GİRİŞ - MEHTAP - BİRİNCİ HİKÂYE
- Yazar Ruyam ✍️

- 3 Eyl
- 8 dakikada okunur

Tam uykuya dalmıştım ki kapı önce tıklatıldı sonra çalmaya başladı. "Hayır, açmıyorsam müsait değilim işte. Daha ne diye çalıp duruyorsun?" Gözlerim kapalı bir şekilde kalkıp ayak yordamıyla tüylü terliklerimi buldum. "Neyin ısrarı bu? Savaş mı çıktı?"
Üstüme sabahlığımı geçirip kapıyı açmaya gittim. "Emin, eğer sensen bu sefer harbiden kafanı kıracağım!" diye söylenerek kapıyı açtım. Gördüğüm kişi karşısında birkaç kez gözlerimi kırpıştırdım.
Hâlâ rüya mı görüyordum? Hayır, bu olsa olsa kâbustu!
"Baran!" diye bağırdım. Yüzü gözü morluk içindeydi, biri feci şekilde süt kardeşimi dövmüştü. Dayandığı kapı eşiğinden koluna girerek içeriye kadar Baran'a yardımcı oldum.
"Mehtap, kaçman lazım." Kaşlarımı çatıp ona baktım. Neler oluyordu? Açık kalan kapıyı kapattıktan sonra Baran'a su doldurdum.
Yanına yaklaşırken konuşmaya başladı. "Onları atlatmak için elimden geleni yaptım ama geliyorlar. Acilen kaçman lazım." Elimdeki bardağı görmezden gelip beni kapıya doğru itekledi.
"Baran, seni bu hâlde bırakıp nereye gideceğim? Kim geliyor, neden kaçmam lazım?"
Takati yokmuş, canı fazlasıyla acıyormuş gibi bana baktı. Konuşmak bile onun için işkenceden farksızdı. Gücünü toplamayı umarak birkaç derin nefes alıp verdi. "Mehtap..."
O sırada kapı alacaklı gibi çalmaya başladı. Baran'la göz göze geldik, endişeli bir şekilde bana baktı. Ben de onun bu tepkisiyle istemsizce panik yaptım.
"Maho'nun kız kaçırdığı Candar aşiretinin ağası... seni berdel yaptıkları adam... O geldi, Mehtap. Seni almaya geldi."
Kapı kırılınca irkilerek koltuğa oturdum. İri yarı bir sürü adam içeriye girdi. Doğulu oldukları görünüşlerinden belliydi. İçlerinden diğerlerine göre daha farklı giyinmiş olanı -pezevenk gömlekli-, beni süzerek yanıma yaklaştı. El çabukluğuyla sabahlığımın kuşağını düğüm yaptım. Adamın bakışları normal değildi. Daha ilk saniyeden aç gözlerle bedenimi incelemesi pis düşüncelerini ele veriyordu. Sapıktı işte, belli!
Baran ağzı yüzü dağılmış hâlde beni arkasına almaya çalıştı, başardı da... Gevşek bir ağızla adam, "Baran, amca kızım benimdir, demeye mi çalışıyorsun?" diye sordu. Ağzına bir tane çakasım vardı.
"Defol git, Azad! Burada sana verilecek kız yok." Geçmişten Azad Ağa'ya husumetli gibi konuşmuştu.
"Pek de güzelmiş kuzenin. Allah, sahibine bağışlasın." Birkaç saniye bekledi. "Aaa, şu işe bak! Sahibi benim," diyerek gülmeye başladı. O kadar iğrenç gülüyordu ki kusasım gelmişti. Böyle bir adamla değil evlenmek bir dakika geçiremezdim. Neymiş, sahibim o muymuş? Az yesin de kendisine sahip tutsun!
Öfkeyle çıkıştım. "Ne saçmaladığını sanıyorsun? Seni kölem yapar tasmayla gezdiririm, görürsün o zaman kim kimin sahibiymiş!"
Baran, benden böyle bir şey duymayı beklemiyordu. Zaten gergin olan bedeni daha çok kasıldı. Azad Ağa'ya karşılık vermemden hiç hoşlanmamıştı.
