[TASLAK] 01. BÖLÜM - İSİMSİZ 1
- Yazar Ruyam ✍️

- 12 Eki
- 5 dakikada okunur

Mücahit ~
Yine dipteydim, kendime söz geçiremiyordum. Şu an tek yapabildiğim içmekti. Daha çok… daha fazla… unutana kadar içmek… Ulaşmak istediğim noktaya varmıştım ama hiçbir anlamı yoktu. Sanmıştım ki pişman olur, sanmıştım ki yanımda kadınlar gördüğünde kıskanır, sanmıştım ki param olursa gelir, sanmıştım ve sanmıştım… Hepsini gerçekleştirmiştim ama gelmemişti. Ne parama tav olmuştu ne de popülerliğime… Neden?
Bu düşünce zihnimde uzun süre dolaştı. Neden olmamıştı? Ben… o geceden sonra zirveye çıkmıştım, ne gerekiyorsa yapmıştım. Tüm reklamlarda ben vardım, sosyal medyada konserlerim konuşuluyordu, her restoranda benim şarkılarım çalıyordu. Ona yazdığım şarkılar… Sadece onun anlayabileceği şekilde… Hâlâ o restoranda çalışıyorsa duymama ihtimali yoktu. Bana sürekli patronunun onun tarzı olmayan şarkılar çaldırdığını söyleyip yakınırdı. Benim müziğim de hoşuna gitmezdi ya, neyse. Zalımın kızının kulağına rap hızlı geliyormuş, sözlere yetişemiyormuş. Yavaş söylesem olmaz mıymış? Eskiden ona hep olmaz derdim ama olurmuş. Lanet olsun ki çok güzel oluyordu. Tam da söylediği gibi bir parçayla çıkış yapmış ve milyonlarca kişi tarafından dinlenmiştim. Kendime yeni bir tarz yaratmıştım, yapmıştım işte olmuştu. Hayallerini kurduğum noktanın da ötesine geçmiştim.
Bakışlarım aynayı buldu. Dağılmış hâldeydim. Yanımda olması gerekiyordu. Hayallerimin merkezinde o vardı, yanımda olmayınca hiçbir şeyin bir önemi kalmamıştı. Bu durum çok boktandı!
“Müco!” Kapıdan elinde tepsiyle Oğuzhan girdi. “Oğlum, kaç gündür bir şey yediğin yok. Paso içiyorsun, lan! Kalk bu bitecek.”
Gözlerimi ovuşturdum. “Siktir git, Ozi.”
Tepsiyi sertçe masanın üstüne bıraktı. “Lan gerzek! Üç gündür boğazından bir lokma girmedi. Eğer böyle devam edersen Harbiye konserini iptal ettireceğim!”
Sert bakışlarımı Oğuzhan’ın üzerine diktim.
“Bana hiç öyle bakma, oğlum! Aysel teyzeye haber vermemek için kendimi zor tutuyorum. Aslan amca, siker belanı biliyorsun!”
Başım zonkluyordu. Ellerimin arasına başımı aldığımda Oğuzhan’ın arkasından Mustafa’nın sesini duydum.
“Bir daha o şarkıyı sahnede söylemeni an itibariyle yasaklıyorum! Her o şarkıyı söylediğinde bir hafta dağılıyorsun. Dün konserde o şarkıyı söylerken ağladın lan! Her yerde videolarını paylaşıyorlar.”
Öfke boğazımı yırtarak vahşice dışarıya çıktı. “Bir tek o görmüyor lan! Siktiğimin tüm elalemi gördü, bir tek o görmüyor! Uyuyamıyorum, Musti! Uyuyamıyorum! Anlıyor musun? Boğuluyorum, görmüyor musun?”
Mustafa, hışımla elimdeki bardağı yere fırlatıp masadaki tepsiyi kenara çekti ve masanın üstüne oturdu. Doğruca gözlerimin içine baktı. Öyle acımasız gözüküyordu ki çocukluk arkadaşımı tanıyamadım.
Dudağından dökülen sözler ise nefesimi kesmeye yemin etmiş gibiydi. “Evleniyor lan! Sen burada böyle, bu durumdayken o evleniyor!”
Hani bazı anlar vardır ya… Bedeninize yediğiniz balyoz nedeniyle paramparça olup hiçliğe karışmışsınız gibi hissedersiniz. Ben… yok olmuştum.
“Amcasının oğluyla hem de!”
İkinci balyoz bu sefer karnıma denk gelmişti. Tüm vücudumu titreten derin bir his… O, amcasının oğlundan hoşlanmazdı. Bizim birlikte olduğumuzu öğrenecek ve amcasına söyleyecek diye ödü kopardı. Bugün ilk defa bir soru zihnimde farklı bir tonda yankılandı. Neden?
Hatice’nin sesini duydum. “Harbiden mi?”
