[GÜNCEL] 05. BÖLÜM - DEVRİM SENSİN ADEN - AİDİYET SERİSİ 1
- Yazar Ruyam ✍️

- 13 Ağu
- 5 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 9 Eki

🌸 ADEN 🌸
Akşam yemeğinden önce, Ceyhan abim ve Gaye heyecanla salona girdiler. Abim gururlu ve mutluydu. Gaye ise kıpır kıpırdı. “Bugün Ceyhan’la hastaneye gittik, hamile olduğumu öğrendik,” dedi.
Annem ve babam sanki ilk kez onlardan duymuş gibi bu habere sevinerek abimi ve Gaye’yi tebrik ettiler. Gerçekten ailemizde hiçbir şey gizli kalmıyordu. Onlar bu haberi kendileri vermek ve ilk bizimle paylaşmak isterken, aslında yedi cihan hastaneden çıktıkları an her şeyi duymuştu.
“Tebrik ederim, abiciğim,” dedim.
“Teşekkürler, güzelim.” Ceyhan abim beni fazlasıyla severdi.
“Hayırlı olsun, Gaye. Sizin adınıza çok sevindim.” Yengem bana sıkıca sarıldı.
“Teşekkür ederim, sevgili görümcem.” Gülümseyerek ona baktım.
Gaye bana, “Eşyalarımızı yatak odasına bırakacağım, bana yardımcı olmak ister misin?” diye sordu.
Hamileydi, elbette yardımcı olurdum. Hiç ona bırakmadan tüm eşyaları elime aldım ve merdivenlere yöneldim. Odalarına girdiğimde
Gaye, “Aden!” diye seslendi.
“Efendim, Gaye?” Paniklemiş gözüküyordu. “Sorun ne? Bebekle ilgili ters giden bir şey mi var?”
“Hayır... sadece...” diyerek dudaklarını dişledi ve kapıya kaçamak bir bakış attı. “Sanırım Ceyhan bir şeyler karıştırıyor.”
Gözlerimi kocaman açtım. “Abim asla seni aldatmaz,” diyerek ona karşı çıktım.
“Hayır...” dedi ve birkaç adım yanıma yaklaştı. “Soypak ailesinden biriyle görüştüğünü düşünüyorum. Belki iş içindir dedim ama…” Gergince ellerini kavuşturdu. “Senin adını duydum.”
Derin bir nefes alıp verdim. “Babam, Timur ailesiyle evlilik anlaşması yapmaya hazırlanıyor,” diyerek aklımdaki ihtimali Gaye’ye söyledim.
Gaye şaşkın şekilde yüzümü inceledi. “Kiminle?”
“Aziz.”
Birkaç saniye öylece bana baktı. “Ama Aziz’in...” dedikten sonra duraksadı. Kafamı olumlu olarak salladım. Gaye’nin cümlesini, “Sevgilisi var,” diye tamamladım.
“O kıza bakarken gözleri ışıldıyor, Aden.” Eliyle anında ağzını kapattı. Yanlış bir şey söylemiş gibi mahcup gözlerle bana baktı.
“Merak etme, bunu biliyorum,” dedim. Aralarını ben yapmıştım, nasıl bilmezdim? Kız, Rus arkadaşlarımdan biriydi. Hatta dört yıl boyunca birlikte yaşamıştık, yani ev arkadaşımdı.
“O zaman siz, Aziz’le nasıl olacaksınız?” diye sordu. Omuz silktim.
“Henüz bilmiyorum, aslında bu konuda senden yardım isteyecektim.”
Gaye, “Tabii, elimden ne gelirse,” diye cevap verdi.
“Alışverişe ya da kuaföre diye çıksak, ben bir Aziz’le buluşsam, olur mu?”
Gaye dudaklarını gergince birbirine bastırdı. “Ama abin duyarsa ben biterim,” dedikten sonra birkaç saniye durakladı. “Yine de seni kız kardeşimden ayrı görmüyorum, Aden. Tamam, yapalım.”
Buraya taşındığında aileye uyum sağlaması için elimden geleni yapmıştım. Sanırım o zamanların hatırını kullanıyordum, yoksa Gaye böyle bir tehlikeyi göze alacak biri değildi. Abimle arasını bozacak olaylardan sürekli kaçınıyordu.
