top of page

[+21] 01. BÖLÜM - TANIŞMA - MEHTAP I

Güncelleme tarihi: 4 Eki

ree
2017 Yılından İtibaren Başlamaktadır. ARK Evreni yer alan sonraki üçleme olan kitap ARK, 2023'de başlıyordu.

Uyarı: Bu bölümde ölüm, intihar ve travmatik olaylara dair betimlemeler bulunmaktadır. Hassasiyetiniz varsa dikkatle okuyun.


Mehtap ~

Annemin feryat eden çığlık seslerine uyandım. Hemen kapının girişinde babamı gördüm. Elinde bir bıçak vardı. Şaşkınca ellerine bakıyordu. Bakışlarım ellerine kaydı. Bu kırmızılık da neydi? Boya? Ketçap? Annemin kanı...

Koltuktan kalktığım gibi yerde son anlarını yaşayan annemle karşılaştım. Neler oluyordu?

‘’Anne?’’ dedim ürkekçe. Annemin her tarafı kan içindeydi.

Ardından babama baktım. ‘’Baba... Baba ne oldu?’’

Birkaç saat önce sinemadan dönmüştük. Annem ve babam, ben uykuya dalmak üzereyken karşımdaki koltukta gittiğimiz film hakkında konuşuyor, gülüşüyorlardı.

Annemin yanına oturdum. ‘’Anne? Anne, iyi misin?’’ dediğimde bana baygın gözlerle baktı. Elim istemsiz olarak yanaklarına gitti. Ambulans?

‘’Baba... Ambulans.’’

Babama dönüp bağırdım. ‘’Baba! Hemen ambulans çağır!’’

Olduğu yerde şaşkınlıkla bizi izliyordu. ‘’Ben mi yaptım?’’

Sorusuna anlam veremeyip kaşlarımı çattım. Babam şoka girmiş gibi önce elindeki bıçağa, sonra da parmaklarındaki kana baktı. Bakışları bize dönerken yüzünün beyazlamış olduğunu fark ettim.

Yerimden kalkıp konağın çıkışına yürüdüm. Dış kapıyı açınca bağırdım. ‘’Dapîr! Ap! Biraşîr! Kimse yok mu? Yardım edin!’’

Aşağıdan gelen ayak sesleriyle annemin yanına geri döndüm. ‘’Dayê. Dayan, dayê. Geliyorlar, hemen hastaneye gideceğiz. Az daha dayan.’’

Son gücüyle yüzüme bakıp gözlerini kapattı. Yanımdaki konuşmaları ve feryatları duymadım. Babam olduğu yere oturmuş, ellerini iki yanından başına götürmüştü. Olanlara inanamıyordu.

Yerimden kalkıp konağın balkonuna ilerledim. Yalnızca birkaç saat uyumuştum, hâlâ rüyada olabilirdim. Bu yaşananlar, birbirlerine aşkla bakan annem ve babamın yaşayacağı şeyler değildi. Sadece aptal bir rüyanın içindeydim. Canım çok yanıyordu, boğuluyordum.

Taş korkuluğa tırmanırken, rüzgar yüzüme vurup saçlarımı geriye savurdu. Bir an bile düşünmedim, kendimi balkondan aşağıya bıraktım.

Herkes buna intihar dedi, ben ise uyanış...

Her gece aralıksız gördüğüm kabuslardan sadece biriydi. Yavaşça yataktan kalkıp odamın perdesini açtım.

Elimi göğsüme yerleştirip mırıldandım. ‘’Hepsi geride kaldı.’’

Bugün teyzemi ziyarete gidecektim. Bu yüzden hastaneye gitmek için özenle hazırlandım. Hiçbir şeyi unutmadığıma emin olduktan sonra evden çıktım.

Teyzemin hastane masraflarını karşılayan adamın, mimarlık ofisinde staj yapıyordum. Daha doğrusu onun şirketlerinden biriydi, çok fazla şirketi vardı. Tanınan bir aileden geliyordu, hayırseverdi. Hiç yüz yüze görüşmemiştik ama onu sosyal medyadan ve haberlerden takip ediyordum. Bu adama karşı hayranlığım gün geçtikçe artıyordu.

