[TASLAK] 01. BÖLÜM - ELİZABETH & JACKSON
- Yazar Ruyam ✍️

- 22 Eki
- 5 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 5 gün önce

Jackson ~
Ben Jackson Andreas, 32 yaşında, gücünden korkulan bir milyarderim. İşin aslı… ben bir kurt adamım. Babamın hanedanlığı altındaki işletmeleri bizzat yönetiyorum. Alfa kralı olan babamın benden tek isteği, eşimi bulup tahtın varisi olmam ancak on dört yıldır eşimi hiçbir yerde bulamıyorum. Eşimin yaşadığına dair umudumu çoktan kaybettim. İçine düştüğüm durum, yıllar geçtikçe daha saldırgan olmamı sağladı. Öfkeliyim! Herkese, her şeye karşı tahammülsüzüm. Eksik hissediyorum, tamamlanamıyorum… Özellikle son beş yıldır azap içinde yaşıyorum. Bu hislerden kurtulmak amacıyla hayır işleriyle bile uğraştım. Belki acı çeken ruhum huzura erer sandım ama olmuyor… Eşimin yokluğu beni mahvediyor!
“Bay Andreas, burası efendim.” Gözlerimi üniversite kampüsünde gezdirdim. Gençler havanın bunaltıcı sıcaklığını, çimenlerde uzanıp soğuk içecekler içerek unutmaya çalışıyordu.
“Bu kadar işin arasında böyle bir söyleşi şart mıydı, Jack?” Başını hafifçe salladı. “Alfa Kral bu şekilde emretti efendim, katılmanız gerekiyor.” Bıkkın bir nefes alıp verdim. “Tahta çıkacağım falan yok! Bu adam neden sürekli varisiymişim gibi hareket ediyor?” Jack hafifçe arkasını döndü. “Sizden başka oğlu yok.” Kafamı hışımla olumsuz anlamda salladım. “Kız kardeşim gayet yerinde kararlar alıyor, eşini de buldu.” Yüzümü buruşturdum. “Bu yüzyılda hâlâ cinsiyet eşitsizliği olduğuna inanamıyorum!” Araba kulpuna uzandım ve yavaşça arabadan indim. Bahçedeki öğrencilerin bakışları merakla bana döndü. Bazıları halihazırda zaten arabaya bakıyordu, sanırım lüks olduğu için dikkatlerini çekmişti. İçinden inenin ben olduğumu fark eden birkaç öğrenci birbirini dürttü, bazıları şaşkındı.
Okula doğru yöneldiğimde, “Bugün buraya geleceğimden öğrencilerin haberi yok muydu?” diye sordum. Jack, “Babanız son dakika gelmemeye karar verirseniz diye listeye sizi ekletmedi,” dedi. Kızgın bir şekilde ona baktım.
“Peki bunu neden şimdi söylüyorsun?” Jack, hiçbir şey söylemedi. Elbette ki babamı dinliyordu, sonuçta hem kralı hem de alfasıydı. Kimse bilmiyordu… babam ve benim dışımda, kimse bilmiyordu.
Bir keresinde bu eş mevzuları nedeniyle babamın saçma sapan bir kararına sinirlenmiş ve ona saygısızlık yapıp adeta sesimi yükselterek emir vermiştim. Babam… onu baskıladığımı söylemişti. Ben fark etmeden alfa sesimi babamın üzerinde kullanmıştım. Bunun olmaması gerekiyordu, ama bir şekilde olmuştu. Onun alfası olduğumu söyleyince şok içinde kalmıştım. O günden beri varisin ben olacağımdan adı kadar emin… tek sorun, eşimdi. Çünkü öfkeme hakim olmakta zorlanıyordum. Son yıllarda insanların arasında zaman geçirmek benim için güçleşmeye başlamıştı, dönüşümlerimi kontrol edemiyordum. Onu bulamadığım her saniye daha da kötüleşiyordum.
Asıl gerçek… onu asla bulamayacağımdı. Gitmediğim ülke, gezmediğim şehir, koklamadığım sokak kalmamıştı. Yoktu! Neredeyse tüm kurt kadınlar ile tanışmıştım. Genç, yaşlı, bebek demeden… babam aşırıya kaçıp reşit olmadıkları için henüz kurtları olmayanları bile malikaneye davet etmişti.