“Akşam yemeğinden sonra evden çıkamayız. Yarın kahvaltı yaptıktan sonra gideriz, olur mu?” diye sordum. Gaye, kafasıyla beni onayladı. Üzerini rahat bir şeylerle değiştirdikten sonra aşağıya indik. Titreyen telefonuma yemek masasının altından baktım.
Azize: Duyduklarım doğru mu?
Evet, Aziz’i Azize diye kaydetmiştim. Lisede Azize adında bir arkadaşım vardı ve Aziz’i her seferinde o sanıyorlardı.
Ben: Babam bu sabah söyledi, yarın öğlen DNZY AVM’de buluşalım.
Azize: Türkiye’de buluşmamız sorun olmayacak mı?
Ben: Gaye benimle gelecek, o yanımızdayken bir şey olmaz diye tahmin ediyorum.
Azize: Yani denk gelmişiz gibi yapacağız?
Ben: Ee mecbur.
Azize: Hayır, o kadar aday içinde bizi eşleştirmeleri yok mu? Gerçekten bu kadar berbat gönül gözleri olamaz.
Azize: Kızım, ben seninle hiçbir halt yiyemem. Benim gözümde sen, sümüklü Aden’sin.
Gülümsememe engel olamadım. Yemek masasında birkaç kişinin bakışları üzerimde yoğunlaşınca ifadesiz bir yüz takınmaya çalıştım.
Ceyhan abim, “Hayırdır, Aden?” diye sordu.
“Hala olacağım için mutluyum, abiciğim,” dedim. Kafasıyla beni onayladı.
Fırat, “Aklından bebek mi geçiyordu?” diye imayla sordu.
“Tabii ki, Gaye ile yarın alışverişe çıkacağız. Bebeğe bir sürü şey alacağım,” diyerek içtenlikle gülümsedim. Bunu gerçekten yapacaktım ama başka bir amacım daha vardı. Ceyhan abim bana göz kırptı ve önündeki tabağa geri döndü.
Babam, “Ceyhan?” diyerek abime seslendi.
“Efendim, baba?”
“Birkaç gün içinde konsey toplantısı isteyeceğim. Hazırlık yapabilir misin?” Ceyhan abim kısa bir süre tepkisiz kaldı. Sanırım toplantıda evlilik anlaşmasını konuşacaklardı.
“Tabii, baba. Konu ne olacak?”
“Aziz ve Aden arasında bir evlilik anlaşması yapmayı düşünüyoruz.”
Fırat şaşkınlıkla kafasını babama çevirdi. “Timur ailesiyle zaten akrabalık bağı kurduk. Onlara kız verdik, yeniden mi vereceğiz?” diye hayretle sordu.
Ablam Nil, Timur ailesinin en büyük oğluyla evliydi. Eniştem, şu an konseyde Timur ailesini temsil ediyordu.
“Ya ne olacaktı? Biricik kızımı, Soypak ailesinden birine mi verseydim?” Babamı masada ilk kez bu kadar kızgın gördüm.
“Hangisini tercih edersin, Fırat? Kulüplerde sabahlayan zibidi Cenk’i mi, yoksa işkenceci Tomris’i mi?” diye sordu. Devrim’i ise hiç söylememişti çünkü aramızda altı yaş fark vardı. Bu, konseydeki evlilik anlaşmaları için fazla bir farktı. Genelde birbirine denk yaşlar tercih edilirdi.
“Baba…” Babam, Fırat’ın sözünü kararlı şekilde kesti. “Kardeşin Aden, Aziz Timur’la evlenecek. Benim, Soypak ailesine verilecek kadar değersiz bir kızım yok!” diyerek sesini yükseltti.
Yutkundum. Bugün Devrim Soypak’la konuştuklarımı babama söylemem gerekir miydi?
Ceyhan abim, “Devrim peki?” diye sordu. Babam dik bir şekilde abime baktı. “Devrim seçenek bile değil, Ceyhan.”
Abim, “Neden?” diye sordu. Herkes bir abime, bir babama bakıyordu. “Seyhan onunla okurken hepimiz Devrim’i yakından tanıdık, birlikte büyüdük. Hadi, diğer kardeşleri dediğin gibiler ama Devrim öyle biri değil.”
Babam, “Devrim, o koltukta oturabilmek için her şeyi yapmaya hazır. Sence kız kardeşine bu hırsla neler yapar, bir fikrin var mı?” diye sordu.
