top of page

[+21] 02. BÖLÜM - HASTANE - MEHTAP I

Güncelleme tarihi: 4 Eki

ree

Mehtap ~

Mesai bitiminin ardından çocukluk arkadaşım Batu’yu beklemek için ofisten çıktım. Benden birkaç dakika sonra da Necmi Bey’le konuşarak çıkan Serhat Bey’i gördüm.

Necmi Bey, misafirini uğurladıktan sonra ofise geri döndü. Korumalarla birlikte gelen araba eşliğinde, Serhat Bey’de arabasına ilerledi.

Yanımdan geçerken tereddüt ederek durdu ve bana döndü. ‘’İsmin?’’ diye sordu. İstemsiz olarak kaşlarımı çatarak ona baktım. ‘’İsmim?’’ diye tekrarladığımda, komik bir şey duymuş gibi genişçe gülümsedi. ‘’Herkesin bir adı olur, senin yok mu?’’ dedi.

Rahatsız olarak en ciddi ifademi takıntım. Sonra aşağıdan yukarıya doğru onu süzdüm ve en son gözlerine baktım. ‘’Herkes gibi tabii ki benimde adım var. Ama sizinle samimi olacak kadar, yakınlığımız var mı? Yok!’’ dedim ve önüme döndüm.

Bir süre bekledikten sonra kahkaha atmaya başladı. Delinin zoruna bak, kafayı yemiş herhalde. Bu tarz adamlar varlıklı oldukları için her şeyi elde edebileceğini, herkesin dediklerini harfiyen yapacaklarını düşünür. Dedemde böyle bir adamdı.

‘’İstersen seni gideceğin yere kadar bırakabiliriz?’’ dediğinde, saniyesinde iğrenerek ona kısa bir bakış attım. Yaşadıklarımdan sonra yabancılara, özellikle erkeklere güvenmezdim. Bu kadar erkek korumanın olduğu ve benimle gereksiz samimiyet kurmaya çalışan bu adamın bulunduğu arabaya asla binmezdim.

O sırada İlknur abla’da ofisten çıktı ve yanımıza geldi. Serhat Bey ile kısa bir konuşma yaptıktan sonra bana döndü. ‘’Hastaneye mi gidiyorsun?’’ diye sordu. Kafamı olumlu olarak salladım. ‘’Bende sizinle gelebilir miyim?’’ diye sevimlice sordu. Teyzemi uzun zamandır ziyaret etmemişti, iyi anlaşırlardı.

Hafif bir tebessümle, ‘’Teyzem seni özlediğini söylemişti. Gelirsen iyi olur, morali yükselir.’’ diyerek sorusuna cevap verdim.

‘’Peki..’’ dedi uzatarak, ‘’..bugün bizi hangi genç, kaslı ve yakışıklı delikanlı alacak?’’ diye sordu. Tebessümüm genişlerken, ‘’Ankaralı olan, Batu.’’ diye cevapladım.

Yetimhanede kalırken ailem olarak gördüğüm üç çocuktan biriydi. Üçüde teyzeme yardımcı olan hayırsever işadamının korumasıydı. Altuğ ve Batu ile yaşlarımız aynıydı Emin bizden birkaç yaş ufaktı. Ama ufak olduğuna bakmayın, Altuğ’u korumak için kendisinden büyükleri döverdi.

Altuğ ise sert ve iyi yarı görünüşünün aksine, en duygusal, sakin ve sessiz olanımızdı. Kendisinde tam bir mafya tipi vardı ama o minik bir kedi gibiydi. Gerçi birkaç defa Emin’in boks yaptığı yere gitmiştim. Altuğ orada kendinden güçlü adamı dövmüştü, o kadar kası boşuna yapmadığı belli oluyordu.

Önümüze son model KAN plakalı bir arabanın yanaştığını gördüm. Kenara çekilip binmesi için İlknur ablaya yol verirken, inceleyerek arabaya bakan Serhat Bey’i gördüm. Arkasındaki korumalarda Serhat Bey’in arabasına binmesini bekliyordu.

Bakışları bana döndüğünde ne yapacağımı bilemeyerek öylece kaldım. Az önceki lafları ben söylememişim gibi, nazikçe ‘’İyi akşamlar.’’ diyerek arabanın ön koltuğuna oturdum.