Haftanın üç günü staja, iki günü de üniversiteye gidiyordum. Hayatım çalışmak ve hayatta kalmak üzerine kuruluydu. Güçlü bir kadın olmak istiyordum. Aslında hissizleşmiştim. Herkes beni soğuk görürdü, çok arkadaşım da yoktu. Yeni tanıştığım insanlarla bağ kurmakta zorlanıyordum.

Yüreğim yaralanırken sadece seyirci kalmıştım. O günden sonra bedenim donmuştu. Bir türlü ısınamıyordum.

‘’Hoş geldin, Mehtap.’’

İlknur abla’ya baktım. ‘’Hoş buldum, abla.’’ Masamın üstündeki kağıtları gördüm. ‘’Bunların fotokopisi mi çekilecek?’’ diye sordum.

Başını salladı. ‘’Evet, tatlım. Sana zahmet olmazsa...’’ Bir şey hatırlamış gibi duraksadı. ‘’Ha bu arada! Bugün önemli bir görüşmemiz var. Sen de toplantıya katıl. Burada kalmaya karar verirsen bu projede yer alabilirsin.’’ İmayla göz kırptı. ‘’Özel bir proje.’’

Tebessüm ettim. Bu proje beni heyecanlandırmıştı. İlk defa başından beri bir projede yer alacaktım. Bunun beni nasıl geliştireceğinin farkındaydım. Okulda verilen eğitim teorik düzeydeydi ve gerçek hayattaki uygulamalarla farklılıkları vardı. Hatta bize öğretilen bazı bilgilerle programlar eskiydi. Burada staj yaparken, güncel ve pratikte işime yarayacak bir sürü yeni şey öğrenmiştim.

Ofisin içinde bir hareketlilik oldu. ‘’Mehtap... Güzelim, Necmi Bey’e haber ver. Misafirimiz geliyor.’’

İlknur abla yerinden kalkıp çift kanatlı cam kapıya ilerledi. Hızla kurucu mimarımızın odasına yöneldim. Ofisin kapısı açıktı.

‘’Necmi Bey, misafirimiz geliyor.’’ Necmi Bey telaşla yerinden kalktı. Gelen kişi önemli biri olmalıydı yoksa bu kadar telaş yapacak biri değildi.

Necmi Bey önde, ben arkasında, çift kanatlı cam kapıya doğru yürürken kapı aralandı. Ofise esmer tenli genç bir adam girdi. Yanındaki insanlarla konuşuyordu. Benden birkaç yaş büyük olduğunu tahmin ettiğim bu adam, ofisteki herkesin başının merakla ona dönmesini sağladı. Önemli biri geleceği için bu kadar genç birini beklemiyordum. Üzerinde hiçbir logosu olmayan beyaz bir tişört ve bol, dökümlü bir kumaş pantolon vardı. Teninin kavrukluğuna tezat bu beyazlık, adeta etrafına ışık saçıyordu. Kendimi bir an bu adamın, hangi parfümü kullandığını merak ederken buldum. Hemen ardından bu düşünceden rahatsız olup kaşlarımı çattım.

Necmi Bey’in birkaç adım arkasında durup bekledim. Necmi Bey, elini uzatıp kendisini tanıttı. Aynı şekilde beyazlar içindeki adam da karşılık verdi. Necmi Bey'in elini sıkarken, ‘’Serhat Arslan,’’ dedi. Ses tonu sert ve güçlüydü ama sanki hafif bir aksanı vardı. Belki de doğduğum topraklardan biriydi. Doğudan olabilir miydi?

Her zamanki donuk ifademle kafamı kaldırıp, merakla ona baktığım sırada gözlerimiz birleşti. Hayatımda ilk defa bedenimde bir elektriklenme hissettim. Sanki görünmez bir güç, onun bakışlarından tüm vücuduma kıvılcımlar yayıyordu. Rahatsız olarak kafamı Necmi Bey’e çevirdim ve kaşlarımı yeniden çattım.

Serhat Bey ile birlikte gelenler, siyah takım elbiseli daha çok koruma gibi gözüken kişilerdi. Onun buraya bu kadar beyazlar içinde gelmesi ve korumalarının simsiyah olması garip hissettirdi. Kendi kıyafetimi kontrol ettiğimde, bugün bende beyaz giyinmiştim. Garip bir şekilde etrafta ikimizden başka beyaz giyinmiş kimse yoktu. Belki de o yüzden böyle hissetmiştim.