“Ya yapmazsa? Neden bunu varsayıyoruz?” Babam, şiddetle başını sağa sola salladı.
“Bunun ihtimaline bile katlanamıyorum, sen nasıl katlanabiliyorsun? Kız kardeşine zarar verirse ne halt edeceğiz?” diye sordu.
Fırat, “Babam haklı,” diyerek Ceyhan abime baktı. “Devrim konseyin sefiri, ona bu şekilde bile karşı gelmek çok zor. Eğer Aden’e zarar verirse onun karşısında durmak ve Aden’i yanından almak imkânsız olur.”
Abim, “Yine de Soypak ailesiyle bir akrabalık bağımız olmayacak. Diğer aileler birbirleriyle evlilik anlaşması yaparken biz bu konuda geride kalacağız,” dedi.
Babam son noktayı koyarak, “Benim Soypak ailesine verilecek ne kızım ne de oğlum var. Kapatın artık şu konuyu!” diye kızdı.
Annem ve Gaye günlük konular açmaya çalışırken sessizce yemeğimi bitirdim. Fırat haklıydı. Ben de onun gibi düşünüyordum. O ailede benim gibi olan kimse yoktu ve beni çok rahat ezerlerdi. Yine de... Devrim’in bakışlarını unutamıyordum.
Ceyhan abimden büyüktü ama ona bir kez bile Devrim abi dememiştim. Her zaman ismiyle seslenmiştim. Bunun nedenini tam olarak hatırlamıyordum. Sanırım küçükken babam böyle tembihlemişti çünkü ondan başkasını dinlemeyecek kadar haylazdım. Büyüdüm ve değiştim. O hâllerimi derimin altına gömüp kapısını sıkıca kilitledim.
Babam tatlısını yerken, “Kardeşinin eğitimleri nasıl gidiyor?” diye sordu.
Ceyhan abim, “Aden’le her ihtimale karşı silahlar ve bedensel savunma üzerine çalışıyoruz,” dedi. Sonra da yüzünü buruşturarak, “Çok bir ilerleme katettiğimiz söylenemez,” diye ekledi.
Yutkunurken bakışlarımı ellerime çevirdim. Gerçekten bu ailenin yüz karası bendim. Elimden hiçbir iş gelmiyordu. Onlar gibi cesur ve güçlü değildim. Dikkatimi çeken tek şey, sanatsal konulardı.
Gaye bana, “Burada çalışmaya devam edecek misin?” diye sordu.
“İnternetten aldığım birkaç iş var. Bir de yayın şirketiyle anlaşmam devam ediyor.” Göz ucuyla babama baktım, sonra da abime dönüp, “Haftada birkaç gün gidebileceğim bir kayıt stüdyosu olsa yeterli olur,” dedim. Seslendirme yapıyordum. Özellikle anime ve Uzak Doğu kültürüne ait diziler ya da filmler için tercih ediliyordum. Aynı zamanda jingle müzikleri de yapıyordum ve telif haklarından her ay belli bir miktar kazanç elde ediyordum. Bir nevi pasif gelirim vardı. Gerçi benim hiçbir zaman parayla ilgili bir derdim olmamıştı. Hem az harcıyordum hem de babam banka hesabımı hiç boş bırakmıyordu. Öylece bekleyen ufak bir birikimim vardı. İki yüz bin ya da üç yüz bin dolar civarındaydı.
Rusya’da rahat yaşayabilmem için babam benim üzerime ev ve araba almıştı. Genelde doğum günlerimde farklı ülkelerden ya da şehirlerden gayrimenkul hediye ederdi. Ben... bunlara hiç ihtiyaç duymadım. Ablam Nil ise sadece bir gecede bu paraları harcardı. Kıyafetleri ve mücevherleri servet değerindeydi. Ama ben bu konuda hiçbir kardeşime benzemiyordum. Sadece işimi yapabileceğim ufak bir alan, yatak ve yemek benim için yeterliydi. Çoğu zaman insan dahi aramazdım.
Abimin sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. “Tamam, ayarlarım, Aden.”
Yemekten sonra odama çekilip tüm gece hiç durmadan çeviri yaptım. Aslında bu benim işim değildi ama animenin sonraki bölümleri merakımı cezbetmişti ve tamamen buna odaklanmıştım.
Sonraki Bölüm İçin Aşağıdaki Resme Tıklayın!
👇 👇 👇 👇 👇
.png)





Yorumlar