Ben bindikten sonra, Batu’da dışarıdaki kalabalığı incelemeyi bitirmiş olacak ki, ofisin önünden ayrıldık. ‘’Nasılsınız hanımlar, gününüz nasıl geçti?’’ diye sohbeti açtığında, İlknur abla kısa bir özet geçti.

Batu arabanın radyosunda Ankara oyun havası çıkınca sesini açtı. Bana imalı şekilde baktı, bende gözlerimi devirip gülümsedim. ‘’Hele! Yavaşş… Amanın, amanın!’’ diye müziğe eşlik etmeye başladı.

‘’Kız, şu torpidoda kaşıklar olacaktı. Şıkkıdı şıkkıdı yap bir bakalım.’’ dediğinde, omuz silkeleyerek ona baktım. Bana cevap olarak ‘’Angaralıyız delikanlıyız kaşık çalarız, misket oynarız…’’ dedikten sonra, İlknur ablanın kahkahaları arabayı doldurdu.

Onlar sohbet ederken, ben camdan dışarıyı izlemeye devam ettim. Batu bana dönerek, ‘’Sonraki ay yokum.’’ dedi. ‘’Nereye gideceksin?’’ diye merakla sordum.

‘’Helin Hanım'ın yurt dışında bilmem ne sergisi varmış, abim ‘Helin’in güvenlik ekibinin başında dur’ dedi. Bende gideceğim mecburen.’’ diye cevap verdi.

‘’Kalender Bey’in kardeşi oyuncu değil miydi? Sergi falan ne alaka?’’ dedim kararsız ses tonumla.

‘’Evet oyuncu. Ama güzel sanatlar okuyor. Abim yurtdışına gittiğinde ona özel fotoğraflar çekiyor, o da bu fotoğraflara kendi yorumunu katarak tablo haline getiriyor. Ondan beklenmeyecek düzeyde yetenekli biri.’’ dedi.

Batu, Kalender Bey’in kardeşi Helin ile hiç anlaşamıyordu. İlk başta Helin’in koruma ekibindeyken, aralarındaki bu durumdan dolayı ekip değiştirmişti. Birbirlerini gıcık etmeye ve tartışmaya bayılıyorlardı. Düşününce bu durum garip gelmişti, çünkü Batu herkesle samimiyet kurabilecek biriydi.

Kaşlarımı çatıp Batu’ya baktım. ‘’Sen bu kızdan hoşlanıyor musun?’’ diye sorduğum gibi alayla bana baktı ve ‘hadi oradan’ der gibi kafa salladı.

‘’Bu kadar soğuk olma Istanbul, kıçı donan Angara'm sanıyor.’’ dediğinde sessiz kaldım.

İlknur abla, ‘’Ankara nasıl bir yer?’’ diye sordu.

Batu derin bir nefes alıp, ‘’Başta ayaz geliyor ama, yaşayınca alışıyorsun.’’ dediğinde dalga geçerek, ‘’Müdüre Hanım yurdu ısıtmıyordu, ondandır o. Yeni müdür gelince, bize acıyıp masraf yapmıştı. Yıllarca süren soğukla mücadelemiz bitmişti.’’ dedim.

‘’Aha bak gözünü sevdiğim Angara’m da tıpkı Mehtap gibi!’’ dediğinde, koluna sert şekilde vurdum. Bana soğuk nevale demeye çalışıyordu.

Kahkaha atarak bana göz kırptı, ‘’Sinek ısırınca daha çok acıyor yemin olsun. Biraz Emin’in yanına git seni çalıştırsın, bu güçsüzlükle işin zor.’’ dedi.

Hastaneye kadar sohbet ederek ilerledik. Batu arabayı park edip bizimle birlikte indi. Hastane kapısına vardığımızda Batu’nun telefonu çaldı. “Siz gidin ben yetişirim.” demesi üzerine, İlknur abla önden yukarıya çıktı.

Batu telefonunu açarak, “Efendim Ebru?” diye yanıtladı. “Şu an yakınlarda değilim, Behram abiye haber veremez misin?” diye sordu. Sonra ne duyduysa gergin şekilde olduğu yerde turlamaya başladı.

“Tamam sen yenilerini iste, depoda tüm ofis mobilyalarının yedekleri var zaten. Bende geliyorum, kimse girmesin odasına.” dedi.