‘’Mehtap, Serhat Bey ile gelenlerle ilgilenebilir misin? Onları misafir bekleme odasında ağırlayalım, istekleri varsa görevli kadına söylersin.’’ dedi. Kafamı olumlu olarak salladım. ‘’Tabii ki, hemen ilgileniyorum İlknur Hanım.’’ dedim. Başkaları yanımızdayken ona resmi şekilde hitap etsem de, yalnızken ya da bire bir konuşmalarımızda daha samimiydik.

Korumaların bazıları dışarıda beklemek için çıktı, bazıları da beni takip ederek bekleme odasına geçti. İçlerinden birkaçı Türkçe konuşuyordu ama diğerleri farklı dilde iletişim kuruyordu. Kulağa Arapça gibi geliyordu, hatta konuştukları bazı şeyleri anlamıştım.

Büyüdüğüm topraklarda, Kürtçe, Zazaca ve Arapça konuşulurdu. Ailemin din eğitimine verdiği önem nedeniyle de Arapça harfleri ve bazı kalıplaşmış cümleleri bilirdim. Ama konuşabilecek kadar bilgim yoktu. Ya da belki de kendime güvenmiyordum. Kürtçe bile duymayalı yıllar oluyordu.

Babamın annemi 18 yerinden bıçaklaması üzerine, mutlu aile tablomuz sadece birkaç saatte yerle bir olmuştu. Babasının prensesi olarak anılırken, bir anda katilin kızı olmuştum. Süt kardeşim ve teyzem dışında aile üyelerimden hiçbiri ile görüşmüyordum.

Annemin akrabaları, katilin kanını taşıdığım için benden nefret ediyordu.

Babamın tarafı ise -özellikle dedem-, babamı reddederek onun soyundan olduğum için beni de istememişti. İşin aslı bir kız çocuğu olmam nedeniyle dedem tarafından yok sayılmıştım.

Küçük bir kız çocuğunu hiçbir yere sığdıramamışlardı.

Üstelik varlıklı bir aşirete doğmuştum, teyzem gibi maddi zorlukları da yoktu. Sadece beni istememişlerdi, fazlalık olarak görmüşlerdi. Çünkü cinsiyetim kadındı.

Çektiğim fotokopileri de zımbalayıp yanıma alarak, toplantı odasına doğru ilerledim. İlknur abla slayttan bir şeyler göstererek, ciddi şekilde aklındakileri aktarıyordu. Bu anları kaçırmamak için acele etmeye başladım.

‘’Arap bir iş adamıymış. Bu kadar korumayla geldiğine göre baya zengin olmalı.’’ diyen sesle çaprazıma döndüm. Kaşlarımı çatarak Ekin Bey’e baktım.

Lakayıt şekilde, ‘’Daha bu yaşta kırışıklığın var, bu kadar kaşlarını çatma.’’ dedi. ‘’Anlamadım?’’ diyerek cevap verdim.

İşaret parmağını kaşlarımın ortasına dokundurarak gülümsedi. Onun dokunuşuyla kaşlarım düz bir hal alırken, irkilerek birkaç adım geriye kaçtım.

‘’Kaşlarını çatmaya devam edersen, genç yaşta botoks yaptırmaya başlaman gerekir.’’ dedi. Ardından da kalçasını dayadığı masadan ayırarak, toplantı odasının kapısına ilerledi.

Ne dediğini anlamaya çalışırken, ‘’Yürümek için bacaklarını hareket ettirmen gerekiyor, hadi Mehtap seni mi bekleyeceğiz?’’ dedi ve cam kapıyı açık bırakarak içeriye girdi.

Hemen ardından hızlı adımlarla toplantı odasına girdim ve kapıyı kapattım. Elimdeki kağıtları oturan kişilerin önüne bırakmaya başladım.

Şöyle kısaca herkes ne yapıyor diye süzdüğümde, Serhat Bey’in bana baktığını gördüm. İlknur abla hala proje hakkında düşüncelerini anlatırken, onun tüm dikkatinin benim üzerimde olması rahatsız hissettirdi. Benden gözlerini çekerek, Ekin Bey’i incelemeye başladı.

Kapının önündeki konuşmamızı gördüğünü düşünerek, Serhat Bey’in bakışlarını boş verdim. en son Necmi Bey’in önüne sunum dosyasını bırakarak yerime geçip oturdum.

İlknur ablanın bahsettiği proje çok büyüktü ve inanılmaz detaylıydı. Bodrum ve İstanbul’da yapılacak iki malikaneyi kapsıyordu.