Neden hoşlanmadığını Azad Ağa konuşmaya başlayınca anladım. "Oo... Şuna da bakın, hele! Baran... Baran, görüyor musun? Benim evlilik hayatım epey eğlenceli geçecek gibi gözüküyor. Ben de kuzenin senin gibi ezik bir şey çıkacak diye korkmuştum."
Ezik sensin haydut kılıklı! Zorla kapımı kırıp evime girmişti, bu nasıl olurdu? Eski bir apartmanda oturmamam gerekiyordu. Lanet olası tahta kapılar!
"Şimdi dilediğince söyle... Sonra seni öyle pişman edeceğim ki..." deyip birkaç saniye bekledim.
Başımı sırtından öne doğru uzatıp Baran'ın yüzüne baktım. "Bu pezevenk gömlekli herifin adı ne demiştin, biraşîr?"
"Azad Candar'dır, xwehşîr," diye cevap verdi.
"Hadi ya!" Üzülmüş gibi yapıp Azad'a döndüm. "Adının anlamı neydi, tam olarak?"
Azad Ağa, uzunca bir kahkaha attı. Ardından yanındaki adamlara dönüp, "Deli lan bu! Manyağın tekini mi layık görmüşler bana?" diye sordu.
Kahverengi saçlarımı geriye doğru savurdum. "Sen bana kurban ol bir kere! Neyim varmış? Mükemmelim, çok şükür."
Azad, tam ağzını açmıştı ki konuştum. "Ha dur, sözümü tamamlamayı unuttum, Azad Ağa! Sen... adının anlamı olan özgürlüğü mumla arayacaksın."
Azad Ağa, bize doğru birkaç adım attı. "Sanırım burada... Birkaç dakika önce söylediğin cümleyi düşünüp sonra da bununla birleştirmem gerekiyor, değil mi?" Damağından bir ses çıkardı. "Benim o kadar vaktim yok, müstakbel karıcığım. Kıymamız gereken bir nikâh var."
Azad Ağa'nın adamı, önümdeki Baran'ı kolundan tuttuğu gibi duvara fırlattı. Zaten her tarafı morarana kadar dayak yemiş olan Baran, yerden kalkamayıp bayıldı. Belki de iç kanama geçiriyordu, bilmiyordum. Baran'ı fırlatan adam, Azad Ağa'ya yol açarak geri çekildi.
Koltuğun üstünden atlayıp arkasına geçtim. Duvarın dibine gerilerken bağırdım. "Bana bak! Sen benim kim olduğumu bilmiyorsun seni öldürürüm."
Benimle dalga geçti. "Korkak bir kuş gibisin, Ateş Parçası."
Duyduğum iki kelimeyle başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Karnımda hissettiğim baskıyla kulaklarım uğuldadı.
'Şhh! Sessiz ol, Ateş Parçası. Merak etme, bu güzelliğine yazık etmemek için elimden geleni yapacağım.'
Boğazım düğümlendi, istemsizce tetiklendim.
Sakin ol, Mehtap! Derin bir nefes alıp ver... Şu an krize giremezsin kendine gelmen gerekiyor!
Azad Ağa koltuğu dolanıp üstüme gelmeye başlayınca odanın en köşesine kaçtım.
"Yapma, müstakbel karıcığım. Köşe kapmaca mı oynayacağız?" Sesi fazlasıyla bıkkın geliyordu.
Adamlarından biri yanıma gelip koluma hamle yaptığında ben de aynı çabuklukla onu savundum. Kolunu kavrayıp tepki vermesini beklemeden yüzüne yumruğumu geçirdim. Adam afallayarak geriye doğru kaçtı.
Azad Ağa, ilk defa ciddileşerek kaşlarını çattı. Antik hazine bulmuş gibi gözleri parladı. Belli ki bu da ayrı bir psikopattı... Başımda bir manyak bitiyor diğeri başlıyordu. Bu nasıl boktan bir hayattı? Tam rayına giriyor derken daha beterini yaşıyordum!
Bu sefer iki adam aynı anda beni tutmak için hamle yapınca birinin malum bölgesine vurdum. Diğerinin de boynuna atlayıp kulağını ısırdım. Olabildiğince çirkinleşiyordum.
