”
Biz Aybars’la bir süre konuştuktan sonra Maxim yanımıza geldi. “Ceyhan Özkan burada, abi. Ne yapalım?”
“Ben çağırdım, gelsin,” diyerek Aybars’a döndüm. “Sonra devam edelim, kardeşim.”
“Tamam, abi.”
Maxim ve Aybars odadan çıkarken, Aden’in en büyük abisi Ceyhan çalışma odama girdi.
Gülümseyerek, “Müjdemi isterim,” dediğinde tepkisiz şekilde yüzüne baktım.
“Gaye hamile,” diye açıkladı.
Kafamı salladım ve elimle koltukları işaret ettim. “Hayırlı olsun, bebeğiniz analı babalı büyür inşallah.”
Ceyhan yerine otururken, “Çocuk sever misin?” diye sordu.
Dışarıdan çocuk sevmeyen bir adama mı benziyordum?
“Evet, yeğenimle sık sık dayı-yeğen günü yapıyoruz,” dedim.
Ceyhan şaşkınlıkla yüzüme bakarak, “Gerçekten mi?” diye sordu.
Olumlu anlamda kafamı salladım. Başını garip bir şekilde yana eğdi ve kısa bir süre beni inceledi. Sonra da ciddileşerek konuşmaya başladı.
“Biliyorum, babamla aranızda bir husumet var ama bu, işlerimize zarar veriyor. Artık bunu çözmek istiyorum.”
“Sizin müdahalenizle çözülecek bir sorun değil,” diye karşılık verdim.
“Aslında, Aden’in Soypak ailesinden biriyle evlenmesi bu problemi çözerdi. Öyle değil mi?” dedi ve bana döndü. “Hem iki ailenin arasında akrabalık bağı da kurulmuş olurdu. Biliyorsun, biz Soypak ailesi dışında diğer tüm ailelerle akrabalık bağı kurduk. Dört kardeş, farklı ailelerden insanlarla evlendik.”
Yutkundum. Bana bu konuda yardımcı olabilir miydi? Aden’e kavuşmanın anahtarı, abisi Ceyhan mıydı? “Cenk’in,” dedi ve durakladı. Cenk mi? “Yaşı Aden’e daha yakındı, değil mi? Babama, Cenk için bir anlaşma önermeye ne dersin?” Duyduklarım karşısında başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Öfkemi bastırmaya çalışarak elimi sıkıca yumruk yaptım ve burun deliklerimin genişlediğini hissettim.
“Aden’in zaten anlaşması olduğunu sanıyordum?” dedim.
Ceyhan şaşkınlıkla yüzüme baktı.
“Ne? Aden’in mi? Bundan haberim yoktu,” dedi.
“Aden henüz anne karnındayken yapılmıştı,” diye açıkladım. Şokun dalga dalga Ceyhan’ın yüzüne yayıldığını görebiliyordum.
“Kiminle? Sizden biriyle mi? Soypak ailesinden?” diye sordu. Olduğum yerde hafifçe dikleştim, bakışlarımı onun gözlerine sabitledim.
“Baban, Aden’in yaşı geldiğinde, Soypak ailesinden kimseye kızını vermeyeceğini söyledi.” Birkaç saniye bekleyip, “Anlaşmamız olduğu hâlde,” diye ekledim. Ceyhan’ın göz bebekleri büyüdü.
“Aranızdaki husumetin nedeni...” Cümlesini tamamlayamadan sustu. Elini ensesine götürdü, sinirle ovuşturdu. “O yüzden mi bizim işlerde zorluk çıkarıyorsun?”
Net bir şekilde, “Evet,” dedim. Lafı gevelemeyi sevmezdim. “Eğer diğer aileler anlaşmaya uyulmadığını öğrenirse bundan en çok siz etkilenirsiniz. Buna rağmen sessiz kaldım çünkü babanın inadının kırılacağını düşündüm,” diye açıkladım. “Ama baban, başka bir aileyle anlaşma yapmaya çalışırsa sessiz kalmayı düşünmüyorum.”
Ceyhan’a bunu söyleyerek babasının Timur ailesiyle anlaşma yapmasını engelleyebilir miydim? Denemekten başka çarem yoktu.
“Aden 23 yaşında. Bu durumda tam beş yıl olacak,” dedi.
Aden’siz beş yıl... Ceyhan’ın bunu anlayabileceğini sanmıyordum.
“Neden konseyde bu konuyu gündeme getirmedin?” diye sordu.
“Konseydeki aileler bunu öğrenseydi Özkan ailesiyle iş yapmazlardı,” dedim. Ceyhan kafası karışmış bir şekilde yüzüme baktı.
“Bu, babama baskı yaratırdı ve anlaşmayı mecburen yerine getirirdi.” Gözlerimin içine bakarak, “Soypak ailesi için bu iyi bir şey değil mi?” diye sordu. Kafamı olumsuz olarak salladım.
