[TASLAK] 03. BÖLÜM - ELİZABETH & JACKSON
- Yazar Ruyam ✍️

- 22 Eki
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 29 Kas

Jackson ~
Felaket bir haldeydim! Elimi yüzümü yıkadım. Binanın her yerinde mate’imin kokusu vardı ve bu beni çıldırtıyordu. Elimi sertleşmiş aletime götürdüm. Bununla nasıl başa çıkacaktım? Bir an önce mate’imi bulup ona sahip olmak istiyordum. Hissettiğim endişe yerli yerindeydi, ona zarar vermek istemiyordum. Ya kendimi kaybedip zarar verirsem o zaman ne olacaktı? Son derece kırılgandı… İnsandı, sonuçta!
Sıcaklığını doldurma fikri sadece kokusuyla bile zihnime doluyordu. Acilen rahatlamalıydım! Bu şekilde nasıl konuşma yapacaktım? Ona ihtiyacım vardı. Kendimde değildim, kontrolü elime almakta zorlanıyordum. Telafi edemeyeceğim şeyler yapmaktan korkuyordum. Bu kadar duyguyu aynı anda hissetmek… bu ağız sulandırıcı koku… ıslaklığın çamaşırıma yapıştığını hissettim. Ah! Lanet olsun!
Kokusu beni kendimden geçirip cezbederken ona sahip olduğum tonla görüntü aklımda oynamaya başladı. Daha onu görmeden kokusuyla bile bu hâldeydim. Görünce nasıl bu durumu kontrol edecektim? Taş gibi olmuştum. Bu şekilde tuvaletten çıkamazdım.
Birilerinin buraya yaklaştığını duyunca hızla kabinlerden birinin içine girdim. Şu hâlde birine görünmek en son isteyeceğim şeydi. İki oğlan tuvalete girdi. İçlerinden biri, “Elizabeth’in lezbiyen olduğuna inanmıyorum! Bu tamamen hayal kırıklığı,” diye söylendi. Diğeri, “Ethan ıslak rüyalarına artık şu kızı dahil etmeyi bırak! Takıntı haline getirdin,” dedi. Ethan ise, “Anlamıyorsun dostum! Ulaşılmaz oluşu her şeyi daha da çekici kılıyor. Hayalimde hep... onu bağırta bağırta... her zerresini tadarak... neyse,” dedi. Yüzümü buruşturdum. Lezbiyen bir kadına mı yürüyordu? Kendisine gram saygısı olmadığı gibi erkekliğin de yüz karasıydı!
Diğeri iç çekti. “Ethan, öyle bir söyledin ki...” Ne!? Benim minik kurdum bile şu konuşmanın yarattığı iğrençlikle kendisini geri çekmişti. Bu nasıl bir yokluk hâliydi? “Ah, Robert! Onu bir ikna edebilsem. Hem... sen de dâhil olurdun. Aynı evde, aynı anda... Hah, nasıl fikir?” Yuh! Ne kadar da iğrençsiniz!
Robert, bu fikri beğenmiş gibiydi. “Anna ile eğlenceli oluyor, neden Elizabeth'le de olmasın ki?” diyerek kahkaha attı. “Lezbiyen olmasaydı bir şekilde onu ikna edebilirdim. Açıkçası... erkeklerden hoşlanmadığını anlamalıydım. Yoksa çoktan kucağıma kendisi oturmuş olurdu.” Midem bulandı, kusmak istedim. Mate’imden başka biriyle olma düşüncesi bile korkunçtu. Bu insan erkeklerin nesi vardı böyle? Sonuçta yıllarca eşlerini falan da beklemiyorlardı. Umarım bahsettikleri kadın kafalarını yarardı!
Onlar çıktıktan kısa süre sonra ben de tuvaletten çıktım. Jack koridorun başında beni bekliyordu. “İyi misiniz?” Bakışları üstümde gezindi. “Değilim, çıldırmak üzereyim!”
Jack'le birlikte söyleşi yapacağım salona ilerledik.