Ben bu iki izbandut ile uğraşırken arkamdan biri saçıma yapıştı.
'Yapma! Canım acıyor, saçlarımı bırak!'
Tüm bedenim ürperdi.
Bu sefer yalvarmak yok, Mehtap! Direnebildiğin kadar diren... Sonunda öleceğini bilsen de dönmek yok!
"Bu hırçınlıklarını umarım yatak odamızda da gösterirsin. Orada yavru kedi olursan bozuşuruz," demesiyle saçımı çekenin Azad Ağa olduğunu anladım.
Kulağını ısırdığım adamın boğazına sert bir şekilde yapışıp nefessiz bırakmaya çalıştım. Adam bayılmak üzereyken ellerim istemsizce çözüldü. Azad Ağa, saçıma öyle bir asılmıştı ki onunla birlikte geriye çekilmiştim. Bir eli saçımdayken diğer elini belime sarmaya çalıştı. Başımı geriye doğru hızla kafasına geçirdim.
"Çek o iğrenç ellerini üstümden!" Ufak bir zonklamayla sarsılsam da o burnuna aldığı darbe sonucu benden uzaklaşmıştı. Hepsinden kaçıp yeniden köşeye çekildim.
Hızla koşarsam onlar varmadan kapıdan çıkabilir miyim?
Saniyelik düşüncemin sonunda kapıya fırlamamla yeniden saçımdan çekilmem bir oldu. Bu sefer yüzüme de okkalı bir tokat yedim. Birden gözümün önüne bugün Serhat'a attığım tokat geldi. Neydi bu, karma mı? Hem dudağımın hem de yanağımın sızlamasıyla Azad Ağa'nın tüm gücüyle bana vurduğunu anladım.
"Ben Azad Candar'ım! Şimdiye kadar ne istediysem elde ettim. Kim gelirse gelsin karşıma yine elde edeceğim. Kimse... hiç kimse bana engel olamaz."
Alaycı bir tebessüm takındım. "O zaman bu senin için bir ilk olacak." Kendimden çok aileme güveniyordum, Kandemir'lere...
Bana göz kırptı. "Demek bana tasma bağlayacaksın, ha! Hatırlat gerdek gecemizde ben sana takacağım... tasmayı." Açıkça beni tehdit ediyordu.
Dış kapıdan çıkarken bir bacağımı bacaklarının arasına sokup yalpalamasını sağladım. Elimle gömleğinden tutup iyice gerildim.
"Onun bunun çocuğu!" Alnımda saçımın bittiği bölgeyi Azad Ağa'nın burun kemiğine gömdüm.
Afallamasından yararlanıp hızla merdivenlere koştum, ikişer üçer zıplayarak inmeye başladım. Bir saniye olsun arkama dönüp bakarsam güçsüzleşirdim, biliyordum. O yüzden tüm gücümle merdivenleri inmeye devam ettim. Apartmandan çıkıp doğrudan yola atladım. Kaldırımın üstünde duran birkaç takım elbiseli adam, şaşkınlıkla bana döndü. Ah, hayır! Azad Ağa'nın adamları mıydı? Şansıma sokayım!
Aynı saniyelerde transporter tarzındaki aracın kapısı açılınca içinden çıkan Metehan'ı gördüm. Ne zaman tuttuğumu fark etmediğim nefesimi bırakıp apartmandan gelen seslerle Metehan'a sığındım. Metehan endişeyle sordu. "Yenge, hayırdır, bir şey mi oldu?"
Hızla onu önüme siper edip arkasına geçtim. Şok içinde, "Mehtap yenge?" dedi. Konuşmaya takatim kalmamıştı, deli gibi titremeye başladım. Adrenalinin verdiği güçle yaptığım her şey, bir anda tüm gücümü alıp götürmüştü.
Azad Ağa'nın bağırdığını duydum. "Koduğumun karısı! Onu bir elime geçireyim, kaçacak yer arayacak." Metehan ve takım elbiseli diğer adamlar, Azad Ağa'nın sesini duyunca silahlarını çıkardılar. İçlerinden biri yanıma yaklaştı. "Yenge, sen arabaya geç."