“Evet Ebru, ben gelene kadar sakinleşirse çağırır zaten. Çağırmadan odasına girmeyin, sinirliyken gözü bir şey görmez biliyorsun.” yanıma doğru yürümeye başladı.

“Birine zarar vermesin, dikkatli olun.” diyerek telefonu kapattı. Bana bakarak, “Mehtap benim şimdi gitmem gerekiyor, işiniz bitince ararsınız olur mu?” diye sordu.

“Gelmene gerek yok, bugün teyzemle kalacağım zaten.” dedim. Aslında tam şu ana kadar kalma planım yoktu, ama işi vardı belli ki daha çok zahmet vermek istemedim.

“Bizim çocuklardan biri gelse?” sorusunun ortasında kaşlarımı olumsuz anlamda kaldırmıştım bile. “Gerek yok gerçekten. Kocaman kadın oldum, bakarım başımın çaresine.” dedim.

İstemeyerek beni onayladı ama, kararsız kalarak bir bana bir de otoparka baktı. “Hadi Batu git. Eğer acil bir şey olursa, arar Emin’i darlarım. Önemli bir şey belli ki, bir an önce yola çık.” dedim.

“Tamam gidiyorum, ama kalıp kalmayacağını bana mutlaka haber ver. İşim bitmiş olursa gelip seni alırım.” dedi. Onu onayladığımda yanımdan telefonunu kurcalayarak ayrıldı.

“Alo Mert. Acil Holdinge gelmen lazım. Abim yine tüm odayı birbirine katmış.” dedi. Kalender Kandemir mi? Öyle öfkeli bir adama hiç benzemiyordu. Kendisi teyzeme yardımcı olan hayırsever iş adamıydı.

“Ben nereden bileyim amına koyayım! Kurban olduğum abim, sinirlenmiştir gene atmıştır kafası bir şeye..” dedi. Yürümeye devam ettiği için konuşmanın devamını dinleyemedim.

Neler olduğunu merak ederek, asansörle teyzemin odasına çıktım.

Kapıyı açtığımda İlknur abla ve teyzemin konuşma sesleri geliyordu. Teyzem bana bakarak, ‘’Geldin mi bal kızım?’’ dedi. ‘’Geldim teyzeciğim, nasıl oldun?’’ diye sordum.

‘’İyiyim güzelim. Uzun zamandır İlknur’u görmemiştim, onu görünce moralim yükseldi.’’ dedi.

İyiyim dediği halde çökmüş bedeni gözden kaçmıyordu. Birkaç sene önce yaşadığı her şeye rağmen cıvıl cıvıl olan teyzem, zayıflamış, tedaviden dolayı saçları, kaşları ve kirpikleri de dökülmüştü. Gözlerinin altındaki morluklar, gelmesini asla istemediğim o zamanların habercisi gibiydi.

Serum takılı olmayan elini, ellerimin arasına alarak hafifçe havaya kaldırdım ve nazikçe öptüm. Özlemle, ‘’Canımın içi teyzem.’’ dedim. Sonra da yatağa kalçamı dayayarak yük vermeden oturdum. Onun zamanında beni sevdiği gibi, yanağını usul usul okşadım.

İkimizde duygusallaştığımızda, İlknur abla ortamdaki bu hüznü dağıtmak için epey uğraştı. Sonra birkaç saat kendi aralarında konuştular. İlknur abla gitmeye karar verince, yolcu etmek için ayağa kalktım.

‘’Sen gelmiyor musun Mehtap? Taksi çağırdım, beraber gidelim.’’ diye sordu. Evlerimiz birbirine yakındı, İlknur abla teyzemin komşusuydu zaten. ‘’Ben bu gece burada kalacağım abla, seni taksiye binene kadar bekleyip buraya dönerim.’’ dedim.

Teyzem gözleri dolarak bana baktı. Neden gitmek istemediğimi anlamıştı. ‘’Batu’yu Emin’i ya da Altuğ’u arasana Mehtap. Yorgunsun zaten, gidip eve dinlen kızım.’’ dedi.

Yerimde huzursuzca kıpırdanıp, ‘’Gerek yok teyze, seni özledim hasret giderelim. Yarın metroyla okula geçerim.’’ dedim.

Gördüğüm kabuslardan dolayı yanımda birinin uyuması zordu. Teyzem benim bu durumumdan fazlasıyla etkileniyor, suçluluk duyuyordu. O nedenle o uyuduktan sonra her zamanki gibi gizlice koridora çıkacaktım.

