[+21] 03. BÖLÜM - AY IŞIĞIM - MEHTAP I
- Yazar Ruyam ✍️

- 2 Eyl
- 6 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 4 Eki

Mehtap ~
Babam ‘’Ben mi yaptım?’’ diye sordu, sorusuna anlam veremeyerek kaşlarımı çattım. Babam şoka girmiş gibi elindeki bıçağa, kana ve bize yeniden baktı.
Yerimden kalkarak konağın çıkışına doğru yürüdüm. Dış kapıyı açtığımda, ‘’Dapîr! Ap! Biraşîr! Kimse yok mu? Yardım edin!’’ diye bağırdım.
Aşağıdan gelen ayak sesleriyle annemin yanına geri döndüm. ‘’Dayê. Dayan dayê. Geliyorlar, hemen hastaneye gideceğiz. Az daha dayan.’’
Son gücüyle gözlerimin içine baktı ve gözlerini kapattı. Yanımdaki konuşmalar ve feryatları duymadım, babam olduğu yere oturmuş ellerini iki yanına alarak, kafasını gömmüştü. Olanlara inanamıyor gibi bir hali vardı.
Yerimden kalktım ve konağın balkonuna doğru ilerledim. Yalnızca birkaç saat uyumuştum, hala rüyada olabilirdim. Bunlar birbirlerine aşkla bakan annem ve babamın yaşayacağı şeyler değildi.
Sadece aptal bir rüyanın içindeydim, gecelerimi zehir eden kabuslarımdan biriydi.
Taş korkuluğa tırmanırken rüzgar yüzüme vuruyor ve saçlarımı geriye savuruyordu. Bir an bile düşünmedim, kendimi balkondan aşağıya bıraktım.
Herkes buna intihar dedi, ben ise uyanış.
Her uyanışım, yeni bir kabusla devam ediyordu. Her defasında kapana kısılmış gibiydim. Yetimhanede gördüğüm zorbalıklardan uyanıp, renklerimi solduran o anıya gidiyordum. Aslında hepsi bir rüyaydı ve geçmişte kalmıştı.
‘’Teyze, sen mi geldin?’’ diye sorarak oturma odasına ilerledim. Teyzem gece işte olurdu ve bu saatlerde gelmezdi. Gençliğinde çalıştığı gazinoda konsomatrisken, şimdi gazinoyu devir alan adama yardımcı oluyordu. Yaşlanmış olsa da Ankara’da ismi bilinen bir kadındı, adamda onun bu sektördeki deneyiminden sonuna kadar yararlanıyordu.
‘’Teyze?’’ diye yeniden seslendim. Oturma odasında kimseyi bulamayınca, mutfağa doğru adımladım.
Bu hikayede annem mi daha şanssızdı yoksa teyzem mi bilmiyorum. Annem, severek babamla evlenmişti. Aşık olduğu adam tarafından da acımasız şekilde katledilmişti.
Babamın psikolojik rahatsızlıkları olduğu için cinnet geçirdiği, yapılan birçok test sonucu mahkemece kabul edildi. Bu süreçte tutuklu yargılansa da, çok uzun süre hapishanede kalmadı.
Birkaç defa hapishaneye girdi çıktı ama daha çok klinikte uzun süre tedavi gördü.
Teyzem ise, evlendirildiği adamdan çocuğu olmuyor diye yıllarca şiddet görmüş. Babamın ve annemin müdahaleleri ve teyzemi koruma çabaları üzerine, kocasıyla birlikte hastaneye kontrole gitmiş ve teyzemin bir sorunu olmadığı görülmüş. Bunun üzerine kocasının kısır olduğu anlaşılmış ve adam intihar etmiş.
Teyzem tam bu işkenceden kurtuldum derken, annemin ölümü ve babamın hapishaneye düşmesi üzerine, kendinden yaşça küçük kaynı ile evlendirilmek istenmiş.
Benim Ankara’da devlet yurduna alındığımı duyunca, birkaç ziynet eşyasını bozdurarak Ankara’ya kaçabilmiş.
İlk başta bir derneğe sığınıp, temizlik işleri yapsa da kocasının ailesi peşini bırakmamış. Bir süre sonra da şu an çalıştığı yer ile yolları kesişmiş, o zaman hatırlı müşterileri olan bir pavyonmuş. Bu nedenle teyzemi koruyormuş gibi gözüküp, onun saflığından yararlanmışlar.