Üniversite binasına girdiğim anda etrafım sarıldı. Okulda önemli görevlerde yer alan herkesle tek tek tanıştım. Benden önce ve sonra söyleşi yapacak konuşmacılarla tokalaştım. Öğretmenlerden biri, “Dinlenme alanına kadar size refakat edeyim,” dedi. Önden o, arkasından ben, benim arkamdan Jack ilerledik. Kalabalıktan sıyrılınca derin bir nefes alıp verdim. Koridordaki öğrenciler ve öğretmenler dikkatle bana bakıyordu, bazıları fotoğrafımı çekiyordu. Tam o anda, koridoru dönünce burnuma keskin bir koku çarptı. Zamandan ve mekândan soyutlandım. Bu da neydi? Kalbim yerinden çıkacak gibi atmaya başladı. Beklemediğim bir zaman diliminde… Sonunda… Nefesimin kesildiğini hissettim. Kolumdaki dokunuşla bakışlarım Jack’e döndü. Bana şaşkın bir şekilde bakıyordu.
Öğretmen, “Jackson iyi misin?” dediğinde kaşlarımı çattım ve doğruca öğretmene başımı çevirdim. Bedenim kaskatı kesildi. Nasıl bakıyorsam birkaç adım geri kaçtı. Jack, “Bay Andreas, kimsenin ona ismiyle hitap etmesine izin vermez. Kendisi böyle şeylerden hoşlanmıyor,” diye açıkladı. Bakışlarım bir odaya kaydı, hiçbirini önemsemedim. Umurumda değillerdi. Ben odaya doğru yürümeye başlayınca öğretmen, “Bay Andreas, dinlenme alanı orası değil,” dedi. Durmadım.
Odanın kapısını açtığımda yüzüme vuran kokuyla anında bedenim gevşedi. Kendimi… güvende hissettim. Bakışlarım odada gezindi. Öğretmen, “Burası yüksek lisans öğrencilerimizden, araştırma görevlisi olanların odası,” dedi. Araştırma görevlisi… Yüksek lisans öğrencisi… Duvarda asılı resme doğru yürüdüm, bakışlarım genç erkek ve kadınlarda gezindi. Hangisiydi?
Benim eşim, ruhum, mate’im hangisiydi?
Resmi inceledikten sonra kokunun yoğunlaştığı noktaya başımı çevirdim. Bir masa ve masanın yanındaki askılık. Öğretmen şaşkın bakışlarla bir bana bir Jack’e bakıyordu. Sanırım açıklama bekliyordu. Çok da sikimdeydi!
Masaya ilerleyip tam önünde durdum. Elim istemsiz olarak mor kaleme gitti. Buram buram kokuyordu, belli ki yakın bir zamanda eşimin elindeydi. Kalemi ceketimin iç cebine yerleştirdim. Öğretmen, “Bay Andreas,” dese de onu dinlemeyip askıya yöneldim.
Jack’e, “Kleptomani hastası mı?” diye sordu. Jack ise doğrudan beni izliyor, yaptıklarıma anlam vermeye çalışıyordu. Bir şeylerden kuşkulanmıştı ancak emin olmadan harekete geçmeyi düşünmüyordu.
Askıdaki eşyaların arasından deri ceketi yavaşça sıyırdım. Hareket ettiği anda ortama yeniden kokusu yayıldı. Eşsizdi… Hayatım boyunca böyle bir şey kokladığımı sanmıyordum. Ne yani… Mate’im yakınımdaydı ve ben şimdiye kadar onun kokusunu hiç alamamış mıydım? Böyle bir şey nasıl mümkün olurdu? Olamazdı! Olmamalıydı! Burada yaşayan tüm kurt kadınları incelemiştim.
Bir anda hayretle, “İnsan,” diye mırıldandım. Mate’im bir insandı. Elimdeki deri ceketle birlikte Jack’e döndüm. “Bu nasıl mümkün olabilir?” Jack’in aklı karışmıştı, benden beter durumda gözüküyordu.