“Eğer benim ailem değil de başka bir aile bu anlaşmazlığı yaşasaydı bunu derhâl konseye bildirirdim.” Birkaç saniye bekledim ve ardından ekledim. “Ama kimsenin karşımda durmayacağını biliyorum. Bu durumda hem Aden hem de Aden’in ailesi zarar görürdü.”
Bir an sessizlik oldu. Ceyhan gözlerini kısmış, dikkatle beni süzüyordu. Gözlerimi onunkilerden ayırmadan konuşmaya devam ettim. “Soypak ailesinin gelini olacağı için Aden’in zarar görmesini istemedim.” Ceyhan’ın dudakları şaşkınlıkla aralandı. “Ayrıca Aden bu aileye gelin geldiğinde, ailemdeki insanların ona tepkili olmasını istemedim. Anlaşmazlığın nedeni açıklanınca, ailem diğer ailelerin gazına gelip Aden’e cephe alacaktı.”
“Ben...” diyerek bir süre bekledi. “Senin bu kadar düşünceli olduğunu bilmiyordum.” Dikkatli bakışlarını üzerimde hissettim.
“Konseyi ben yönetiyorum, Ceyhan. Bana kalsa anlaşmalı evliliklere izin vermezdim. Bence herkes sevdiği kadınla evlenmeli, aynı şekilde kardeşlerimiz de sevdiği adamlarla evlenmeli. Sadece aileler arasında evlilik yapmak…” Kafamı olumsuz olarak salladım. “Sonuçta kalp bu, herhangi birine kapılabilir ve o kişiyi sevebilirsin.”
Ceyhan hafifçe gülümsedi. “Seni tanıdığımı sanırdım, meğer fazlasıyla açık fikirliymişsin.” Kafamla onu onayladım. “Dışarıdan biraz... soğuk duruyorsun,” derken tereddüt etmişti, yine de fikirlerini açıkça dile getirmişti.
“Ailem dışındaki insanlara neden sıcak olmalıyım?” diye sordum. Ceyhan, birkaç saniye düşündü. “Aslında haklısın, diğer insanlarla sınırlar çizmek önemli. Gaye ile aramda yaşadıklarımı başkasıyla yaşayamam.” Aden konusunda, “Babamla bunu konuşacağım. Belki ikna edebilirim,” dedi.
İkna edersen dile benden ne dilersen. Sana sınırlı üretim, son model bir araba alacağım, kayınço.
“Artık kalksam iyi olacak,” dedi ve ayaklandı. Ceyhan’a aşağıya kadar eşlik ettim.
“Şimdiye kadar bunu bilmiyordum, en azından Aden’e çıtlatsaydık iyi olurdu,” dedi.
“Aden’in...” düşünürken bile nefessiz kaldım. “Sevdiği biri var mı? Ya da görüştüğü?” diye sordum. “Belki ona göre aksiyon alabilirdik.”
Ceyhan, kafasını olumsuz bir şekilde salladı. “Bildiğim kadarıyla yok.” Telefonu çalınca ceketinin cebinden telefonunu çıkardı. “Ama bilebilecek birini tanıyorum.”
Telefonu kulağına götürdü. “Efendim Gaye’m?”
...
“Birazdan geleceğim, sen babanlarla vedalaşıp aşağıya inebilirsin.” Anladığım kadarıyla Gaye müjdeli haberi vermek için Abay ailesine gitmişti.
Gaye’den birkaç yaş büyük, 27 yaşında ve bekâr olan abisi Emir vardı. Şu an konseyde Abay ailesini temsil ediyordu. Özkan ailesi, Gaye’yi Ceyhan’a alırken, Aden’i Emir Abay’a verebilir diye düşünmüştüm. Aziz Timur benim için bir ihtimal bile değildi ve aniden ortaya çıkmıştı. Oysa onu, ailenin en zararsız üyesi olarak görüyordum.
Dikkatim, Ceyhan’ın karısına yönelttiği soruya kaydı.
“Sen illa duymuşsundur bir şeyler, gerçekten bilmiyor musun?” Aden hakkında konuşuyorlardı. “Yakınında bir arkadaşı var mı, cinsiyeti erkek olan?”
...
“Ihm... demek öyle.”
Ceyhan kaşlarını çattı ve bana döndü. Var mıymış? Kimmiş?
Avucuma tırnaklarımın battığını hissettim, gerilmiştim. Farkında olmadan ellerimi sıkmış ve kendimi kontrol etmeye çalışmıştım ancak içimdeki huzursuzluk her geçen saniye daha da artmıştı.
Ceyhan çağrıyı sonlandırdı.
“Karımı tanıyorsam bir şeyler biliyor ama söylemedi,” dedi.
“Hangi konuda?”
“Ona sordum, ‘Sevgilisi yok ki, hiç olmadı,’ dedi. Sesi netti, doğru söylüyordu. Sonraki sorumda bocaladı ve saçma sapan şeyler söyledi,” diyerek açıkladı.