Konuk evi, hamam, sauna, bahçe ve kat terasları, spor salonu, yüzme havuzu, barbekü alanları, ateş çukuru, veranda, kat asansörü, özel otoparkı ve daha birçok sayamadığım detayı vardı. Hayranlıkla dinlediğim proje ile ilgili notlar almaya devam ettim.

Malikanenin iç tasarımına geçildiğinde, Ekin Bey bana göz kırpıp başıyla ekranı işaret etti. İlknur abla yerine otururken, Ekin Bey ayağa kalktı ve kendi alanında proje bilgilerini anlatmaya başladı. Ardından peyzaj mimarı ve projenin içinde yer alacak teknikerler, inşaat mühendisi, makine mühendisi ve elektrik mühendisi de fikirlerini söyledi.

Serhat Bey’in projeye onay vermesi üzerine, ekibimiz kendi aralarında projeyi tartışmaya başladı. Ekin Bey, ‘’İlknur, fazladan bir kişiye daha ihtiyacım olacak.’’ dedi. Sonra açıklama yaparak, ‘’Ölçümler yapılacak, ön çalışma çıkarılacak ve kullanılacak malzemeler belirlenecek.’’ diye yapılacaklar listesini saydı.

İlknur abla derin bir nefes alıp, camın arkasında çalışan mimarlara, mimarların asistanlarına ve stajyerlere baktı. Sonra gözleri beni buldu ve Ekin Bey’e döndü. ‘’Ne dersin?’’ diye sordu.

Ekin Bey beni kısaca süzerek, ‘’Bana böyle bir projede stajyer mi vereceksin?’’ diye sordu. İlknur abla, ‘’Stajyer gözüyle bakmadığımı biliyorsun, hem çok çalışkan hem de başarılı. Bizimle devam etmeye karar verirse, projede yer alabilir.’’ dedi.

Yerimde dikleşerek Ekin Bey’in cevap bekleyen gözlerine baktım. ‘’Sizin içinde uygunsa, tabii ki isterim.’’ dedim. Sonra da yerimde kıpırdanarak, ‘’Yüksek lisans düşünüyorum, o süreçte full time çalışamam ama..’’ Ekin Bey sözümü kesti.

‘’Benim asistanım olursun o zaman, İlknur içinde uygunsa?’’dedi. İlknur abla onay verdiğinde, tebessüm ederek önümdeki sunum dosyasına ve notlarıma baktım.

Necmi Bey hafif alaycı bir tonla, ‘’Yeni asistanını da Erasmus değişimine kaptırma!’’ dedi. Ekin Bey’in sert bakışları Necmi Bey’e dönünce, toplantı odası sanki buz kesti. Havada oluşan gerginlik hissedilmeyecek gibi değildi.

İlknur abla rahatsız hissetmiş gibi bana döndü ve ‘’Ekin’in şansına, onun asistanları hep Erasmus’a başvurarak aramızdan ayrılıyorlar.’’ dedi. Şaşkınlık nidası eşliğinde, ‘’Umarım o şansa bende sahip olurum.’’ dedim. Yurt dışına çıkmayı, yeni yerler görmeyi, farklı kültürler tanımayı isterdim.


Sonraki Bölüm İçin Aşağıdaki Resme Tıklayın!

👇 👇 👇 👇 👇

2 Yorum


Bu gönderiye yorum yapmak artık mümkün değil. Daha fazla bilgi için site sahibiyle iletişime geçin.
melekicim
melekicim
19 Ağu

Çok güzel bir bölüm💜

Beğen
Şu kişiye cevap veriliyor:

🥰🥰🥰🥰

Beğen
İstanbul Kitap Fuarı - Ulysses Yayınları
İstanbul Kitap Fuarı - Ulysses Yayınları
Etkinliğe 36 gün kaldı
13 Ara Cmt
Büyükçekmece
Muhtemel Yaklaşan İmza Günü - Ulysses Yayınları Fuar'da olacak ancak Yazar Ruyam'ın katılımı bir hafta önceden belirlenip duyurulacaktır. Fuarlarda katılacak kişi sayısının etkisi fazladır. Katılmayı düşünenler ya da katılacağına emin olanlar kayıt oluşturmayı unutmasınlar... Tarih ve saat belirsiz.
bottom of page