O da mı bilmiyordu? Oğuzhan ve Mustafa’nın bakışları Hatice’ye döndü. Oğuzhan, “Sen karışma Hatçe, biz erkek erkeğe konuşuyoruz,” dedi. Sesi ılımandı az önce benimle konuştuğu sert ses tonundan eser yoktu. Kaşlarım istemsizce çatıldı.
“Kardeşimle dalga geçme lan, yavşak!”
Mustafa, tripli şekilde böğürdü. “Senin kardeşin de bizim değil mi?” Oğuzhan’ın bakışları kısıldı, dik dik Mustafa’ya baktı. Kafam yerinde değildi algılayamıyordum ama burada bir boklar dönüyordu. Ayılınca ilgilenecektim, tabii unutmazsam!
“Saçma sapan konuşmayın, beni yalnız bırakın!”
Hatice gözlerini kısıp beni birkaç saniye inceledi. “Annemi arıyorum, abi!”
Mustafa panikle ayağa kalktı. “Lan! Hatice, dur bir!” O peşinden merdivenlere ilerlerken Oğuzhan tepsiyi yeniden önüme uzattı.
Yanıma oturup hastaymışım gibi ağzıma ekmek tıkmaya çalıştı. “Kafayı mı yedin?”
Bana dik dik baktı. “Kafayı yiyen sensin, Müco. Aklın başında değil, hastasın!”
Kulaklarımda yankılanan sesle geçmişe döndüm. Zaman yarıldı, beni de içinde sürükledi.
“Sen hasta mısın, Müco? Beni işten mi kovdurmak istiyorsun?”
Sinirlenince bile güzeldi zalımın kızı!
“Ne var ya? Ozi buradaydı o bırakırdı işte kızım, niye abartıyorsun?”
Eliyle kendisini gösterdi. “Ben mi abartıyorum? Ya amcam duysa Ozi’nin beni her seferinde işyerimden alıp hastaneye bıraktığını ona ne söyleyeceğim, Müco?”
Ellerimi omuzlarına uzattığımda birkaç adım geriye kaçtı. “Bu sene evleneceğiz dedin, olmadı. Bari istemeye gelin söz yapalım, adı konsun. Bıktım artık böyle gizli saklı, her an elalem görecek diye korkmaktan.” Minik omuzlarını düşürüp dudaklarını yukarıya kıvırdı. “Yoruldum, artık. Sen bari bu kadar kısıtlama beni… Hangi birinizle uğraşacağımı şaşırdım.”
Yeniden omuzlarına uzanıp narin bedenini kendime çektim. “Güzelim, söz çok az kaldı. Musti’nin kayıt yaptığı stüdyo ile konuştum. Adamlar tabii bana fazla güvenmiyor ama ilk albüm için şans tanıyacaklar. Biraz para gerekiyordu, ben de mecbur biriktirdiğimi kullandım.”
Aslında parayı henüz denkleştirememiştim, bir kısmı kalmıştı ama en kısa sürede onu da bulacaktım.
Dudakları şaşkınlıkla aralandı. “Sen o parayı yıllardır evleneceğiz diye biriktirmiyor muydun?”
Başımı salladım. “Evet ama… Ben biliyorum, sadece bir kez patlasam yeter. Şarkılarımı milyonlarca kişi dinleyecek, arkası kesilmeyecek hissediyorum! Ben bunu yapacağım, tüm şarkılarım her yerde olacak. Az daha sabret! Çok az bir para eksiğim kaldı…”
Hırsla geri çekildi. “Sen beni anlamıyorsun, Müco. Ben sana daha fazla bekleyemeyiz diyorum, sen ise…”
Babası hastanede olduğu için gelinlikle kendisini görmesini istiyordu, biliyordum.
“Şarkı da şarkı… Rap de rap… Kafayı bozdun, hasta ettin kendini müzikle! Ya ben, Müco? Hiç mi gözünde kıymetim yok? Sözlerimin hiç mi önemi yok?”
İlk defa bakışlarında hayal kırıklığı gördüm. Biz… çocukluk âşkıydık. Aynı mahallede büyümüş iki genç. Gözlerini gördüğüm an ona vurulmuştum. Tek bakışına… tek gülüşüne… tek salınmasına tav olmuştum.
Oğuzhan’ın dürtmesiyle kendime geldim. “Müco! Aptal saptal bir iş yapma sakın. Bak! Belli ki o hayatına bakıyor, sen de öyle yap. Hayat devam ediyor, iki koca yıl geçti.”
Olduğum yerde dikleştim. Oğuzhan’ın elindeki kaşığı alıp birkaç kez çorbaya daldırdım. Kendime gelmek istiyordum, algılarım kapanmış gibiydi. Beni neden uyarıyorlardı anlamıyordum. Amca oğluyla ilgili ne vardı, unutmuştum. Gelinlik vardı bir de… Çok önceden seçmiştik, evet. Çocuklarımızın adını bile belirlemiştik ki biz…
“Ozi,” diyerek ona döndüm. Bakışları hâlihazırda üstümdeydi. “Süleyman amca ne durumda?”