Teyzem, yaptığı işten dolayı toplum tarafından yargılansa da aslında iyi bir kadındır. Başka bir şansı olsaydı, ne o adamla evlenmeyi ne de bu işleri yapmayı isterdi.
Mutfağın içine girdiğim sırada, biri arkamdan elini ağzıma kapatarak, beni kendisine çekti. Ne olduğunu anlayamadan çırpınmaya başladım.
‘’Şhh! Sessiz ol ateş parçası, merak etme bu güzelliğine yazık etmemek için elimden geleni yapacağım.’’ dedi. Tüm bedenim korkuyla irkildi ve çığlık atma isteğiyle boğazım yandı.
Bacaklarımı gelişigüzel sallayarak ellerinden kurtulmaya çalıştıkça, beni iğrenç bedenine daha da çok bastırdı.
Yanaklarımdan yaşlar süzülürken, elinin boğumlarından biri ağzıma yaklaştı. Sertçe parmağını ısırdım. Acıyla geriye çekildiğinde, var gücümle çığlık atmaya başladım.
Bacaklarımdaki güç tüm vücudumdan çekilmiş gibiydi, duvara sürünerek dış kapıya doğru ilerlemeye çalıştım.
O sırada kendine gelerek, topuz yaptığım saçlarıma sıkı şekilde asıldı. ‘’Yapma! Canım acıyor, saçlarımı bırak!’’ diye bağırmaya başladım.
Beni kendisine doğru çevirerek yüzüme sert bir tokat attı. Tokatın şiddetiyle kafamı holdeki vestiyere vurdum ve yere düştüm. ‘’Yalvarırım yapma, ne olursun yapma!’’ diye bağırsamda, üstüme gelmeye devam etti.
Saçlarımdan tutarak başımı kendisine doğru çekti. ‘’Şu haline bak, güzel yüzün ne hale geldi. Bunun suçlusu sensin! Tek yapman gereken sessiz olmaktı.’’ dediğinde, inadına daha çok çığlık attım. Birilerinin sesimi duyması ve yardıma gelmesi gerekiyordu.
‘’Kapat o çeneni! Artık hiç nazik olmayacağım.’’ dedi o iğrenç sesiyle. ‘’Dokunma bana! İmdat! Yardım edin, kimse yok mu?’’ diye bağırmaya devam ettim.
Az önce tokat attığı yüzüm alev alev yanıyor, tüm bedenim altında titriyordu. Ne kadar uzun sürdü bilmiyorum, yüreğim parçalandı ve bedenim dağıldı. Annemin ölümüyle soğuyan kalbim, tam bu anda kapının önünde buz kesti.
Kabusumun en kötü yerinde, elimde hissettiğim bir sıcaklıkla uyanır gibi oldum. Daha devamı vardı, burada bitmemeliydi ama bu sıcaklık beni o karanlıktan uzaklaştırmıştı. Sonra yüzümde sıcak bir nefes hissettim ardından usulca saçlarım okşandı ve biri önümde diz çökerek, nazikçe elimin üstünü öptü.
Sonrada avucumun içinde bir şey hissettim, güzel kokusu burnuma doldu. O kadar yorgun hissediyordum ki, gözümü açacak halim yoktu. Muhtemelen gördüğüm kabuslardan dolayı boncuk boncuk terlemiştim.
Normal bir zamanda olsa, bana böyle dokunulmasına asla izin vermez ortalığı ayağa kaldırırdım ama yapamadım. Kafam bir yere yaslandı ve kollar beni sıkıca sardı. Bu sıcaklığa teslim olmaktan başka çarem yokmuş gibi hissettim.
Tanıdık bir ses, ‘’Sonunda buldum seni, Ay Işığım.’’ dedi. Burnuma dolan gül kokusuyla, bazı konuşmalar duydum ama anlayamadım. Kısa süre sonra da uykuya daldım.
❀ ❀ ❀
Serhat ~
“Meto, bu şirketi iyice araştırdın değil mi?” diye sorarak arabadan indim. Metehan, Türkiye’de ki işlerimi halleden adamımdı.
“Kandemir ailesinin şirketlerinden biriymiş abi. Sorun olmaz, Türkiye’nin nesillerdir varlıklı olan ailelerinden biri.” diyerek açıkladı.
