Mehtap ayakkabısını bağlayarak telefonunu eline aldı. Mehtap’sız uyuyamıyordum, onunda bensiz kabuslar görmeye devam ettiğini biliyordum. Her gece kafamı yastığa onu kollarıma almanın hayaliyle koyuyordum. Hele kokusuna o kadar hasret kalmıştım ki, Mehtap ise beni asla anlamıyordu.

Serhat’ın boynumu öpmesiyle uyandım. Sıcak nefesi bir anda tüm bedenimi ısıttı. Serhat'a geçen günlerde o kadar alışmıştım ki, her an kollarında olmak istiyordum. Serhat'ın bana en değerli hazinesiymişim gibi davranması ve her hareketiyle sevgisini hissettirmesi, beni her anlamda birçok yönden ona çekiyordu. Sadece sarılmalar artık yetmiyordu.

Ahmad bana, ben Meto’ya, Meto’da kıs kıs gülerek Serhat’a bakıyordu. Serhat ise sinirli şekilde tüm yolculuk boyunca söylenmişti. Serhat elini havada sallayarak, ‘’Yapacağınız işe sokayım!’’ dedi. Meto, Serhat’ın sinirlenmesinden zevk alıyor gibi sırıtıyordu. Bense olayın verdiği utançla kıpkırmızıydım. Ahmad’da ben kızardığım için, yeniden hastalandığımı düşünerek iki de bir nasıl olduğumu soruyordu.

Yerimde dikleşerek, ‘’Abin bir kızdan bahsetmişti.’’ dedim. Külliyen yalandı, bana kızdan bahsetmemişti. ‘’Ailesel durumlardan kaynaklı bir şeylermiş. Açıkçası çokta dinlemedim.’’ Anlatmış olsaydı can kulağıyla dinlerdim.

Meto, ‘’Kimin geleceğini Şeyh Raşid haber verdi mi?’’ diye sordu. Ahmad kafasını olumsuz olarak salladı. Meto’ya, ‘’Yardımcı olmak için birini göndereceğim dedi. Başka bir şey bilmiyoruz.’’ dedim. Bu otel olayı canımı sıkmıştı. Cana geleceğine mala gelsin, hiç önemli değildi. Ama Aişe’yi göndereceğim oteli yakmaları beni öfkelendirmişti.

Telefonumun sesiyle uyandım. Bir yandan da zil çalıyordu. Serhat hızla yanımdan kalkarak saate baktı. Saat gece 5’i geçiyordu. Bu saatte kimdi bu? Serhat odadan çıkarak aşağıya inmeye başladı. Telefonumu açarak kulağıma götürdüm. Mert’in telaşlı sesini duyduğumda endişeyle yatakta doğruldum.

Melek’e ‘’Eğer bir şeye ihtiyacın olursa, hemen ara olur mu?’’ dediğimde bana güldü. ‘’Mehtap, zaten kaç gündür uykusuzsun. Gidip şu tatilini yap hadi.’’ dedi. Aylar önce İlknur abla ile kararlaştırdığımız otel tatiline gidiyordum.

‘’Abla çok bunaldım, biraz yüzelim mi?’’ diye sordum. Masaj saatimizin gelmesini beklerken, spa katında takılıyorduk. Saunadan çıktıktan sonra kapalı havuza doğru ilerledik. Zaten otelin her yeri büyüktü, burada da farklı boylarda dört havuz vardı.

‘’Sizin burada ne işiniz var?’’ diye sordum. Meto ve Aişe yan yana oturmuş bana bakıyordu. ‘’Hayırdır?’’ dediğimde, Aişe çekinerek Meto’ya baktı. Meto’da elini ensesine götürerek kaşıdı. Bir konuya girecekti ama emin olamıyordu, belki de benden çekiniyordu.

‘’Tamam Melek, başka bir şey var mı?’’ diye sordum. Yanağım ve omzum arasına sıkıştırdığım telefonum ile konuşuyordum. Bir yandan da ellerimi kuruladım. Melek’in, ‘’Seni şimdiden çok özledim. Ne olur bir an önce dön.’’ demesine güldüm. Melek kucağında salladığını tahmin ettiğim Aren ile, benimle konuşmaya devam etti. ‘’Gamzesini yediğim sensiz hayat çok zor.’’ dedi.