"İmkânı yok," diye mırıldandım. Bu kadar erkeğin bineceği bir arabaya geçemezdim. Sırf şu an bana yardımcı oluyorlar diye onlara güvenemezdim. Erkeklerin hepsi birbirinden beterdi. En azından benim tanıdıklarım öyleydi. Kanından olduğum dedem beni bu hâle getirmişti, babam göz yummuştu. Bir tek süt kardeşim Baran'a ve bizim çocuklara güvenirdim, o kadar!
Azad Ağa ve adamları, apartmandan çıkıp yola adımladılar. O sırada üzerlerine doğrultulmuş silahları fark edip kalakaldılar. Azad Ağa'nın kaşları Metehan'ı görünce hafifçe kavislendi.
''Meto?'' diye sordu. Birbirlerini tanıyorlar mıydı? Nasıl, neden, nereden? İstemsizce geriye kaçıp Metehan'dan yarım adım uzaklaştım. Bacaklarım hâlâ titriyordu, koşacak enerjim kalmamıştı.
"Sana kötü bir haberim var, Azad. Bu kadının tek bir saç teli için hayatını sikecek bir adam tanıyorum."
Azad Ağa kaşlarını çatıp ne diyeceğini bilmiyormuş gibi Metehan'a ve ona doğrultulmuş silahlara baktı. Çok da korktuğu söylenemezdi. Tam bu sırada elinde beyaz gül buketiyle köşeyi dönen Serhat'ı gördüm.
Metehan sırıttı. "İyi insan lafının üstüne gelirmiş. Ona ne açıklamamı istersin?"
Serhat'ı görünce içime yayılan güven duygusuyla afalladım. Onun beyaz güllere bu kadar özenle bakması garip hissettirdi. Bakışlarım dudaklarına kaydı. Böylesine gülümseyerek yürümesi karnımın içinde haberimin olmadığı kıpırtılara neden oldu.
Serhat Arslan, ağır çekimde yürümeye başladı ya da ben öyle hissettim çünkü her bir hareketini uzun bir süre dikkatle izledim. Üstünde geceliğimle aynı renkte bol bir tişört ve dökümlü özel bir kumaştan pantolon vardı. Evren bizimle oyun oynuyor olmalıydı. İkimizin de aynı yanağı kırmızıydı ve aynı dudak köşemiz patlamıştı. Bakışlarını buketten kaldırışını anbean izledim. Gözleri sanki burada olduğumu hissetmiş gibi doğrudan beni buldu. Sürekli ikimizi birbirine çeken bu enerji de neydi?
Serhat'ın gülümsemesi, sızlayan yanağımı ve dudağımı görünce donuklaştı. Tüm ruh hâlimi hissetmiş gibi kaşlarını çattı. Bize doğru yürürken bakışlarını hepimizin üstünde dikkatlice gezdirdi. En son gözleri, sırtını gördüğü Azad Ağa ve ona silah doğrultan adamları arasında gidip geldi. Az çok neler olduğunu kavrayınca beyaz gül buketini yana indirip adımlarını hızlandırdı.
Azad Ağa, dünyanın en haklı insanı olduğunu ya da Metehan'ın bir şekilde onu anlayabileceğini düşünüyor olacak ki başıyla beni gösterip, "Bu kadınla berdelim var, Meto. Arkanda duran kadın
karım sayılır. Onu bana verin, biz de olayı büyütmeden gidelim," dedi.
Serhat'ın kaşlarının hızla kalkıp indiğini gördüm. Yüzündeki ifade biraz... garipti. Birkaç adım sonra Azad Ağa'nın yanına varıp elini omzuna yerleştirdi. Serhat'ın gelişini fark etmeyen Azad Ağa, omzuna dokunulmasıyla refleks olarak arkasını döndü.
Serhat'ın yüzündeki alaycı ifade değişmedi. "Oldu olacak düğününüzü de ben yapayım mı?" Dudak kıvrımları belirginleşti. "Kraliyet düğününe ne dersin? Sizi en prestijli otelimde ağırlarım. Hem... balayına da Umman'a gelirsiniz."