Kafamla onu onaylayarak binaya doğru ilerledim. Bu sırada kapıda bizi görenler tarafından özenle karşılandık.
KAN Mimarlık yazılısına şöyle bir göz atıp, binanın çift kanatlı cam kapısından içeriye girdim. Yanımda bana eşlik eden mimar kadın, elini uzatarak “İlknur Aydın. Projede yer alacak mimarlardan biriyim.” dedi.
Onunla ve birkaç kişiyle daha tanıştıktan sonra, koridorun sonundan 40’lı yaşların sonunda bir adam ve genç esmer bir kadın, yanıma yürümeye başladı.
Beni kısaca süzüp kaşlarını çatarak yere odaklandı. Ben ise onlar yakınımıza gelene kadar kadını inceledim. Kesinlikle bu gözler, kahverengi dolgun saçlar ve özellikle dudakları tanıdık geliyordu. Hayır, bu kadının her bir santimini biliyormuşum gibi hissettim.
Acaba tek gecelik ilişki yaşadığım kadınlardan biri miydi? Dudakları bu kadar dikkatimi çektiğine göre, daha önce öpüşmüş olmalıyız. Yoksa neden böyle garip hissedeyim ki?
Önüme kadar gelen adam elini uzatarak, kendini tanıttı. Necmi Bey’in elimi sıkarak, “Serhat Arslan.” diyerek bende Türkiye’de kullandığım kimliği söyledim.
Kim olduğumu gerçekten söylesem, burada bayılmayacak kimse yoktu. Şey belki şu önümde bana soğuk bakışlar atarak süzen, dünyanın en zarif boynuna sahip kadın hariç.
Boynunun boş kalması çok üzücü, bizim oralardan.. Umman’dan etnik bir kolye kesinlikle bu kadına yakışırdı.
Gözlerimin birleştiğinde içime yayılan sıcaklık ve ürperti hissi ile şaşırdım. Ayak parmak uçlarımdan başlayarak tüm bedenimi etkisi altına alan kıvılcımlar ile trafoya bağlanmış gibi elektrik yüklendim.
Ben onu hayranlıkla izlerken, rahatsız olarak kafasını Necmi Bey’e çevirdi ve kaşlarını çattı.
Çevremdeki herkes ilgiyle beni izlerken, onun bu şekilde bir tepki vermesi beni şaşırtmıştı.
Çünkü girdiğim her ortamda özenli şekilde ağırlanırdım. Çapkın bir kişiliğim olsa da, üstümde var olan sorumluluklar nedeniyle bunu gizli kapaklı sürdürürdüm.
Genç yaşta babamın ölümü üzerine, Umman Sultanı olmuştum. Birlikte büyüdüğüm ve eğitim gördüğüm bir askeri birliğe mensuptum. Bu ekipteki arkadaşlarımda Birleşik Arap Emirliğinin yüksek statülü kişileriydi.
Eğirdir’de eğitim gördüğümüz yıllarda Türkiye’yi yakından tanımış, bu ülke de bir çok iş yapmış ve dillerini pekiştirmiştim. En yakın arkadaşlarımın Türk soyundan gelmesi üzerine de, bu ülkeyi iyice benimsemiştim.
Toplantı odasına geçtiğimizde, sonradan gelenlerde kendilerini tanıttılar ve İlknur Hanım proje hakkında kendi alanında bilgi vermeye başladı.
Gözüm cam kapının arkasında birbiriyle konuşan kadın ve erkeği buldu. Bugün benim gibi o da beyaz giyinmişti. Dizinin birkaç parmak üstünde eteği ve ceketiyle, fazla seksi duruyordu. Vücut hatları ise ceket giymiş olduğu halde fazlasıyla belirgindi.
Adamın parmakları alnının orada bir yerlere değince irkilerek birkaç adım geriye kaçtı. Bunu gördüğümde yerimde dikleşerek, aslanın avına baktığı gibi adama bakmayı sürdürdüm.
İçimden yükselen kıskançlık hissine bir şey söyleyememiş ve o kadar kısa sürede kabul etmiştim ki, anlamlandırmak için beklememiştim bile.
Ona dokunarak rahatsız ettiği parmaklarını, adamın münasip bir yerine sokmak istiyordum.