Tüm bedenim irkildi. Endişeyle, “Bunca zaman nasıl yaşadı? Ya araba çarpsaydı? Ya gasp edilseydi? Ya başına kötü bir şey gelseydi? Ya… Tanrım! Ya hastaysa? Hastane masrafları çok pahalı… Masrafları karşılayabilmiş midir ki? Düzenli yemek yiyor mudur? Peki, maddi kaygıları? Psikolojisi?” aklımdan geçen her şeyi saymaya başladım. Paniğe kapılmıştım! Eşim bir insandı ve lanet olası bir çizik yarası, iltihaplanma, hatta yemek yerken ölebilirdi!
Hayretle, “Ya yemek yerken boğulursa?” derken sesim titremişti. Öğretmen şoka uğramıştı. Jack ise gergince yutkundu. “Şimdiye kadar gayet iyi yaşamış gözüküyor, sakin olun Bay Andreas. Bu… alışılmadık bir durum farkındayım, ancak iyi yanından bakın.” Gözlerimin içine bakarak, “Sonunda, onu buldunuz,” dedi. Evet… Ben sonunda mate’imi buldum. İnsan olsa da… Ama o… SİKTİR! Çok hassas, çünkü bir insan. Onu incitmeden nasıl hareket edeceğim? Ya tutarken yanlışlıkla bileğini kırarsam? AH! Bu düşünce beni adeta çıldırttı. Onu mikrobun olmadığı sürekli dezenfekte edilen bir yerde mi tutmalıydım?
“Bay Andreas?” Başımı kaldırarak Jack’e baktım. “Söyleşi saati geliyor, odadan çıkalım, siz de biraz sakinleşin.” Bakışlarım elimdeki deri cekete kaydı. Gitmek istemiyordum. Sanki ben buraya aittim, bu deri cekete, bu kaleme, bu masaya…
“Bay Andreas!” Hışımla Jack’e yeniden baktım. “Onu bulduk, şimdi fevri hareket edemeyiz. Unutmayın, o bir-” cümlesini ben tamamladım. “İnsan.”
Elimdeki deri ceketi kendimi telkin ederek masanın üstüne bıraktım. Onu bulmuştum, yakında her zaman yanımda olacaktı. Her saniye… Evet! Kısa süreliğine bu kokudan ayrılacağım. Hem… şu an üniversite binasının bir yerindeydi, onu görmek daha cazipti. Başımı hafifçe salladım.
Kapıya yöneldiğimde öğretmen sessizdi, ne olduğunu bilmiyordu ama hareketlerimin tekinsizliğinin farkındaydı. Etrafıma yaydığım gücü içgüdüsel olarak hissediyordu. Sonuçta ben… gelecekteki alfa kraldım! Eşimle birlikte tüm sürüyü yönetecektik. Tabii orada eşimin insan olmasından doğabilecek bazı sorunlar olabilirdi. Ama… kimin umurundaydı! Herkes ona saygı göstermek zorundaydı.
Yüzünü, gülüşünü, saç rengini, bakışını, her şeyini merak ediyordum. İçimde kıpır kıpır eden bir şeyler vardı, binbir duyguyu aynı anda yaşıyordum.
~ 🐺 ~ 🪶 ~ 🐺 ~ 🪶 ~ 🐺 ~
Yazar taslaklarındaki hikâyeler yorumlara, beğenme sayısına ve talebe göre yayın takvimine eklenecektir.
Yayın takvimine eklendiğinde, hikâyede, karakterlerde ya da kurguda genel bir değişiklik olabilir. Taslakta yayınlanan bölümler yazıldığı gibi yayınlanır, kontrol edilmez. Herhangi bir kelime hatası ya da anlamsız gariplikler görürseniz yorumlarda belirtmeyi unutmayın!
.png)



![[TASLAK] 02. BÖLÜM - ELİZABETH & JACKSON](https://static.wixstatic.com/media/da4286_1c2f5511ed5e4b0a942adae41f17d552~mv2.jpg/v1/fill/w_980,h_551,al_c,q_85,usm_0.66_1.00_0.01,enc_avif,quality_auto/da4286_1c2f5511ed5e4b0a942adae41f17d552~mv2.jpg)

1. BÖLÜM - MALİS - YAYINDA!
İşte hikâyeye başladık... Erkek karakterin gözünden yaşananların ardından kadın karaktere de geçeceğiz. Jackson, yıllardır aradığı kadının hemen yanı başında olduğunu fark etti. Ama... bir insanı nasıl koruyacak?