Kaşlarım istemsizce çatıldı. Önce Metehan'a sonra da Serhat'a baktım. Onlar beni... Azad Ağa'ya mı vereceklerdi?
🥀 ~ ✨ ~ 🥀 ~ ✨ ~ 🥀 ~ ✨
⚠️ Tetikleyici unsurlar vardır. Bu hikâye hassas kalplere önerilmez. ⚠️
🪶 R ~ U ~ Y ~ A ~ M B ~ O ~ O ~ K ~ S 🪶
Smut/cinsellik içeren bölümler yasalar gereği herkese açık yayınlanmayacaktır.
+21 etiketli sahneler yalnızca Ruyam Books mobil uygulamasından okunabilmektedir.
MEHTAP'IN HİKÂYESİ - ARK EVRENİ 1
ARK Evreni sıralamasında birinci hikâye Mehtap'dır. (Ayten kitabı yayınlandığında Mehtap, ikinci hikâye olacak) Mehtap'ın hikâyesi üçlemeden oluşur, ilk iki hikâyesi yazılıp final vermiştir.
Her hafta yeni bölüm düzenli olarak yayınlanacaktır.
Hikâye, geçmişten gelen travmalarıyla Mehtap karakterine odaklanmaktadır. Mehtap Adal ve Serhat Arslan'ın tanışmasıyla başlayan ve birbirlerini iyileştirerek derinleşen ilişkilerini anlatıyor. Yavaş ilerleyen ama okuyucusunun kalbinde iz bırakmış bir kurgudur.
Mehtap sayesinde Kandemir ailesini, Serhat'ın arkadaşı olması nedeniyle de 'Reis' diye bahsedilen ARK kitabındaki Arya'yı ilk defa tanıyoruz. ARK, evrendeki ikinci hikâyedir. Karakter yapıları bu seride oturmaya başlıyor. Melek'in (Ayten'in birinci kızı, Arya'nın ablası) bu kitapta gizli geçmişiyle yer alıyor. Kalender Kandemir ve Kandemir ailesine mensup insanları (Batu, Emin, Altuğ...) tanımaya ve hikâyelerini öğrenmeye başlıyoruz.
🔄 EVRENSEL ZAMAN ÇİZELGESİ
Mehtap Üçlemesi: 2017 - 2022
ARK Üçlemesi: 2023 - 2024
Venüs Üçlemesi: 2027 - 2029
Arven Üçlemesi: 2044 - 2047
ARK Evreni adı altında dört üçleme hikâye yayınlanmaktadır. Mehtap üçlemesi, ARK üçlemesi, Venüs üçlemesi ve Arven üçlemesi olmak üzere toplam 16 hikâye bulunmaktadır. Üçlemeler, bağımsız olarak okunabilir. Ortak karakterlere ve geniş bir olay örgüsüne sahiptir.
📕 BU SERİDE OLUP HENÜZ YAYINLANMAYANLAR
Ayten Üçlemesi: 1990 - 1997
Kahraman Üçlemesi: 2015 - 2023
(Kahraman'ın ilk 2 bölümü Ruyam Book - ✨Güncel Hikâyeler alanında yayınlanmıştır)
Asrın Üçlemesi: 2047 - 2050
Aşir Üçlemesi: 2092 - 2094
📚 DEHB'Lİ YAZARIMIZIN CANI İSTERSE YAZABİLECEĞİ DİĞER KİTAPLAR
Yale'nin hikâyesi
ARK'dan ve Arven'den tanıdığımız Arya'nın asistanı Yale'nin hikâyesi...
(Buğra & Yale)
Leyla'nın hikâyesi
Aren'in eşi Leyla'nın hikâyesi...
Sonraki Bölüm İçin Aşağıdaki Resme Tıklayın!
👇 👇 👇 👇 👇
.png)



![[+21] 01. BÖLÜM - TANIŞMA - MEHTAP I](https://static.wixstatic.com/media/da4286_00a84d545c67446fb194be049397933b~mv2.jpg/v1/fill/w_980,h_551,al_c,q_85,usm_0.66_1.00_0.01,enc_avif,quality_auto/da4286_00a84d545c67446fb194be049397933b~mv2.jpg)

Yorumlar