Yakınında erkek arkadaşları vardı ama onlardan biri Aden’in sevgilisi değil miydi? Ya da henüz sevgili olmamışlardı. Belki de aralarında sadece bir hoşlantı vardı ya da bu, birbirlerine hissettikleri duyguların adını koyamadıkları bir şeydi.
O sırada içimi ısıtan bir ses duydum. “Dayı! Dayıcım!”
Kafamı çevirdiğimde Aybüke’nin kızının koşturarak bana doğru geldiğini gördüm. Her zamanki gibi eğildim ve kollarımı iki yana açtım. “Dayısının pamuğu, gel bakalım.” Minik elleriyle omzumu kavradı. Ayağa kalkarken onu kendi etrafımda döndürdüm.
Bize doğru yürüyen Aybüke bana seslendi. “Ay! Abi yeni yemek yedi.”
Kucağımdaki minik pamuğun saçlarına birkaç öpücük kondurdum.
“Dayı! Annem senin okuman için yeni resimler aldı!”
Hevesle konuşurken bazı kelimeleri yutuyor, bazılarını ise sürekli duyduğum için kolayca anlayabiliyordum. Bu hâline tebessüm ettim.
“Onlar resim değil, çizimler. Kenarlarında sana okuduğum yazılar da olunca ona hikâye kitabı diyoruz,” diye açıkladım.
Ufacık omuzlarını umursamazca salladı ve önündeki saçları geriye attı.
Aybüke yanımıza geldiğinde, “Ah, Ceyhan! Sen de mi buradaydın?” dedi.
Kardeşim Aybüke, Özkan ailesinden birinin burada olmasına şaşırmıştı. Tüm aileler, aramızda bir husumet olduğunun farkındaydı.
Ceyhan, “Nasılsın, Aybüke?” diye sordu.
Aybüke, başıyla 3 yaşındaki kızını işaret ederek, “Sürekli hareket halinde, hiç durmuyor. Ee, hâliyle ben de peşinden koşturuyorum,” dedi. Sonra Ceyhan’a, “Sen nasılsın?” diye sordu. Sanırım aralarında bir buçuk yaş kadar vardı. Biz Seyhan’la aynı sınıftayken, Cenk ve Ceyhan da aynı sınıftaydılar. İkisi de 27 buçuk yaşlarında olmalıydı çünkü benim Cenk’le aramda bir buçuk yaş fark vardı.
Çocukları o kadar arka arkaya doğurmuşlardı ki sanki annem Adelina ve Aden’in annesi Gülizar Hanım birbirleriyle yarışmışlardı. Kazanan sekiz çocukla annem olurken, Gülizar Hanım beş çocukta kalmıştı.
Ceyhan, “Baba oluyorum!” diye sevinçle şakıdı.
Aybüke, “Öyle mi? Çok sevindim. Rabbim sağlıkla kucağınıza almayı nasip etsin,” dedi.
Abay ailesinin ve Kılıç ailesinin beşer çocuğu; Yavuz ailesinin iki oğlu, iki kızı vardı. Timur ailesi ise üç erkek çocuğa sahipti. En büyük abileri Alper, Nil Özkan’la evlenmişti. Yani Timur ailesinden bir erkeğe, Özkan ailesinden bir kız daha vereceklerini tahmin etmemiştim. Bu yüzden Aziz Timur’un Rusya ziyaretlerinde sorun görmemiştim. Ah, bir bilseydim! Buna ihtimal verseydim asla izin vermezdim.
Aybüke bana döndü. “Annem ve Narin dernek toplantısındalar. Beni aradılar, bize geleceklerdi. Sonra benimki dayım dayım diye tutturunca biz geldik.”
“İyi yapmışsınız, güzelim,” diyerek eğildim ve Aybüke’nin saçlarını öptüm. Aybüke’nin kızı bizi görünce neşeli çığlıklar attı. Pamuğum, annesinin mutlu olduğunu görünce heyecanlanmıştı.
Ceyhan, “O zaman ben ayrılıyorum, sonra görüşürüz,” dedi.
Pamuğumu tek kolumla taşırken boşta kalan elimi Ceyhan’a uzattım. Elimi sıktıktan sonra üçümüze dikkatli bir şekilde baktı. Bakışları Aybüke’nin kızında durunca dudağının kenarı kıvrıldı.
“Şaka yaptığını sanmıştım, doğru söylüyormuşsun.” Arkasını dönerek arabasına doğru ilerledi.
Aybüke, “Ne konuda şaka yaptığını sanmış, abi?” diye sordu. Kafamı sağa sola salladım.
“Ben de anlamadım, abicim. Hadi, içeriye geçelim.”
Sonraki Bölüm İçin Aşağıdaki Resme Tıklayın!
👇 👇 👇 👇 👇
.png)





Yorumlar