“Burada,” diye mırıldandım. Onu hissedebiliyordum, peki o? İnsan olduğu hâlde beni hissedebilir miydi? Aramızdaki bu durumun nasıl gelişeceğini bilmiyordum. Bir insana mühürlenmek… Ah! Hiçbir fikrim yoktu. Jack, “Nerede, hangisi?” diye merakla sordu. “Ben… bilmiyorum. Her yer onun gibi kokuyor, sanki odanın her noktasında gezinmiş.” Söyleşi nedeniyle oda tıklım tıklım doluydu, kalabalıkta kokusunun izini sürmek zor gözüküyordu. Sanki her saniye koku daha da yaklaşıyordu.
Arkamda duyduğum ince kadın sesiyle irkildim. “Hoş geldiniz! Sizin sıranız, Bay Andreas.” Kalp atışım bir anda akıl almaz bir hızla arttı. Bu da neydi?
Arkamı dönmeme zaman kalmadı, bize refaket eden öğretmen sahneden adımı seslendi. Hayır! Onu görmeliydim. Herkesin bakışları bana dönmüşken ben de kendi arkama döndüm. Ardından şaşkınlıkla kaşlarımı çattım. Nereye gitmişti?
Jack, “Herkes sana bakıyor, konuşmanı yapmalısın,” diye beni uyardı. Yeniden arkamı döndüm ve sahneye yöneldim. Birkaç derin nefes alıp verdim. Onu buldum, sakin olmalıyım, sadece söyleşiye odaklanmalıyım!
Sahneye çıktığımda iş adamı kimliğimi takınıp rahat bir şekilde konuşmaya başladım. Ama gözüm tüm öğrencilerde yavaşça geziniyordu. Bu salon neden bu kadar kabalıktı? Hissediyordum… Beni izliyordu! Ama neredeydi?
“Başkalarının kurduğu sistemlere mahkûm olmak istemiyorsanız, kendi sisteminizi kurmalısınız. Oyunu değiştirenler, kurallara körü körüne uyanlar değil, yeni kurallar yazanlardır.”
Öğrenciler ve öğretmenler pür dikkat beni dinliyordu. Mate’imin de burada olduğunu, konuşmamı izlediğini bilmek beni inanılmaz derecede motive ediyordu. Her zaman sıkıldığım için bıkkınca yaptığım konuşmadan şimdi zevk alıyordum.
“Hayatta iki tür insan vardır: Geleceği bekleyenler ve geleceği inşa edenler. Siz hangisi olacağınıza karar verin.”
Mate’imi etkilemek istiyordum! Onun tüm sorumluluklarını alabilecek bir adam olduğumu ona göstermeliydim.
“Zor zamanlarda şikâyet edenler kaybolur, çözüm üretenler yükselir. Krizleri fırsata çevirenler.... İşte onlar, bu oyunun kazananlarıdır.”
Çoğu öğrencinin söylediklerime başını sallayarak eşlik ettiğini gördüm. Bu iyiye işaretti. Birkaç cümle daha kurup konuşmamı sonlandırdım. Ardından öğrencilerden soru almaya karar verdim. Normalde olsa şimdiye çoktan arabama binip şirkete gitmiştim.
Sarışın bir oğlanın el kaldırdığını görünce elimle ona söz verdim. “Peki Bay Andreas, zengin olmak için ne yapmalıyız?” Oğlanın sorusu üzerine tüm salonda kıkırtılar yükseldi. Hafifçe tebessüm ettim.
“İsmin neydi, genç delikanlı?” Gülümseyerek, “George,” dedi. Doğrudan gözlerinin içine bakıp, “Herkes zengin olmayı ister, George. Ama çok az kişi zengin olmayı hak eder. Çünkü çoğu insan... bedel ödemeye hazır değildir,” dedim.
“Sizin ödediğiniz bedel nedir?”
Yutkundum. Bakışlarım orta sıranın en başındaki kızıl saçlı kadını buldu. Göz göze geldiğimiz an dudaklarım aralandı ama konuşamadım. İşte, oradaydı! Salona sessizlik çökünce, “Ödediğiniz bir bedel yok mu? Varlıklı bir aileden gelmiş olmanız yeterli miydi?” diye sordu. Tüm yüz ifadesini bakışlarımla taradım. Ona dair hiçbir şeyi unutamazdım. Ne yani… Benim gibi hissetmiyor muydu? Kalbim duracak gibi atıyordu ama kızılım fazla rahattı.