Adam toplantı odasına geniş bir gülümseme ile girdi, yerine oturdu ve kendini tanıttı. Kaşlarımı çatarak Ekin dangalağını süzdüm. Sonra da beyaz bir kuğu gibi, narin hareketlerle masanın üstüne kağıtları yerleştiren kadına baktım.
Adı neydi acaba? Bu kadar tanıdık gelmesi normal miydi? Tüm detaylarını kaçırmadan onu yeniden inceledim. Belki bedenim hatırlamıyordu ama ruhum kesinlikle bu kadını tanıyordu. İçimdeki duygular avuç avuç taşarak, ona doğru çekiliyor ve eksikliğini hissettiği şeyi tamamlamayı arzu ediyordu.
Bu sadece cinsel bir çekim değildi, daha çok benliğimden yayılan bir yakarış gibiydi. Geç kalmışlık hissi ve özlem barındırıyordu. Beyazlar içindeki esmer güzeline odaklanmaktan, proje sunumunu dinleyemiyordum.
Yeniden kapının önünde konuştuğu Ekin denen adama döndüm. Sevgilisi falan olabilir miydi? Sevdiği biri var mıydı? Aklımdaki soru işaretlerini kovmaya çalışırken, kadının güzel kokusu burnuma doldu. Hindistan cevizinin o rahatlatıcı kokusuna sahipti.
Önüme proje sunumu için hazırlanan dosyayı bırakırken, içimdeki kıpırtılara mani olamadım. Daha önce sadece yakınımda duruyor ve kokusu burnuma doluyor diye bir kadından cinsel olarak etkilenmemiştim.
Eteğinin sardığı kalçalarını hafifçe hareket ettirerek, yanımdaki Necmi Bey’inde önüne kağıtları bırakarak, yerine geçip oturdu. Mankenleri kıskandıracak bu fizikle, bu kadar erkeğin ortasında süzülmesi beni rahatsız etti.
Masadaki erkeklerde gözümü gezdirdim. Aslında kimse ona bakmıyordu, onun bu çekimine kapılan sadece ben miydim? 10-15 dakika önce gördüğüm bu kadın, bana ne yapmıştı?
Toplantıyı dinlemeye çalışırken, bir yandan da çaktırmadan kadını incelemeye devam ettim. İsmini çok merak ediyordum ama kimse ismiyle ona seslenmiyordu. Yaptıracağım iki evi de beğenmiş olacak ki, odaklanmış bir şekilde projeyi dinliyor ve notlar alıyordu.
Güzelim, ben seni nereden tanıyorum? Hadi bana ismini söyle en azından, kimsin sen? Odaklan Ilyas! Bir görev sırasında mı gördüm acaba? Bu kadar güzel, seksi ve alımlı bir kadını unutmam mümkün değildi.
O sırada geçmişten bir anı usulca zihnime dolmaya başladı.
Uzaktaki arkadaşlarını izlerken, ‘’Kaçtığımız sorumluluklar, belki de o kadar kötü değildir.’’ dedi. ‘’O sorumluluğu denemeden, kötü olduğunu nereden bilebiliriz ki?’’ diyerek bana sordu.
Cevap vermemi beklemeden, ‘’Öncesinde o sorumlulukların hayatlarımızı nasıl değiştireceğini düşünüyoruz, boğazımıza bir düğüm oturuyor ve bu bilinmezlik hissinden korkuyoruz. Ama ya, sırf o kararı vermediğimiz, o sorumluluğu almadığımız için sevdiğimiz biri zarar görürse?’’ gözlerimin içine bakarak gülümsedi.
Acı hatıraların izlerini taşıyan güzel bir gülümsemeydi. Bende ona tebessümle baktığımda, gülümsemesi genişledi ve yanaklarındaki çukurlar ortaya çıktı. Onu izlerken, kalbimin ilk defa böyle attığını ve heyecanlandığımı hissettim.
Bazen korktuğun soruların cevabını; hiç ummadığınız bir anda, ummadığınız bir insandan alabilirdin.
Ay tenli, genç yaşında yorgun düşmüş bir kız çocuğu, aklımdaki karanlığı aydınlatmış ve önemli kararlar almamı sağlamıştı.
Sonraki Bölüm İçin Aşağıdaki Resme Tıklayın!
👇 👇 👇 👇 👇
.png)





Mehtap 'ı tehlikedeyken Serhat/ İlyas mı kurtardı acaba?? Biraz kafam karıştı
Aralarındaki ilk çekimm💜