Teyzem, ‘’İlaçların işe yaramıyor mu?’’ diye sordu. ‘’İlaçlarda terapide işe yarıyor, eskisi gibi değilim. Sadece ürperiyorum, kendimi güvende hissetmiyorum. Yani hoşuma gitmiyor, artık krize falan girmiyorum.’’ dedim.

‘’Hiç arkadaşın yokmuş diye duydum, diğer stajyerlerle de çok konuşmuyormuşsun.’’ diye sorguya başladı. ‘’Okuldan arkadaşlarım var. Bizimkilerle büyüdüğüm için hemcinslerimle çok iyi anlaştığım söylenemez. Ama merak etme, iyiyim.’’ dedim.

‘’Emin sana hala dövüş dersleri veriyor mu? Kendini koruman için, devam ediyor musunuz?’’ dediğinde bıkkın bir nefes verdim. ‘’Evet, unuttun mu onlar koruma. Yanımda üçünden birini gören olursa, anında erkekler ortadan kayboluyor. Yalnız değilim, sen sadece kendini düşün.’’ dedim.

O öldükten sonra yalnız kalacağım için endişeliydi. Kimsesiz kalacaktım ve bunu biliyordu, ölmeden önce elinden geleni yapmak istiyordu ama artık çok geçti.

‘’Hoşlandığın biri var mı? Üniversiteden ya da staj yaptığın yerden? Kalbini hızlandıran, romantik anlar yaşayacağın..’’ ona her zamanki donuk ifademle baktım. ‘’Aslında..’’ dedim ama anlatıp anlatmamak konusunda kararsız kaldım.

Heyecanla, ‘’Ne!? Gerçekten biri mi var?’’ dedi. ‘’Biri yok ama bugün biriyle tanıştım. Daha doğrusu tamda tanıştık denemez, sadece adını soyadını biliyorum. Rahatsız edici bir tip ama onunla göz göze geldiğimizde, bedenimden bir elektrik akımı geçmiş gibi hissettim.’’ sözlerimi tamamladığımda, teyzem kafasını olabildiğince yukarıya kaldırarak bana baktı.

‘’Biri için heyecanlandın mı yani? Sen bir şeyler hissettin, öyle mi?’’ şaşkınlık nidasıyla ‘’Tanrım!’’ dedi.

‘’Ölmeden önce, kızıma bir şeyler hissettiren bu adamla tanışmak istiyorum.’’ bu daha çok bir dilek gibiydi.

‘’Hey hey! Bende insanım, tabii ki hissedebiliyorum. Sadece, karşımdaki kişinin beklentilerini karşılayamayacağımı biliyorum. Neden bir başkasını cehennemime alayım ki? Artık, ilişkilerde kimse fedakarlık yapmıyor teyze.’’ diyerek kendimi savundum. Bu sırada kapı açılarak içeriye hemşire girdi.

Teyzemin acılarını azaltmak ve onu rahatlatmak için ilaç verildiğinde, kendini uykunun huzurlu kollarına bıraktı. Bende koridora çıkarak, bekleme alanındaki koltuklara oturdum. Kafamı duvara dayayarak, gözlerimi kapattım ve gün içinde yorulduğumdan olsa gerek kısa sürede uykuya daldım.


Sonraki Bölüm İçin Aşağıdaki Resme Tıklayın!

👇 👇 👇 👇 👇

1 Yorum


Bu gönderiye yorum yapmak artık mümkün değil. Daha fazla bilgi için site sahibiyle iletişime geçin.
melekicim
melekicim
19 Ağu

💜💜

Beğen
İstanbul Kitap Fuarı - Ulysses Yayınları
İstanbul Kitap Fuarı - Ulysses Yayınları
Etkinliğe 37 gün kaldı
13 Ara Cmt
Büyükçekmece
Muhtemel Yaklaşan İmza Günü - Ulysses Yayınları Fuar'da olacak ancak Yazar Ruyam'ın katılımı bir hafta önceden belirlenip duyurulacaktır. Fuarlarda katılacak kişi sayısının etkisi fazladır. Katılmayı düşünenler ya da katılacağına emin olanlar kayıt oluşturmayı unutmasınlar... Tarih ve saat belirsiz.
bottom of page