Etraftaki insanlar bu sessizlikten rahatsız olup, bir bana bir de ona bakmaya başladılar. “Cevabınız yok mu?” İlginin üstünde olduğunu fark edince rahatsız olmuştu.
“Açıkçası,” diyerek söze girdim. “Sizi görünce nutkum tutuldu.” Tüm salonda şaşkınlık dolu nidalar yükseldi. Hiç kimse böyle bir şey söylememi beklemiyordu. Mate’imin kahverengi gözleri hayretle açıldı ve bakışları salonda gezindi. Dikkatini benim üzerimden çekmesi hoşuma gitmedi, sadece bana bakmasını istiyordum. “Sorunun cevabına gelecek olursak.” Yeniden başını bana çevirdi. Bakışlarımı bir an bile ondan ayırmadan konuşmaya devam ettim. “Evet, varlıklı bir aileden geldim ama bu, hiçbir şeyin bedelini ödemediğim anlamına gelmiyor. Bazı şeyler doğuştan hakkımdı ancak o hakları sahiplenmem yıllar sürdü. Elde etmem ise,” Derin bir nefes alıp verdim. “Sana bağlı…” Kaşları merakla havalandı. Aklından ne geçtiğini bilmek istiyordum.
Başını hafifçe salladı. “Şimdi anladım, Bay Andreas. Teşekkür ederim. Belli ki önce bakış açımızı değiştirmeliyiz. İnsanlara karşı önyargılı olursak hata yaparız,” dedi.
Hemen ardından salondaki diğer insanlar, bana soru sormak için parmaklarını kaldırdılar ama ben bakışlarımı, onun üstünden çekemedim. Bir kadın… nasıl bu kadar güzel olabilirdi? Saçına taktığı inci toka, onu adeta masallardaki prenseslere çevirmişti. Tek kelimeyle büyüleyiciydi.
Öğretmenlerden biri, “Teşekkür ederiz, Bay Andreas. Üniversitemize söyleşiye gelip değerli vaktinizi bizim için ayırdınız,” dedi. Başımı hafifçe salladım. Dövmem cayır cayır yanıyordu. Şu an mate’imin kolundan tutup peşimden sürüklememek için kendimi zor tutuyordum. Onu işaretlemek istiyordum! Hemen şimdi... Herkesin gözü önünde... Bakışlarımı dakikalar sonra onun üstünden çektim.
“Davet ettiğiniz için teşekkür ederim.” Sahneden aşağı inmeye başladığımda bakışlarım yeniden ona kaydı ancak yerinde yoktu. Hafifçe duraksayıp gözlerimi salonda gezdirdim. Ardından yürümeye devam ettim.
Bildiğim tek bir şey vardı. Bu saatten sonra benden gidemezdi. O benim eşimdi!
~ 🐺 ~ 🪶 ~ 🐺 ~ 🪶 ~ 🐺 ~
Yazar taslaklarındaki hikâyeler yorumlara, beğenme sayısına ve talebe göre yayın takvimine eklenecektir.
Yayın takvimine eklendiğinde, hikâyede, karakterlerde ya da kurguda genel bir değişiklik olabilir. Taslakta yayınlanan bölümler yazıldığı gibi yayınlanır, kontrol edilmez. Herhangi bir kelime hatası ya da anlamsız gariplikler görürseniz yorumlarda belirtmeyi unutmayın!
.png)



![[TASLAK] 04. BÖLÜM - ELİZABETH & JACKSON](https://static.wixstatic.com/media/da4286_52ad4a281b9842f8b9353b43d2f8fb78~mv2.jpg/v1/fill/w_980,h_551,al_c,q_85,usm_0.66_1.00_0.01,enc_avif,quality_auto/da4286_52ad4a281b9842f8b9353b43d2f8fb78~mv2.jpg)

Yorumlar