Oğuzhan’ın tüm bedeni kaskatı oldu. Gözlerini benden kaçırdı, odanın her yerinde yavaşça gezdirdi.
“Ozi?” İç çekti.
Süleyman amcanın o zaman bile fazla zamanı kalmamıştı, sanırım çoktan vefat etmişti.
“Ne zaman?” diye sordum.
Yutkundu. “İyi yıl olacak.”
Hafifçe gülümsedim. “İmkânsız, tarihleri karıştırıyorsun. O beni terk edeli iki yıl daha yeni oldu.”
“Müco…” Bir kaşık daha çorba içip tepsiyi önümden çektim. Başımı ovuşturduktan sonra Oğuzhan’a döndüm.
“Söyle ahiretliğim, söyle?”
Bu Tuğba ile onun arasındaki bir sözdü. Dalga geçerken biz de kullanmaya başlamıştık ve dilimize adeta yapışmıştı. Sahi, ahiretliğim dediği Tuğba’yla da mı görüşmüyordu? Hepimizi birden mi terk etmişti? Hadi benden ayrılmıştı anladım da ya çocuklar, ya kendi kız arkadaşları? Neden? Kalbim onu haklı çıkarmaya çalışıyordu. Hep o haklıydı gönlümde, ruhumda… Bir mantığım susmuyordu işte, böyleydim. O kadar konuşuyordu ki uyutmuyordu.
“Hani sen stüdyoya kapanmıştın ya bir haftadan fazla… On ya da on beş gün müydü?”
Başımı olumlu olarak salladım. Necmi abiden aldığım borçla parayı denkleştirip stüdyoya girmiş, ilk albümümü yapmıştım. Gerçi ilk parçam o albümden yayınlanmamıştı ama olsun, tüm şarkılarım arka arkaya hit olmuştu. Hatta çoğunu klipsiz yayınlamıştım, hâlâ günde milyonlarca dinleniyorlardı.
“Necmi abiye borcumuzu öde demiştim, onu ödedin değil mi? Unutmadın?”
Ozi başını salladı. “Onu unutmadım da… Necmi abi, bana borcunuz yok, dedi.”
İstemsizce gülmeye başladım. İçimdeki histeri krizine engel olamadım. “Ulan Necmi abi bile ondan vefalı çıktı!”
Gülmemi bir anda durdurup, “Sen ne diyordun?” diye sordum. Konudan komple kopmuştum. Beş dakika önce neden bahsettiğimizi hatırlamıyordum bile!
“Boş ver, Müco. Ayıl da konuşuruz. Duşa girmek ister misin?”
Başımı olumsuzca salladım. “Yatıcam ben!”
Tutunarak ayağa kalktım. Düşmemden korkmuş olacak ki elleri bana yakın, havadaydı. “Bebek miyim, lan ben?” Ayağımın takılmasıyla yalpaladım.
“Yok canım! Ne bebeği? Senden olsa olsa…” Kulaklarıma dolan küfürle yüzümü buruşturdum.
“Ben de senin, kardeşim! Hıhı… aynısından…” Birkaç adım sonra kendimi yatağa bıraktım. Uğultular… Konuşmalar… Yankılanan Sesler…
Bu hikâye için isim önerisi yapmayı unutmayın ♥ Sence bu hikâyenin ismi ne olmalı?
Yazar taslaklarındaki hikâyeler yorumlara, beğenme sayısına ve talebe göre yayın takvimine eklenecektir.
Yayın takvimine eklendiğinde, hikâyede, karakterlerde ya da kurguda genel bir değişiklik olabilir. Taslakta yayınlanan bölümler yazıldığı gibi yayınlanır, kontrol edilmez. Herhangi bir kelime hatası ya da anlamsız gariplikler görürseniz yorumlarda belirtmeyi unutmayın!
.png)



![[TASLAK] 02. BÖLÜM - İSİMSİZ 1](https://static.wixstatic.com/media/da4286_61c2b417e9b74fe8a1b11868a2fe97a6~mv2.jpg/v1/fill/w_980,h_551,al_c,q_85,usm_0.66_1.00_0.01,enc_avif,quality_auto/da4286_61c2b417e9b74fe8a1b11868a2fe97a6~mv2.jpg)

Bu hikâyenin ismini sen belirle! :) İsimsiz taslaklar artık Ruyam Books'da... Tek yapman gereken bu hikâyenin sana ne çağrıştırdığını ve isminin ne olması gerektiğini yorum yazmak 👇🏻👇🏻
Aramızdaki Şarkılar 🎶
Tüm şarkılarını sevdiği kıza yazıyorsa bence güzel olurdu 🫶✨
Çok güzel olmuş❤️ Aralarındaki ilişkiyi ve yaşananları merak ediyorum. Kitabın ismi belki müzikle ilgili veya unutmakla ilgili olabilir, şarkıcı olmak istediği için evlenmeyi ertelemesi açısından düşündüm.